16/10/2011 – OLAĞAN DEVRE - 29. Pazar Günü – A -
1.Okuma Yeş. 45,1.4-6 Mezmur 95 2.Okuma 1Sel. 1,1-5 İncil Mt. 22,15-21
Allah sadece O’na güvenenin ve
mevcudiyetine inananın yüreğinde değildir, O tüm
insanlığın tarihine yön verendir. Hatta O’nu hiç tanımamış
veya dinlememiş olan milletlerle ilgilenir. Allah, onların da
tarihine yön vermektedir. Onların ilahları sadece fantezilerinin
ürünüdür, hiçbir şey gerçekleştirmezler. Peygamber Yeşaya bu
gerçeğin farkında ve bu sebepten tarih olaylarını
imanlının gözüyle bakmaktadır; tek Allah, İbrahim’in
Allah’ı kralların kararlarına yön verebilir, hatta kendi
esrarlı planlarını gerçekleştirmek için onları, araç
olarak, kullanabilir. Pers Kralı Sirus M.Ö. 538 deki beklenmedik
fermanı, Babil’e sürgün edilen İbranilere, Kudüs’e
yıkılışından tam 49 yıl sonra dönme izni
vermişti. Putperest kralın bu kararı sadece Allah’ın eylemi
olabilir, dolayısıyla kral, bilmeden de, Allah’a hizmet
etmiştir. O halde İbranilerin pagan otoriteye karşı
herhangi bir önyargısı olmamalıdır: her şey
Allah’ın elindedir, çünkü Allah, herkesin, paganların da üzerindedir.
İlk
okumadaki olay, İsa’nın Ferisilere verdiği cevaba arka plan
yapmaktadır. Ferisiler, İsa’yı sıkıştırmak
istiyorlar ve kendi mahkûmiyetini hazırlamasını arzuluyorlar.
İsa’ya vergiler hakkında soru soruyorlar. Vergiler Roma
İmparatoru tarafından istenmektedir ve tahsil edilmektedir. O pagan
olduğundan halkın düşmanıydı. Eğer İsa
vergileri ödemenin yasal olmadığını söylese krala
karşıymış gibi gözükecekti, şikâyet edilebilirdi.
Eğer vergilerin ödenmesi gerektiğini söyleseydi de, tüm halk ondan
nefret edecekti ve özellikle de bir paganın Allah’ın milleti üzerinde
hakkı olduğunu meşrulaştıracaktı; halk üzerindeki
pozitif etkiyi kaybederdi. İsa, Sirus’un İsrail milleti için
faydalı karar almakla Allah tarafından yöneltildiğini
hatırlayarak imparatora vergileri ödemede bir engel görmemektedir: onun da
otoritesi Allah’ın elindedir. O halde İsa Ferisilere böyle cevap
veriyor; vergiler bir iadedir, nitekim halk, imparatorun putperest olmasına
rağmen, onun parasını kullanmaktadır, yani kendi ticaretini
imparatorluğun gerçekleştirdiği organizasyon sayesinde
yapmaktadır. Hatta, İsa ile konuşan Ferisilerin para
çantasında da taşıdıkları para, imparatorluk
parasıdır, üzerinde imparatorun yüzü var ve üzerinde onlar için küfür
denilebilecek bir yazı var: “Tanrı
Augustus’un oğlu Tiberius Sezar”. Bunlara rağmen onlar bu parayı kullanmakla ona
taptıkları göstermekteler. O halde İsa şöyle diyor: “Sezar’ın hakkı olanı Sezar’a
iade edin”, yani hür olmak istiyorsanız
İmparatorluk parasından kurtulun. Para insanı köle eder, o
kendini Baba Allah’ın yerine koyan bir efendidir. Allah’a ait olan her
şey Allah’a verilmelidir: “Allah’ın
hakkı olanı da Allah’a verin”. Allah’a ait olanı Allah’a
veriyorsak artık hiçbir şey kalmaz, hatta yaşamımız
bile Allah’ındır, çünkü yeryüzü ve içindeki her şey Allah’a
aittir. (Mez. 24, 1). Nasıl ki para Sezar’a aitse, bizim kendi
yaşamımız da Allah’a aittir, çünkü “RAB Tanrı Adem'i topraktan yarattı ve burnuna yaşam
soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu” (Yar.
2,7), o kadar ki yüzümüz “Rabbin,
ışığıyla aydınlanmıştır” (Mez.
4,7).
İsa’nın
cevabı politikaya itiraz değildir, hatta ne buyun eğme ne de
dünyadaki birçok “Sezar” için bir doğrulama değildir. O bizi
Allah’ın oğulları olarak ister, aynen Oğlu’nun kendini
tapınağa Meryem ile Yusuf tarafından getirilip sunulduğu
gibi tamamıyla kendimizi sunmamızı ister (Lk. 2,22). Şimdi
ki İsa bizimle birlikte, biz de Allah’a kendisine ait olanı vermeye
kabiliyetliyiz: Onsuz bunu yapamazdık.
Ne zaman ki kendimizi tamamıyla
Allah’a sunacağız, vergilerimizi ödemekte zorlanmayacağız,
çünkü paranın bize hükmetmesine izin vermeyeceğiz; para,
yüreğimizi daima işgal eder ve Baba’yı itaatle sevmemizi
engeller. İsa bize şöyle dedi: “Hiç
kimse iki efendiye kulluk edemez”. İtaat etmek istediğimiz
Allah’tır, O bizi bir baba gibi, çok sever ve hiçbir şeyimizin eksik
olmamasını sağlar. Hıristiyan’ın yaşamı
birçok kişi için sevinç kaynağıdır. Aziz Pavlus Selanik
Kilisesini bu sebepten övmektedir. Pavlus daima bu cemaat için Allah’a
şükretmektedir, çünkü onların imanı, bazen yorgunluğa sebep
de olsa, hep zengin sevgi ürünleri vermektedir. Ümitleri de onlara güven ve
barış vermektedir. Biz de elimizdeki her şey, hatta
varlığımız da Allah’a ait olduğunu kabul
ettiğimizde, güvene ve huzura kavuşuruz. Yaşamımız
sevgi eylemleriyle dolu olursa, imansız insanlar tarafından
yönetilsek bile, ülkemiz için de faydalı ve değerli olacaktır.