02/10/2011 – OLAĞAN DEVRE - 27. Pazar Günü – A -
1.Okuma Yşa 5,1-7 Mezmur 79 2 Okuma Fil 4,6-9 İncil Mt 21,33-43
Aziz Pavlus’un Filipililere sözleri
hoş bir armağandır. “hiçbir
şey için kaygı duymayın”, diyor: Filipililerin korku,
sıkıntı, huzursuzluk duymak için sebepleri vardı,
şimdi de değişik seviyelerde, birçok sıkıntı
duymak için birçok sebebimiz var. Yaşamımızı veya
imanımızı tehdit eden sebepler olabilir, kardeşlerle birliğimizi,
aile içersindeki huzuru, hürriyeti tehdit eden tehlikeler de olabilir. Ne kadar
korku ve sıkıntı! Kaygılanmamak için ne yapabiliriz?
İsa da, son kez Zeytin Bahçesine gitmeden önce arkadaşlarına
şöyle demişti: “Yüreğiniz
sıkılmasın”. Sonra şöyle devam etmişti: “Allah’a iman edin ve bana da iman edin”. Allah
daima yakındır ve daima Baba’dır, Allah’ın Oğlu olan
İsa da hep bizimledir. Eğer kaygılanırsak Baba’yı ve
İsa’yı gücendiririz, mevcudiyetlerini ve verdikleri söze
imansızlık ederiz. Bizi korkutan veya sıkıntıya sokan
durumlar karşısında nasıl davranmalıyız?
İmanımızı yenileyeceğiz, Allah’ın var
olduğunu, bizi sevdiğini hatırlayacağız ve bundan emin
olacağız, yaşamımızın Onun elinde olduğuna
güven duyacağız. Sıkıntılı durumumuzu, “dualar, yakarışlar ve şükran
dualarıyla”, O’nun ellerine emanet edeceğiz. Allah bizi dinler, İsa
dualarımızı kabul eder ve onları Baba’ya sunar.
Dualarımız şükranla tamamlanmalıdır,
şükran sevildiğimizden,
dinlenildiğimizden, dualarımızın
gerçekleştiğinden emin olduğumuzun işareti
olacaklardır. Eğer Allah Baba ise ve biz buna inanıyorsak, O’nun
bizi “şimdiden sevdiğini” biliriz,
İsa’nın dediği gibi. O halde biz dualarımızla
sevgisinden daha önde olamayız. Dualarımız, Ondan çok bize
yararlar, kendimizi O’na emanet etmemize yardım ederler, sevgimizi
göstermemize yardımcı olurlar. Gerçekten de hiçbir şey için
kaygılanmamalıyız. Allah’ın varlığı bize
huzur verir, öyle bir huzur verir ki, ciddi problemler
karşısında bile, zekâmızın çözemediği problemler
karşısında bile huzur verir. Allah ve O’nun sevgisi
sorunlarımızdan büyüktür. Her durumda, yüreğimiz ve
aklımız İsa’ya bakmaya ve O’nun
yakınlığından sevinç duymaya devam edebilir.
İlk anda gözüken, aziz Pavlus’un
daveti, İsa’nın hikâyesi ile veya Yeşaya peygamberin “sevgilisi için ezgi” ile ilişikli
değilmiş gibidir. Peygamber, Allah’ın niyetlerini düşünüyor:
Seçtiği halkın, tüm halklara örnek olmasını isterdi,
doğruluk ve dürüstlük örneği olmasını arzulardı. Ama
maalesef onda haksızlıklar ve baskılar görüyor. Allah’ın
tüm sevgisini verdiği ve büyük ümitler beslediği Halk, O’nu hayal
kırıklığına uğratıyor, faydasız olmakla
kalmıyor, hatta zararlı oluyor çünkü dünyanın diğer tüm
halkları önünde kötü bir etki yapıyor. Halkın
başkanlarına konuşurken, İsa, aynı sonuca
varıyor: Sahibin, bağı emanet ettiği kişiler –
bağ deyince herkes bunu İsrail halkı olduğunu anlıyor
– sahibi hayal kırıklığına uğratıyorlar,
hatta onu ciddi bir şekilde incitiyorlar: onlar ölümü hak ediyorlar. Ama
İsa şöyle diyor: şimdi Allah başka bir halk arıyor ve
projelerini ona emanet edecektir. Bu yeni halk, “yapıcıların reddettiği taş, köşe
taşına” dayanacaktır. Yapıcıların, yani
İbrani halkının başkanlarının reddettiği
köşe taşı, İsa’nın kendisi olacaktır. Nitekim
onlar O’nu yok etmenin yolunu bulmaya karar vermişlerdi.
Biz İsa’yı yok etmek
istemiyoruz: hatta O’nu yüreğimizde ve aklımızda tutmak için
elimizden geleni yapacağız. Yaşamımızı O’nun
üzerine inşa edeceğiz ve Baba’nın sevinç duyacağı
bağ olacağız, O’nun ümit ettiği meyveleri veren bağ
olacağız. İsa ile yaşarken ve hiçbir sorunun O’nu
yüreğimizden uzaklaştırmasına izin vermeyerek, Allah’ın
şanı için meyve veren Hükümdarlıkta aktif olacağız;
fakirlere ve günahkârlara sevgi meyveleri olacak.
Duamıza devam edelim;
yakarışla birlikte şükran duası olsun, birçok defa
affedilmiş olmanın sevinciyle af dileyelim, babamız olmaktan
mutlu olan Allah’ı övelim. Güvenle dua ettiğimizde
sorunlarımızı, kaygılarımızı huzurla
atlatacağız ve içimizdeki huzurla çevremizi
zenginleştireceğiz.