20/07/2003 - OLAĞAN DEVRE - 16. PAZAR - B YILI
Birinci okuma Yeremya 23,1-6 Mezmur 23 İkinci okuma Efes 2,13-18 İncil Mk 6,30-34
İsa'nın, Havarilerin ilk misyondan döndüklerinde, onlara gösterdiği şefkat bizi duygulandırır. İsa, anlattıklarını, çabalarını, yorgunluklarını ve memnuniyetlerini dinledikten sonra, onları yorgun görerek, kendisiyle beraber, onları dinlenmeye çağırıyor. Belki onlara, daha önce kalabalığa verdiği öğretişlerini açıklamak da istiyor. "Gelin, dedi, tek başımıza tenha bir yere gidelim de biraz dinlenin". Bu daveti, her gün Kilisede çeşitli hizmetlerle meşgul olan bir çok Hıristiyanlar, laikler ve rahipler, hâlâ dinlemektedirler. İsa'nın yanında kalmaya yardım eden, rahat bir yerde, bir gün yada en az yılda bir hafta, geçiriyorlar!
Fakat İsa, programını değiştirmelidir. Nitekim kalabalık O'ndan önce gölün öbür tarafına varıyor. Bu aksilik karşısında İsa, Kutsal Yazıları düşünüyor. Onlarda bir çok kere halkın, çoban görevini alan ama onu yerine getirmeyenler tarafından başıboş bırakılmış koyunlar olarak, bahsedilmektedir. Çobansız bırakılınca, koyunlar birlikte kalamaz, yiyecek ve içeceği bulabilmek için nereye gitmeleri gerektiğini bilemezler, kurtlardan kurtulamazlar ve hayatları anlamsız olur! Bu günkü birinci okumada Allah, Yeremya'nın sesi aracılığıyla, küçüklerin, fakirlerin, acı çekenlerin, yardıma muhtaç olanların ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyen, yalnızca kendi çıkarlarının peşinden koşan, halkın önderlerini, kralları ve baş kahinleri azarlıyor. Aynı zamanda da, karşılık beklemeden gerçek sevgiyle Allah'ın adına çalışan başka çobanları göndermekle, o durumu düzeltmek istediğini belirtiyor. Bu çobanlardan biri, koyunlara özel bir şekilde özen gösterecek, Allah'ın sevgi dolu otoritesinin gerçek temsilcisi olarak, gerçek bir kral gibi, hükmedecek; O çoban, "Davud'un Filizi" olacaktır!
Hepimiz kimi düşünmemiz gerektiğini biliyoruz, İsa da bunu biliyordu. O, kalabalığın kendisine doğru koştuğunu görünce, kendini, kalabalığı besleyebilen, toplayabilen, koruyabilen, Allah'ın vaat edildiği tek çoban olarak hissediyor! Bu yüzden kendisine gelenleri kabul edip, onlara çok şey öğretiyor. Her şeyden önce ruhlarını, sonra da bedenlerini besliyor!
Önce, yaşama sebebini ve anlamını tanımak gerekiyor, sonra da, sadece karnı doldurmak için değil de, kendi hayatı üzerindeki Allah'ın projesine hizmet edebilmek için, keyifle beden beslenir. Bunun için İsa ilk önce ruhla, sonra sadece, maddi ihtiyaçlarla ilgileniyor. O da fakir olarak yaşadı ve fakirleri "mutlu" ilan etti.
Aziz Pavlus "Mesih'ın kendisi bizim barışımız" olduğunu söylemektedir. Bizi, Allah'ın arkadaşları kılan, O'nunla bizi barıştıran, Kanı sayesinde bizi Peder'e götüren, O'dur! İsa, ölümünün aracılığıyla, hem Yahudilerin, hem de putperestlerin, tek Allah'a götüren yolu bulmalarını ve O'nun önünde tek bir halk olarak tanışmalarını sağladı. Mesih İsa, sevgi için ölerek, sevgiyle kendini sunarak, bizim yerimize kendini feda ederek, bizi, tek bir sürü olarak toplayarak, Peder'e, tek bir ağılda, göstermektedir.
Bu günkü okumaları dinlemekten, sakinlik, huzur ve güvenlik alıyoruz, çünkü Peder'in bakışı ve gerçek çoban olan İsa'nın ilgisi tarafından korunduğumuzu hissetmekteyiz. Ayrıca, İsa'nın beraberliğini tatmak için, Sözünü dinlemek için, duyguları ve arzularını benimsemek için, O'nun düşüncelerinin bizi yöneltmesi için, tek başımıza veya kardeşlerle beraber, İsa'yla durup, kalmak için, zaman ayırmaya teşvik ediliyoruz.
Bu günkü mezmur ise, hayatımızın çeşitli durumlarına ezberleyebileceğimiz uygun bir duadır:
Rab, benim çobanımdır, hiç bir eksiğim yok.
Beni yeşil otlaklarda dinlendirir,
Beni serinletici suların yanına getirir
Ve beni canlandırır.
Kendi adının sevgisi için,
Beni doğru yollarda yürütür...