20.08.06 OLAĞAN DEVRE 20. Pazar Günü - B
İlk Okuma Özd.
9,1-6 Mezmur 33/34
İkinci Okuma Ef.
5,15-20 İncil
Yu. 6,51-58
Bir erkek ile bir kadın arasındaki sevgi, sabit
ve devamlı olunca ve aynı zamanda birbirlerine ömür boyunca devam
edeceğini garantilediklerinde, tamamlanır ve gerçek bir memnuniyet
verir. Bu ortam, çocukların yetişmesi ve huzur içersinde büyümeleri
için de gerekli olan ortamdır. Eşlerden birinin eşinden
başka biriyle gireceği cinsel ilişki veya evli olmayan birinin
evli biriyle gireceği cinsel ilişki, zinadır. Eski Ahitte
olduğu gibi Yeni Ahitte de bu çok büyük bir günahtır: Allah’ın
kutsamasını görmezlikten görmek ve hor görmektir. “İsa onlara şöyle cevap verdi:
«Musa, karılarınızı boşamanıza, yüreklerinizin
katılığından ötürü izin verdi» dedi. «Başlangıçta
bu böyle değildi. Ben size şunu söyleyeyim, karısını
cinsel ahlaksızlıktan başka bir nedenle (daha doğrusu ‘evlenmeden, birlikte yaşama durumundan
başka’) boşayıp başkasıyla evlenen, zina etmiş
olur. Boşanmış kadınla evlenen de zina etmiş olur»”(Mat
19, 8-9). Zina günahtır, sadece ilgili olanlara
yarattığı acı için değil, tüm toplum içerisinde
yarattığı dengesizlik için öyledir. Yarattığı
kötü etkilerin vadesi uzundur ve tahmin edilememektedirler. Zina
işlemekten boşanmalar doğar, boşanmalardan da evlat
acıları ve çocuk ile gençlerin güvensizlikleri doğar. Çocuk
yoksa kötülük aynı derecededir, çünkü bu davranış gençlerin
sadakatsizlik kararlarını kolaylaştıran ve gençlerin
yaşam boyunca sabit ilişkiler kurmalarını engelleyen bir
düşünme tarzı yaratmaktadır. “Skandal”, yani düşünce
tarzını yaratarak, gençlerin ve zayıf karakterlilerin günah
işlemesini kolaylaştıran bir davranış daima çok
ağır bir günahtır: İsa günah işleyerek kötü örnek
olanlar için çok ağır konuşmuştur ve tüm cemaatin
yaşam kalitesini azalttığını söylemişti (Mat. 18,
6-9; Mar. 9, 42-47)! Biz elbette zina işleyenleri yargılamak
istemiyoruz, ama yaptıklarını da tasdik edemeyiz;
İsa’nın zinada yakalanan kadına davrandığı gibi
davranmak istiyoruz: «Ben de seni
yargılamıyorum, git, artık bundan sonra günah işleme!»
(Yu. 8,11).
Allah’ın hikmeti, kendi
yanlışlıklarını yenmek ve zekice yaşamak
isteyenlere, onlara ekmek ve şarap ikram eden önemli bir kişi olarak
gösterilmektedir. Bu, olgunlaşmak için alışık
olmadığımız bir yoldur. Yemek ve içmek, ekmek yiyip
şarap içerek, yaşam ustaları olmak! Gerçekten de hikmet ve
akıl değerli ve çok arzu edilen erdemlerdir: zaman harcamamak için,
enerjileri boşa kullanmamak ve artık aldığımız
kararlara pişman olmamak için, gerekli armağanlardır. Aziz Pavlus
da bu hikmetten ve zekâdan konuşmaktadır ve çevremizi saran
ortamın yardımcı olmadığı için Efes cemaatini
uyanık olmaya çağırmaktadır. Aziz Pavlus, “Allah’ın arzusunu anlayan kişinin”
zeki ve hikmetli olduğunu söylemektedir. Gerçek hikmeti bulmak için de
tüm kalbimizle birlikte dua etmeye,
ilahiler söylemeye, Baba Allah’a devamlılıkla şükretmeye
çağırmaktadır.
İlk okuma kurulan bir masa
etrafındaki ekmek ve şaraptan bahseder. Bu ekmek ve şarap
cemaatçe yenilir, kardeşler arasındaki birlik ve beraberliği
arttırır, hikmete ulaşmak isteyen diğer kişilerle bölüşülür.
O halde bu ekmek ve bu şarap, kardeşliğin ekmeği ve
şarabıdır, yaşam hikmetinin gerçek
kaynağıdırlar.
Doğal körlüğümüze rağmen,
bizi hikmetli ve bilgili yapan, bizi birleştiren bu ekmek ve
şarabı biz nerede buluruz? Bizi birlikte olmaya, dua etmeye ve
Babamıza övgüler söylemeye, neredeyse zorlayan bu ekmeği ve
şarabı nerede bulabiliriz?
Bize İsa cevap verir. Kendisi,
canlı ekmektir, kendisi hikmet ekmeğidir. O’nun bedeni ve kanı
kardeşliğin yiyeceği ve içeceğidir, çünkü ebedi
yaşamı besleyen gerçek yiyecek ve gerçek içecektir, bizi O’na
eşsiz bir samimiyetle bağlar.
Bizi bu “gerçeğe” inandıracak
açıklayıcı akıl yürütmeler, inandırıcı
kanıtlar, bizi bu konuşmayı, dili, inanmaya zorlayacak konular
yoktur. Yapılacak tek şey vardır: o da … yemektir!
İsa ile beslen ve içine girecek olan
yaşamı ve hikmeti göreceksin. O’nun bedenini ye ve kanını
iç, içine İsa’yı tamamıyla al, yaşamını ve
düşüncelerini, Baba’ya olan itaatini, insanlara olan sevgisini,
Yazılara olan dikkatini, onlara
bağımlılığını, al ve ebedi yaşamın
ne olduğunu bileceksin! İsa’yı şartsız kabul et,
başkalarının düşüncelerinden etkilenmeden O’nu kabul et ve
O’na yüreğini ver,. Her düşüncenin önüne O’nu koy ve hikmetin ne
olacağını bileceksin. Gerçekten hikmetli düşünceler sonra
gelecektir, O’nu tamamıyla sevdikten ve kabul ettikten sonra. O’nu
“yemeye” başladığında “O’nun sayesinde
yaşadığını” anlamaya başlayacaksın ve
yaşamının güzelliğini ve doluluğunu O’na borçlu
olduğunu anlayacaksın, o zaman da hür olarak ve sevinçle şu
ilahiyi söyleyeceksin:
“Her zaman Rabbe şükredeceğim;
ağzımda daima onun övgüsü olacaktır.
Ruhum Rab ile coşar, düşkünler beni
işitsinler ve sevinsinler”!