http://www.cinquepani.it

03/09/2006 - OLAĞAN DEVRE – 22. Pazar Günü – B

İlk Okuma                   Yas. 4,1-2.6-8                Mezmur                   14/15

İkinci Okuma                   Yak. 1,17-18.21b.22.27 İncil Mar. 7,1-8.14-15.21-23

 

Tüm Hıristiyanlar gibi ben de 2006 futbol şampiyonası dolayısıyla, taraftarların “ihtiyaçları” için Almanya’ya beş bin fahişe “ithal” edildiği haberine hayret ettim. Bu sayının dörtte üçünün de fahişelik yapmaya zorlandığını duydum. Bu konu hakkında Aziz Pavlus’un dediklerini duyalım: “Bedenlerinizin Mesih'in üyeleri olduğunu bilmiyor musunuz? Mesih'in üyelerini alıp bir fahişenin üyeleri mi yapayım? Asla! Fahişeyle birleşenin, onunla tek bir beden olduğunu bilmiyor musunuz? «İkisi tek bir beden olacaklar» deniyor. Oysa Rab'le birleşen kişi, O'nunla tek bir ruh olur. Cinsel ahlaksızlıktan kaçın. İnsanın işlediği tüm diğer günahlar bedenin dışındadır, ama cinsel ahlaksızlıkta bulunan, kendi bedenine karşı günah işler. Bedeninizin, Allah’tan aldığınız ve içinizde olan Kutsal Ruh'un tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Siz kendinize ait değilsiniz”. (1 Kor 6, 15-19). Kendi bedenini satmak veya bir fahişenin bedenini kullanmak büyük bir günahtır, çünkü kişi mal olarak kullanılmaktadır, sevgi eylemi yoktur. Bu hareketi yapan evli ise aynı zamanda zina da işler. Ayrıca suiistimal edilen kişi bunu yapmaya zorlanıyorsa, fakir ülkelerin kadınlarını yalancı vaatler ve şantajlarla köle eden tüccarların çok ciddi suçlarına ortak olunur.  Ayrıca çocukları suiistimal etmenin ve aile fertleri arasında cinsel ilişkilerin büyük günah olduklarını açıklamam gereksiz. Bunları herkes anlamaktadır. Bedenini veya başkasınınkini cinsel zevk için kullanmak, kendini sunmak olan gerçek sevgiye aykırıdır. Beden bu sevgi için yaratıldı.

 

Kutsal Kitapta kaç kere dinlemeye davet ediliyoruz. Elbette Allah’ı dinlemeye çağrılıyoruz. Dinlemek kendimizden başkasına önem vermektir, bizim durumumuzda Allah’ı dinlemektir. Eğer dinlemiyorsak, kısacası kendi duygularımıza önem veririz, edindiğimiz fikirlere güveniriz, zekâmızın ulaştığı sonuçlara dayanırız, sınırlı görüş açımızla sınırlanırız. Allah’ı dinlemiyorsak benliğimizin arzularını dinleriz, bunlar da çoğu kez ayartmadır. İsa şöyle der: “Dışardan insanın içine giren hiçbir şey onu kirletemez, ama insanın içinden ne çıkarsa, işte insanı kirleten odur. Çünkü kötü düşünceler içerden, yani insan yüreğinden çıkar: ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibirlik ve akılsızlık. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir”. Bütün bu gerçekler insanı maaf eder, ümitsizliğe, mutsuzluğa götürürler. Eğer bunlar yürekten geliyorlarsa buna dikkat etmeliyiz, hatta Allah’ın Sözü ile doldurmalıyız, çünkü sevgi, saflık, cömertlik, uysallık, birlik olma kapasitesi kök salabilir.

Etrafımızdaki düşünce tarzı yüreğimizden gelen tüm arzuları takip etmeye götürür, çünkü dünya içimizde kötülüğün veya kötülüğün kökleri olabileceğini kabul etmiyor. Bunu kabul etmiyor, çünkü kendini bazı şeylerden kısıtlamayı, kendi arzularına boyun eğmemeyi, kendine hakim olmayı, kabul etmiyor: kısacası haçı kabullenmiyor. Böyle bir yalana dayanabilmek için Allah’ın Sözüne güvenmeliyiz. Gerçek iyilik, her tür iyilik sadece Allah’tan gelir. Bunu bize bugün aziz Yakup da tekrar etmektedir: “Her üstün nimet ve her mükemmel armağan yukardan iner ve ışıklar yaratıcısı olan Pederden gelir!” O’ndan gelen yaşam da Sözünün meyvesidir: “İçinize ekilmiş ve canlarınızı kurtaracak olan güce sahip olan sözü alçakgönüllülükle kabul edin”.

Musa da halkına devamlı olarak Allah’ı dinlemeyi öğütlüyordu: sadece O’nun sözleri ve emirleri kurtuluş getirir, O’na itaat edin! Allah’ın Sözü, hikmetin ve zekanın kaynağıdır. Bunu kim bilmez? On Emre uymayan ailelerde veya toplumlarda denge veya sabitlik var mıdır? Onların içinde güvenle yaşanabilir mi? Orada daima herkesten kuşkulanmak gerekir, hiç huzur yoktur. Allah’ın Sözünün hükmetmediği ve yürekleri ve akılları yöneltmesine izin verilmediği yerlerde, her yaş insanı çeşit çeşit huzursuzluklar, kötülükler kaplar. “Uygulamanız için sizlere öğrettiğim emir ve hükümleri iyi dinleyin. Bu sayede yaşayacaksınız”! Allah’ın sözlerini yok saymak ve ışığı aramamak, içimizde asli günaha yer vermek anlamına gelir, bu gurur günahı sayesinde arzularımıza ve yakın bakışlarımıza göre yaşarız. İyilik ve kötülüğü bilme ağacının meyvelerini yiyemeyiz: o ağaç Allah’a aittir. İyiliğin ve kötülüğün ne olduğuna biz karar veremeyiz: Allah’ın emirlerini aşmak isteyen insanların kanunları halkların yıkılmasına sebep olurlar. Musa’nın söyledikleri bizim için de geçerlidir. Allah’ın kanunlarını göz önünde tutan halk hikmetli ve bilgilidir: bu şekilde yaşam yolunda ilerler. İsa bize şöyle demeye devam etmektedir: “Beni dinleyin ve söylediklerimi anlayın!”.