19/10/2003  OLAĞAN DEVRE  -  29. PAZAR  -  B YILI

 

Birinci okuma  İşaya 52,10-11      Mezmur  33

İkinci okuma  İbraniler 4,14-16    İncil       Mk. 10,35-45

 

Peygamber İşaya’nın sözlerini duymaktan şaşırıyoruz. O, Allah tarafından özel olarak sevilmiş, insanlara gönderilmiş, fakat insanlar tarafından hor görülmüş ve reddedilmiş Rabbin Kulundan söz ediyor. Rabbin Kulu'nun çekeceği ıstırap, Allah'ın isteğidir, bu yüzden düzensiz ve faydasız değildir, itaatsizlikten gelmiyor. Tersine Rabbin Kulu, Allah'ın isteğiyle o kadar özdeşleşti ki, bunu gerçekleştirmek için, kendisini reddedenlerin uğruna kendisini acı çekmeye sundu! Bunun için ödüllendirilecek: yeni bir halkı kurmaya layıktır! Bu halk itaat eden insanlarla oluşturulacak ve Allah'ın isteğini gerçekleştirecek. Madem ki Rabbin Kulu, insanların günahlarını kendi üzerine yüklendi, bu halkı oluşturanlar, arınılıp, kutsallaştırılacaklardır.

Mesih İsa, İşaya'nın bu peygamberliğini biliyordu: bunun, kendi kurtuluş ödevini tasvir ettiğini biliyordu. Önce kapalı bir şekilde, sonra da her zaman daha açıkça öğrencileriyle bundan (kendi görevinden) söz etmeye başlıyor. Onlara hiçbir şeyi gizlemek istemiyor. Bu görevin açıklaması çok önemlidir, çünkü bütün insanların kurtuluşu buna bağlıdır. Onlar da buna tanıklık edecekler, hatta buna katılacaklardır.

 

Bu günkü İncil'de İsa, yanlış beklentilerini gösteren ve arzularını dile getiren iki öğrencisine de, görevi hakkında konuşmak için, anlamlı bir fırsat yakalıyor. Onlar İsa'yı izliyorlar, fakat gayretlerinden bir karşılık bekliyorlar; İsa'nın kuracağı Hükümdarlıkta şeref koltuklarını bekliyorlar. Rab için büyük bir düş kırıklığıdır: şakirtleri, O’nun görevini hala anlamadılar. O'ndan, herkesin hizmetkârları olmayı, en alçakgönüllü yeri aramayı hala öğrenmediler; nitekim birinciler arasında olmak istiyorlar. Onlar İsa'nın, kendisinin büyükler tarafından reddedilmesinin, acı çekmesinin, öldürülmesinin Allah'ın isteği olduğunu söylediğini unuttular.

Bunun için İsa iki kardeşe kendi sözlerini hatırlamakla kalmıyor, onları, görevinin ıstırabına katılmaya hazır olduklarını göstermeye de davet ediyor. Ve onlar güzel bir cevap veriyorlar: sıkıntıda da O'nunla beraber kalmaya hazırlardır!

Bu, şakirtlerin en büyük şerefidir: İsa'nın ardından haçı taşıyabilmek! Müjdelerken ve yazılarında bunu hatırlayacaklar: "Rabbimiz Mesih İsa'nin çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem" (Galatyalılar 6,14).

İsa'nın yanındaki yerleri dileyen iki şakirt diğer on kişiden farklı değiller: diğerlerinde de bencilik ve cahillik gösteren beklentiler, ihtiraslar ve arzular vardır. O zaman İsa onları yanına sevgiyle çağırıp, onlara açık ve sade sözlerle açıklıyor ki, onların arzuları dünyanın insanlarının normal arzularıdır, ama Allah'ın Hükümdarlığı farklıdır, farklı bir temel üstünde kurulur, farklı yöntemlere göre gelişir, farklı meyveleri getirir. İsa onları, önemli insanların büyüklük taslamalarını reddederek, farklı bir şekilde yaşamaları için, şakirt olarak, seçti. İsa'nın şakirtleri küçük olacaklar ve herkese hizmet ederek, Peder'in "yönetmesini" gösterecekler; özellikle fakirlere, acı çekenlere, dışlananlara hizmet edecekler, çünkü Peder onlara somut bir şekilde babalığını gösterir! Bütün insanların Allah'ın şefkatli ve sadık sevgisini tanımaya ihtiyaçları vardır. Bunun için Rabbin şakirdi herkesin hizmetkârı, Peder'in sevgisinin taşıyıcısı olmalıdır! Hıristiyanlar, her görevi, gerek Kilisede, gerek kamu kuruluşlarında, gerek devlette bile, bu şekilde, bu "ruh" ile, yaşamalılar! Nitekim bu, İsa tarafından yaşanmış ve gösterilmiş, davranıştır.

İbranilere Mektup bize, Mesih İsa'nın baskâhinimiz olduğunu hatırlamaktadır. O, bize Allah'ı temsil ediyor. O, insan olduğundan dolayı, zayıflığımızı tecrübe etti, yaşadığımız ayartmaları tanımaktadır. Bunun için O'na, korkmadan, tam güvenle yaklaşabiliyoruz. O'ndan, Allah'ın projesine kendimizi adayabilmek için, kardeşlerimize yardım edebilmek için, gereken merhamet, güç ve sevinç geliyor. O'nun yardımıyla, bizler de, insanları seven Allah'ın büyüklüğünü gösterebileceğiz!

İsa'nın ıstıraplarına katılarak, O'nun şanına katılmanın neşesini de tadacağız!