18/09/2011 - Olağan Devre - 25. Pazar Günü- A -
1.Okuma Yeş. 55,6-9 Mezmur 144 2.Okuma Fil. 1,20-27 İncil Mt. 20,1-16
Geçen Pazar günü aziz Pavlus kendimiz için
yaşayıp ölmediğimizi, bunu Rab için
yaptığımızı söyledi. Bugün ise bize kendi
tecrübelerini, hatta neler hissettiğini anlatmaktadır. Yaşamak
mı ölmek mi iyidir? İman sayesinde, Pavlus bir tarafta bu
dünyanın doğurduğu engellerden kaçıp, daima Rab ile olma
sevincini, yani ölmeyi arzu etmektedir. Diğer tarafta da, Rabbe olan
sevgi, kardeşleri sevmeye götürür ve kendini böyle gösterir. Bu sebepten
Pavlus, kurduğu cemaatlere faydalı olanı istemektedir. Onlar
hala kendisine, öğretişine, yüreklendirici sözlerine, örneğine
ihtiyaç duymaktadırlar, bu yüzden Pavlus onlar için sevincinden vazgeçmeye
hazır. Onun için en güzel ve en çok arzu ettiği mükâfat,
öğrencilerinin, kurduğu cemaatlerin alacakları mükâfattır!
Biz böylece Havaride İsa’nın
anlattığı hikâyenin gerçekleştiğini görürüz. Pavlus,
tüm gün çalışıp “günün
yükünü ve sıcağını çeken” gibidir, ama şikâyet etmiyor, hatta son gelenlerin
mükâfatlandırılmasından ve aynı maaşı
almalarından çok mutludur.
Şakirdin maaşı, Rabbi ile birlikte olmaktır,
varlığından, sevgisinden mutlu olmaktır. Bundan
fazlası arzu edilemez. Rabbi sevgisinden mutlu olan, içinde başkaları
için de sevgi taşır ve kendisi için başkalarının da
aynı lütfü alması çifte sevinçtir. Kim Tanrı’nın
iyiliğini kıskanabilir? Bunu hisseden, gerçekten fakirdir ve
aldığını lütfün mutluluğunu hissetmekten kendini men
eder. Kim Tanrı’nın iyiliğinden mutlu oluyorsa, gerçekten
mutludur ve Baba’nın sevgisinin en ufak belirtisinde bile çok sevinir,
bunun kime yapıldığı onun için hiç önemli değildir.
Rabbin anlattığı hikâye
öğrencilerin, Ferisilerin düştüğü denenmeye düşmemeleri
içindir. Ferisiler, Tanrı’nın kendilerine borçlu olduğunu
sanıyorlardı, çünkü O’na azıcık bir şey
yapıyorlardı: örneğin arınmalar, kurban sunma, oruç tutma,
sadaka verme, dua. Şöyle düşünüyorlardı: kim bunları çokça
yapıyorsa O’ndan çok mükâfat alıyor, kim az yapıyorsa az
alıyor! Kısacası yaptıkları her şeyi kendileri
için yapıyorlardı, ama bunları Allah için
yaptıklarını söylerlerdi. Bu şekilde Tanrı’nın
sevgi olduğunu unutuyorlardı. Sevgi olan Tanrı için bir şey
yapmak sadece sevgi olmalıdır, kendini unutmak ve O’nun sevgisinin
yayılmasını arzu etmektir. Yoksa onlar sevgi Tanrı’sı
için çalışıyor olamazlar, farklı bir tanrı için,
putperestlerin diğer ilahlarına benzer bir tanrı için
uğraşırlar. O zaman Tanrı onlara sadece “Hakkını
al ve git!” diye söyleyebilir. Biz bakışlarımızı
Baba’ya çeviriyoruz, O kendisiyle güzel bir maceraya başlamak isteyenleri
aramaktadır; yaşları önemli değildir. O, bağında
çalışacak birilerini aramaktadır, yani İsa ile birlikte
sevecek birilerini aramaktadır. Bunlar ölmeden önce birkaç dakika bile
sevmeye başlasalar sevgi mükafatını, Tanrı’nın
kendisini alacaklardır. Baba, kendisinin yaptığını
yapmaya başlayanlarla, yani sevmeye, O’nun yüreğinin ve çehresinin
ışığını yaymaya başlayanlarla daima birlikte
olacaktır. Baba, bağında çalışanları özenle
mükâfatlandıracaktır, yani Oğlu’nun öğrencilerle
birleştiği Kilisede çalışanlara
Hükümdarlığının kapılarını açacaktır.
Yeşaya Tanrı’nın
karşısına alçakgönüllülükle çıkmamıza yardım
etmektedir: Tanrı’nın düşünceleri bizimkilerden
değişiktir, daha büyük ve daha derindir, daha güzeldir. Bizim
düşüncelerimiz dünyevidir ve yüzeyseldir, kısa sürerler ve sevinç
veremezler, geçici olarak da birlik yaratamazlar. Yollarımız
kısa ve yorucudurlar, Tanrı’nınkiler ise yeni ve sürpriz
doludurlar. O halde? O halde “Ey sizler,
Rabbi bulunabilirken arayın, yakında iken onu
çağırın”. Günahkâr da bu yolu kat edebilir, kötü de ümit
edebilir: “Kötü insan Rabbe dönsün, O
affedecektir. Tanrı'mıza dönsün, çünkü O'nun merhameti sonsuzdur”. Tanrı’nın
merhameti yanımızdadır ve kim O’na doğru ufak bir adım
atıyorsa bundan faydalanabilecektir: haça İsa ile birlikte olan
haydudu hatırlayalım. Tam o anda haçta İsa peygamberin bu
vaadini gerçekleştirmek istedi, böylece Tanrı’nın babacan
çehresini gösterdi. Biz o çehreyi her gün gözümüzün önünde tutacağız,
hem kendimiz için hem de yargılamaya yatkın olduğumuz
kişiler için ümidimizi çoğaltacağız. Baba gibi
yapacağız, O’nun gibi tüm dünyayı merhametle örtmeyi
arzulayacağız.