16/03/03 - PASKALYA'YA HAZIRLIK DEVRESİ - 2. PAZAR - B YILI
Birinci okuma Tekvin 22,1-2. 9-13. 15-18 Mezmur 116
İkinci okuma
Rom. 8,31-34 İncil Mk. 9,1-10Vaftize doğru yürüyenlerin (hem de vaftizli olanların da!) imanı güçlen(il)meli ve arınmalıdır. Nitekim İsa'ya yaklaşan, O'nun hemen, kendi sağlığın veya hayat geçirmenin veya sevgi eksikliğinin problemlerini çözmek için, müdahale etmesini sık sık düşünür. İncil'in ilk bölümlerinde, Aziz Markos İsa'nın, yardıma muhtaç insanlar tarafından, devamlı arandığını (raggıunto???yetişildiğini) göstermektedir. İsa onları dinliyor, onlara acıyor, ama aynı zamanda dünya'ya O'nun gelişinin sebebi başka olduğunu açıklıyor. Mucizeler, "müjde"'yi, yani Allah'ın babalığının iyi haberini kabullenmeyi kolaylaştırmak için, İsa tarafından veriliyorlar. O'nun şakirtleri bile anlamıyorlar! Onlar uyumuş gibidirler, İsa'nın sözlerinin daha çok, halkının beklentilerinin etkisi altında kalıyorlar.
Bugün (okuduğumuz İncil'de) İsa üç şakirdi, takma adı verdiği olanları seçip, O'nunla beraber dağa çıkmalarını istiyor. Orada olduğu olay, teşvikle, öğretişle ve açıklamayla dolu ve zengin bir olaydır. Bugün biz bu olaya, katekümenlerin Vaftize doğru yeni bir adım atmalarına ve bizim imanda büyüyüp gelişmemize yardımcı olan bakış açısından bakacağız.
İsa'nın şahsından parlayıp yayılan ışık, üç şakirdin duyacaklarını ve göreceklerini ciddiye almasına/almalarına yardım etmektedir. İsa'yla konuşan İlyas ve Musa, onları kapılan korku, onları gölgeleyen bulut ve, sonunda, buluttan gelen ses, o üç insanların aklına ve yüreğine dokunan mesajlardır! Onlar hemen her şeyi anlamıyorlar, daha doğrusu hiçbir şeyi anlamıyorlar: nitekim Petrus sorunsuz bir geleceğini düşünüyor!
Dağdan inerlerken İsa, ölüler arasından kendi dirilişinden bahsederek, onlara o olayı anlamak için "anahtar" veriyor. Bugün biz Tekvin Kitabının, kuşkusuz öğrencilerinin aklında olan metnini dinledikten sonra, İncil'in bu parçasını okuduk. O metin, imanda atamız olan İbrahim'in kendi sevgili tek oğlunu kurban etmeye hazır olduğunu anlattı. İbrahim'in imanı, gerçek imandır, Allah'ın hoşuna giden imandır. Şakirtler o imanın boyunu yetişmeliler! İmanlılar, Atalarının hemen itaat ettiği gibi, onlar da tereddüt etmeden, itaat etmeye hazır olmadıkça, gerçek imanlılar olmayacaklar! Vaftize hazırlananlar, Allah'tan yararları almaya hazır olmakla kalmamalılar, kendilerini, tam olarak, Peder Allah'ın ellerine teslim etmeye de hazır olmalıdırlar. İman etmek, (sadece,) ihtiyaçlarımızda Allah'ın bize yardım edebileceğini (sadece) inanmak değildir: tüm insanlar, putperestler de, buna inanırlar. İnanmak, O'na hayatımızı adamaya/sunmaya, O'na itaat etmeye, O'nun projelerinde işbirliği yapmak için O'nun Sözünü arayıp, yaşamaya hazır olmak demektir!
Şakirtlerin ilk önce Hocaları İsa'yı sunmaları gerekecek: O ölecek, öldürülecektir. Onlar ölümünü, bir felaket gibi değil, ama bir kurban olarak, görecekler: O'nun kurbanı, hem de onların kurbanı olacaktır. Onlar Peder'e Oglu'nun ölümünü sunacaklar ve kendilerini sunarak, Oğul ile birleşeceklerdir! İsa'nın ölümü "Rabbin gözünde değerlidir", aynı şekilde şakirtlerin hayatının sunuşu değerli olacaktır! Onlar kendilerini vermekten/sunmaktan korkmayacaklar, çünkü, Aziz Pavlus yazdığı gibi, "Allah bizimle birliktedir"; bu yüzden hiç kimse bize karşı çıkamaz!
Dağda, İsa'yı "sevgili Oğlu" olarak, tanıtan Allah'ın sesi yankılandı. Bu iki sözler, Kutsal Yazıların bahsettiği iki figürü anıştırmaktadır: "Oğul", ikinci mezmurun ima ettiği Kral Mesih'tir. "Sevgili" olan, İbrahim'in sevdiği ve dağa, onu kurban etmek için, götürdüğü oğuldur.
Böylece o üç şakirt nihayet İsa'yı tanıyorlar. Işık artık parlamıyorsa da, Musa ve İlyas gitti ise de, bulut yok oldu ise de, şimdi O'nu yepyeni bir şekilde tanımaktadırlar! Şimdi İsa'nın, hayatlarına ve yüreklerine sahip olmaya layık olan derin ve gerçek kimliğini görüyorlar. Yeni bir dikkatle O'nu dinlemeye başlıyorlar: buluttan gelen ses tamamen böyle demişti: "Onu dinleyin!". Şimdi onlar İsa'nın dudaklarından Allah'ın sözlerini bekliyorlar! Onları yaşamak için, onları bekliyorlar.
Bizler de, duygularımızı ve kanılarımızı önem vermeden, İsa'nın arzularını dinleyerek, Vaftizin lütfünü yeniden yaşamamıza hazırlanacağız. Dağda gördüğümüzü ve duyduğumuzu bizi, İsa'nın bizi aldatmadığına, gerçek hayatımız O'nun olduğuna temin etmektedir! Ben de yürekten, "Rabbim, senin kuluyum" (diye) söylemek istiyorum!