20/11/2011 - MESİH İSA EVRENİN KRALI BAYRAMI - A

(Olağan Devre - 34. Pazar Günü)

 

 

1.Okuma Hez. 34,11-12.15-17 Mezmur 22 2.Okuma 1Kor. 15,20-26.28 İncil Mt. 25,31-46

 

Kilise yılını (litürjik yılı) gözümüzü bu dünyaya gelmiş olan, yanımızda kalan ve hepimizin yaşamımızın sonunda ulaşacağımız yerde bekleyen Rab’bimize yönelterek tamamlayalım. Nitekim İsa bize dönüşünden konuşuyor, bu dönüşü “şanlı” olacaktır. Bize, bu kez şanının göklerde saklı olmayacağına, aksine birleştirilecek, gözlenecek ve yargılanacak tüm milletlere kendini göstereceğine söz veriyor. Öğretisini öğrencilerine anlattığı hikâyelerle aktarmaktadır. Bu öğretilerden öğrenciler ne ders alacaklardı?

Her şeyden önce onlar Musevi halkı ile diğer milletler arasında hiçbir fark olmadığını anlamaları gerekmektedir. Hatta gelecekte Hıristiyan olacaklarla diğer dinler arasında da fark olmadığını anlamaları gerekiyor: Sonunda herkes aynı Yargıcın önünde bulacaktır kendisini. Musevi olmak hiçbir fayda etmeyecektir. Hatta, O’nun sevdiği gibi severek yaşanılmazsa, Hıristiyan olmak bile fayda etmeyecektir.

Ayrıca Yargıcın son yargısında iyilik ve kötülük nosyonlarına değil de, sadece O’na yapılan iyilikleri göz önünde tutacaktır. Kim O’na bir sevgi eylemi yaptıysa, o ödüllendirilecektir. Kim O’na iyiliği yapmadıysa, o ödüllendirilemeyecektir. Ödül, ebedi yaşamdır. Kim bu ödülü almazsa, sevinçten ve mutluluktan mahrum kalır.

Aynı anda Kral olan Yargıca iyilik yapmak için, etrafımıza bakarak acıları dindirmeye çalışmak yeterlidir. Bu acılar altı çeşitte sıralanabilirler; yani insanların omuzlarını ezen acıların neredeyse tümü altı çeşitte sembolize edilebilir. Yedinci acı, başkasının acılarıyla ilgilenmediği için ebedi yaşamdan mahrum olmanın çekeceği acıdır ve bu acı için hiç kimse merhamet duyamayıp, onu dindiremeyecektir.

Acılar acıkmak ve susamak, çıplaklık veya hastalık gibi fizikseldir, ama hapsedilmiş veya yabancı olmak gibi de, başkalarla ilişki kuramamaktan gelen psikolojik acı olabilir. İnsanların bu acılarının hepsini Kral da yaşar. Çünkü o onun hükmü altında olanları sever. Gerçi onlara “evlatları” demek daha doğru olur: Bu sebeptendir ki onlara yapılan herhangi bir sevgi eylemini Kral kendisine yapmış kabul eder ve onlara yapılan herhangi bir inkâr veya reddi kendisine yapılmış kabul eder.

Bu hikâye hepimizi sevmeye yönlendirmektedir. “Kendi yüceliği içinde bütün melekleriyle birlikte gelecek olan, İnsanoğlu” İsa’nın kendisidir. O’nu tanıyan bizler büyük bir armağandan faydalanıyoruz ve bu, büyük bir sorumluluk olmaktadır. Gerçekten de biz O’nun sevgisini gördük ve herkese mükemmel bir sevgi vermeyi Ondan öğrendik. Mükemmel sevgi sadece bedenin acılarıyla ilgilenen sevgi değildir, aynı zamanda şefkat, anlayış, ruhani eksikliklerle de ilgilenen sevgidir. Tam ve mükemmel sevgi günahın yarattığı acılarla da ilgilenir ve bu sebepten af etmeye, Allah’tan ve kardeşlerden özür dilemeye yardım eder. Gerçek sevgi Baba Allah’a itaat etmek için ve Oğlu’nu kurtarıcı arkadaş ve kardeş olarak görmek için yardım eder.

İsa’nın bu hikayesi birçok öğretisini ve uyarısını özetlemektedir. Egoistçe yaşama, çünkü kendi kendine kötülük yaparsın: kim egoist olursa kendini ebedi yaşamdan mahrum eder. Gözlerinizi de açık tut, fakat durumları lehinize çevirmek için değil de, diğer kardeşin yüreğiyle karşılaşabilmek için; mutlaka bir ebedi kutsama ile ödüllendirileceksin. Ödül için meraklanma; her şeyi gören ve sevginin hesabını tutan var, kimi sevdiğin önemli değil, hatta sevdiğini fark etmiyorsan da önemli değildir!

İsa kral gibi, evrenin kralı, sevgi evrenin kralı olarak davranıyor ve davranacak. Her çeşit sevgi eylemi O’nun hoşuna gitmektedir çünkü bu, O’nun haça taşıdığı ve haçtan herkese dağıttığı sevgiden gelmektedir. Bu şekilde O, dünyayı hatta evreni bir sevgi hükümdarlığına çevirmektedir, bu da herkes için bayram ve sevinç kaynağı olmaktadır.