02/11/2003 -
ÖLÜLERİ ANMA GÜNÜ
Birinci okuma Eyüp 19,1.23-27
Mezmur 27
İkinci okuma Rom.
5,5-11
İncil Yuh. 6,37-40
Kilise,
İsa'nın ölümden sonraki diriliş hakkında Sadukilere
söylediklerini hatırlamaktadır. İsa için, ölülerin
dirilişinden bahsetmek, yaşamdan, kesin ve güzel şeylerden,
Allah'tan bahsetmek gibidir. Nitekim İsa Sadukilerle
konuşmasını bu sözlerle bitirdi: "Allah, ölülerin
değil, yaşayanların Allah'ıdır". Ölmüş
kardeşlerimiz Allah'a göre yaşıyorlar, bu yüzden onları biz
de yaşıyor olarak görmeliyiz!
Eğer
ölmüş olanlar Allah'ın önünde yaşıyorlarsa, Peder'in önünde
bulduğumuzda, onların yanındayız, onlar için Allah'tan
merhamet dileyebiliriz, ve onlar da bizim için dua edebilirler. Onların
imanı ve duaları, Allah'ın Oğlunun
aracılığı ile birlikte, bizim için şefaat edebilirler.
Aynı zamanda dualarımızda da, Peder'in, onları tamamen
arındırmasını, onları kendi mutluluğunun
yanına almasını dileyebiliriz. "Araf"'ın tam
olarak ne olduğunu bilmememize rağmen, Allah'ın bize vaat
ettiği şanına katılabilelim diye, yüreğimizin,
sevgimizin ve imanımızın da, tam olarak arınması
gerektiğinden eminiz. "Birçokları Allah'ın
yargısının önüne varınca, cehenneme gidecek kadar O'nun
düşmanı gibi olmayacaklar, fakat Allah'ın şanına hemen
katılabilecek kadar da arkadaşı veya yakınları gibi
olmayacaklar". Onlar Allah'ı arzu ettiklerinden dolayı, O'nun
tarafından red edilmeyecekler, ama aynı zamanda hemen Cennet'e
layık olmak için de yeterince temiz olmayacaklar". (P. A. M. Sicari).
Bundan dolayı "Araf" Allah'ın,
Hükümdarlığına kabul edilebilmemiz için, bize verdiği
merhametli sevginin ilavesidir.
Bugün ölmüş
kardeşlerimiz için dua ediyoruz. Onlar bizimle Rabbi sevdiler, ama
aynı zamanda, belki yüzeyselliğimiz yüzünden de, kendilerini sunmakta
engellenmişlerdi: Peder onlarda merhametinin eserini tamamlasın!
Ölmüş
kardeşlerimiz için latince özel bir kelime var: bu kelime sadece
'ölmüş' değil, ama 'kendisine verilmiş olan görevi yerine
getiren, ona emanet edilmiş olanı tamamlayan' anlamına gelmektedir.
Bunu düşünmek, hayatımızı, bir görev olarak, görmemize
yardımcı olur. Biz bu dünyadayız, fakat bunu istediğimiz
için değil; bu dünyadayız çünkü hayat bize, yerine getirilecek görev
olarak, verildi. Bu görevimiz nedir? Herkes bunu, Peder'e sorarak, keşfetmelidir!
Herkes için
geçerli bir görev var, fakat yaşadığı yerde ve zamanda
herkesin belli bir görevi vardır. Her Hıristiyan için geçerli olan
görev, Peder'in sevgisini göstermek, Kutsal Ruh'unu kabul edip,
dağıtmaktır; bu şekilde hem Allah'ı yüceltmiş,
hem de insanların barışı ve uyumu için
çalışmış oluruz. Herkes için geçerli bu görevi
gerçekleştirmek için somut yollar, herkes için farklılar, zamana,
yerlere, insanlara, farklı durumlara ve koşullara
bağlıdır.
Görevimiz, emekli
olunca bitmez. Ölünceye kadar, Allah'a itaat ederek, O'nun sevgisine cevap
verebilmenin sevincini duyacağız! O'nun ellerine ruhumuzu teslim
ettiğimizde, o zaman görevimiz bitmiş olacaktır! O zaman Peder
bizi kabul edecek. O bizi, Oğlunun kardeşi olarak, tanıyacak,
çünkü biz Oğluna itaat ettik ve O bizi "son günde"
dirilteceğine söz verdi! Kendi ölümü sayesinde bize af ve kurtuluş
sağladı.
Mesih
İsa'nın ölümü bizim ölümümüzden farklıdır: O'nun ölümü,
ölümümüze anlamı kazandırıyor: Asis'li Aziz Fransua'nın
sözleri ile "kardeşim ölüm" diyebiliriz! Artık ölümden
korkmuyoruz çünkü İsa, günahkâr olan bizler için, kendini ölüme sundu. Bu
yüzden ölüme huzur ve neşe ile bakabiliriz: o anda, bencilliğimizin,
günahımızın ve korkularımızın koşulları
olmadan, Peder'in sevgisini bütünüyle tadacağız!
Bugün Eyüp'ün
kesinlik ve güven dolu sözlerini tekrarlayabiliriz: "Ben
kurtarıcımın yaşadığını biliyorum.
Derim yok olduktan sonra, yeni bedenimle Allah'ı göreceğim. O'nu
kendim göreceğim, kendi gözlerimle, başkası değil".
Dün Azizler ile
olan kutladığımız birliğimiz, sevginin ve
barışının Allah'ının oğullarının
ve İsa'nın şakirtlerinin görevimizi hem huzurla hem de
ciddiyetle yaşamamıza teşvik etmektedir!