18/05/2003 - PASKALYA DEVRESİ - 5. PAZAR - B YILI
Birinci okuma Hav. Kit. 9,26-31 Mezmur 22
İkinci okuma
1.Yuh. 3,18-24 İncil Yuh. 15,1-8
Geçen pazar günü, çoban sembolü aracılığıyla, bugün ise başka bir imajın yardımıyla, İsa'ya bakalım.
Bu günkü İncil okumasında İsa söze "Ben...im" diyerek başlıyor. "Ben'im": bu söz, kendini takdim etmek için normal bir kelime değildir, kendini, Allah olarak, tanıtmak için bir sözdür. Kutsal Yazıları tanıyan kişi, Allah'ın, kendisini Musa'ya tanıttığında, "Ben Ben'im" diye söylediğini hatırlamadan edemez. "Ben'im", Allah'ın ismidir. Ve İsa, kendi hakkında konuşurken, bizimle arasındaki Onun ilişkisinin nasıl olduğunu anlatan bir simgeyle birleştirerek, bu deyimi çok kere kullanır!
İsa bugün diyor ki: "Ben gerçek asmayım". İbrani kültürden gelen biri, hemen neyi düşüneceğini bilmektedir. Asma ve bağ imajları, Kutsal Yazılarda, İsrail Halkını ve onun, Allah ile arasındaki sevgi ilişkisini betimlemek için, pek çok defa kullanılmıştır! Halk, Allah'ın çağrılarını ve davetlerini reddettiğinde, Peygamberler ve Mezmurlar, Allah'ın düş kırıklığını anlatmak için, yine bu imajları kullanıyorlar. Allah, ürün zamanında olgun ve tatlı üzüm bekleyen, ama sadece yabani ve ekşi üzümler bulan bağın sahibi gibidir. Kuşkusuz, o bağ terk edilecektir!
"Ben gerçek asmayım": Peder'in beklentilerini yerine getiren, Göklerin Hükümdarlığı için faydalı meyve veren, Allah'ın ilgisi ve bakımını tadabilen asma, İsa'dır! Ancak yalnızca İsa değil: O, şakirtleriyle öylesi birleşmiştir ki, onlar da aynı asmaya aittirler ve bunun için onlar da Peder'in hoşuna gidiyorlar.
"Siz çubuklarsınız". Çubuklar, asmanın meyvelerini taşıyorlar, bunun için asma ve çubuklar birdir. İsa şakirtleri teselli etmek ve cesaretlendirmek istiyor; aynı zamanda da, onları gerçekten Kendisi ile birleşmeye teşvik etmek istemektedir. Onlar, kendi hayatlarının meyveleri için tasalanmamalıdırlar: sadece Allah'ın Oğlu ile olan birliktelikleriyle ilgilenmelidirler. O zaman kesinlikle meyve olacaktır! Hıristiyan adını taşımak, veya kendini böyle sanmak yetmez, şakirdin gerçekten İsa'yla birleşmiş olması gerekiyor; aksi taktirde, kendisini, tatsız tuz gibi, Kilisede ve cemaatte faydasız ve hatta bir yük olma, dünyada anlamsız olma tehlikesine atıyor.
Aziz Yuhanna bu gün bize aynı tavsiyede bulunmaktadır: "Sevgili çocuklarım, sözle ve dille değil, eylemle ve hakikatte sevelim!". Eylemle sevmek ne demektir? Kardeşimin ve cemaatimin ihtiyaçlarını yürekten üstüme almaya, her zaman hizmet etmeye hazır olmak demektir. Din hakkında uzun ve güzel konuşmalar yapmayı bilmeyen çok Hıristiyan var, fakat onlardan bir yardım istenince, daima hazırlar. Başkalarının dikkatlerini üzerlerine çekmeden, pek çok Hıristiyan, yıllar boyunca, haftalık ya da günlük bir hizmeti yükleniyorlar. Onlar "hakikatte" sevmenin, ne demek olduğunu bilmektedirler, çünkü bütün yaptıklarını, tamamen Rab için, yalnız O'nun görmesinden ve yalnız O'ndan karşılık almaktan sevinç duyarak, yapmaktadırlar!
Aziz Yuhanna bize, avutucu bir sözle hitap ediyor: "yüreğimiz bizi suçlasa", Allah'a kendimizi bırakabiliriz, çünkü O, içimizde yaşayacak kadar, bizi seviyor. Bizler de, O'nun hoşuna gitmek için ve birbirimizi sevmek için, O'nun buyruklarını uyguluyoruz. O zaman O'nun Ruh'u içimizde yaşayıp, bizi aydınlatıyor ve yeryüzündeki yürüyüşümüz için bize güç veriyor.
Kilise topluluğu içinde de, bazen şakirtler anlaşmazlıklarda ve çekinmelerde bulunuyorlar. Aziz Pavlus da, tövbesinin ilk zamanlarında Yeruşalem'de bu zorluklarla karşılaştı. Havarilerin Kitabı bize, yeni iman eden Pavlus'un ilk adımlarını, cesaretini, ve bulunduğu tehlikeyi anlatmaktadır. Pavlus, İsa'nın haçta öldüğünü çok iyi bilerek, kendi Rabbi için, ölmeye bile hazırdı! Pavlus'un hayatı,"gerçek asma" ile olan birliği sayesinde, çok meyve veriyordu: bu meyve, insanlara doğru akan büyük bir sevgiydi, gerçekten "eylemle ve hakikatte" gerçekleşen bir sevgi...
Bugün, İsa tarafından bu sevgiye ve bu birliğe çağrılmış olan bizler, Ondan kuvvet alarak, O'nda kalacağımıza, O'nun arzuları, istekleri, kurbanı ve Peder'e güvenen O'nun yüreğinin doğrultusunda yaşayacağımıza söz verelim. Günlerimizin her anında bunu, alışkanlık olarak, kazanmaya çalışalım: o zaman yaşamımız, ilk önce kendimiz için ve ayrıca bizimle karşılaşan ve Peder tarafından sevilen bütün insanlar için de, bir takdis olacaktır!