25/12/2005 -NOEL BAYRAMI

Gece               İşaya 9,1-3.5-6       Mezm 95/96      Titus 2,11-14      Luka 2,1-14
Sabah            İşaya 62,11-12        Mezm 96/97      Titus 3,4-7          Luka 2,15-20
Gündüz          İşaya 52,7-10          Mezm 97/98       İbran. 1,1-6       Yuhanna 1,1-18

 

Meryem’in şefkatle baktığı bebeğe tapmak için çobanların arasına karışıyoruz.

Meryem Oğlunun gökten geldiğini biliyor. Çobanlar ise O’nun Kurtarıcı olduğunu, tüm halkın en çok beklediği ve arzu ettiği kişi olduğunu biliyorlar!

Meryem kalbinde dokuz ay önce meleğin söylediği sözleri taşıyor ve aynı zamanda Yusuf’un bir iman eylemi ile kendisini kabul etmesini hayranlıkla ve minnettarlıkla karşılamaktadır. Çobanlar meleklerden hayretle duydukları “şan ve barış”   sözlerini gerçekleştirecek Olan’ı aramaktadırlar. Onlar büyük şeyler bekliyor, çünkü “şan” Allah’ın yüceliği ile ilgili bir terimdir, peygamberlerin bildirdiği büyük ve korkunç Allah ile ilgili bir terimdir. Onlar barış bildirileri yayınlayacak, tüm halka esenlik verecek yetkili insanları aramaktadırlar. Bunlardan hiç biri gerçekleşmemektedir, ama çobanlar yine de hayal kırıklığına uğramıyorlar ve biz de onların hayranlığına, şaşkınlığına katılıyoruz.

Allah’ın şanı o bebektir, insanların barışı annesinin tatlı ve emin bakışları altında, annesinin kucağında olan, o bebektir. Şan, Allah’ın kendisini göstermesidir ve Allah kendisini insanın hayatında, insanın doğduğu andan itibaren gösterir: O Oğul, sevinç kaynağıdır, çünkü Allah’ın bugün de bizi sevdiğini inanmamızı sağlar. İnsanların barışı da ancak yeni doğmuş bebeğin cılız ve güçsüz bedeninin sergilediği alçakgönüllülükten gelebilir.

Çobanların arasında sessiz kalıyoruz ve büyüklük, zenginlik arzularımızın bizi kandırdığına ve bizi bozguna uğratacağını anlamaya başlıyoruz. Bebeğe sempati ile bakıyoruz, annesinin ağzından bizi cesaretlendirecek bir söz bekliyoruz, Yusuf’un eylemlerinin anlamamıza yardım edeceklerini umuyoruz. Fakat bir şey duymuyoruz: sessizlik içersinde sadece yüreğimizin sesini duymalıyız. Ve işte bu sesi duyuyoruz ve dudaklarımızdan şu cümle çıkıveriyor: “Bebek İsa, işte buradayım. Beni kullan. Buradayım, sana nasıl hizmet edebilirim? Beni çağır, buradayım”.

Çobanlarla evimize geri dönüyoruz, ancak yüreğimizde “buradayım” kelimesini daima hazır bulunduruyoruz. Acı, üzüntü, sıkıntı içersinde olan bir kişi ile karşılaştığımızda, bebeği ve annesi aklımıza gelir ve yardım etme duygumuz canlanır. İşte “buradayım” demenin zamanıdır, bebeğin büyümesini beklemeden, şimdi hemen Allah’ın şanı için çalışmak, insanların barışı için çalışmak istiyorum. Bu şekilde Allah yaptığım işlerde gözükmeye başlıyor, davranışlarımdan barış beliriyor. Herkes bebek İsa ile karşılaştığımı da anlıyor!

Ben, Yuhanna gibi, O’nun gerçek Allah ve gerçek insan olduğunun şahidi oluyorum. Allah’ın kelamı beden aldı ve aramızda yaşamaktadır, bu gerçektir: şimdi benim bedenim, insanlığım, yaşamım da değişti, yeryüzünün değil göğün gerçeklerinin şahidi oluyorum. O, ışık ve yaşamdır, ben bunu onaylıyorum, çünkü O’nunla karşılaştığım andan itibaren karanlıklarda dolaşmıyorum ve yaşadığımı hissediyorum. İsa’ya: “Buradayım” dediğim andan beri içimden boşluk, eziklik, itibarsızlık hissetmiyorum, o andan beri yaşamım Allah’ın gözlerinde ve ona ait herkesin gözünde anlam, değer kazandı.

Bebek, annesi ile birlikte aramızda yaşamaktadır. Bunu bu Pazar günü, haftaya Pazar veya bir ay sonra da unutmayacağım. O yanımızda kalmaya söz verdi ve sözüne sadık kalmaktadır. Ben de O’na hep sadık kalmak istiyorum. Sadık kalmaya alışık değilim, gücüm yetmez; annesinden yardım dileyeceğim: Gerçekten de Meryem Ana, Oğluna baktığı gibi bana da bakmaktadır.

 

Rabbim İsa, çadırını gelip aramıza diktiğin için teşekkürler. Daima seni hatırlayarak, severek, yaşamak istiyorum ve gittiğim her yere seni götürmek istiyorum, çünkü herkesin sana ihtiyacı var, senin olmadığın yerler boş, korku ve düşmanlık doludur. Seni gittiğim her yere götüreceğim, böylece oralarda barış olacak ve Allah’ın şanı görülecek, korku ve kötülük yok olacak, bütün insanları sevip kurtaran Allah sevgisi hüküm sürecek: “İsa, buradayım, gel!”