17/09/06 - OLAĞAN DEVRE – 24. Pazar Günü –
B
İlk Okuma İşaya.
50,5-9a Mezmur 114/115
İkinci Okuma Yak.
2, 14–18 İncil Mr. 8, 27–35
Yedinci emir, “hırsızlık
yapma” o kadar açık ki çok açıklamalara ihtiyacı
olmamalıdır. Sanki tüm insanlar hırsızlık yapmanın
kaçınılması gereken bir kötülük olduğunu bilmektedir:
hırsızlık yapan, yaptığı hareketi saklı
tutmaya çalışır, çaldığı şey ufak olsa bile.
Hırsızlık yapma! Bu
emir şeylerle olan ilgimize değinir, fakat şeylerle olan ilgimiz
insanlarla ve kendimizle olan ilişkimizi de gösterir.
Hırsızlık, bir şey veya para, gözümüzde kişilerden
veya iç huzurumuzdan önemli olduğunda gerçekleşir. Mutlaka bir
aldatmadır ve dolayısıyla başkasına veya başkalarına
ait, geçinmelerini sağlayan, bir şeyi ele geçirme arzusu bir ayartmadır.
Bir şeye veya paraya sahip olma arzusu komşumuzu hor görmemize veya
zarar vermemize yol açar. Bunun için Aziz Pavlus şöyle
yazmıştır: “Her türlü
kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Bazıları zengin olmak
hevesiyle imandan saptılar ve kendi kendilerine çok acı çektirdiler” (1
Tm 6,10). Zengin olma arzusu kendi imanını inkâr etmeye bile götürür!
Bu çeşit arzu bir çeşit putperestliktir, çünkü parayı veya
zenginliği Allah’ın yerine koyar. Para sadece
çalındığı zaman değil, yürekteki imanı
çaldığında da çok tehlikeli olur. İtalya’da sıkça
gözlenen bir olay dulların emekliliklerini kaybetmemeleri için
evlenmemeleri ve evlilik dışı ilişki
yaşamalarıdır. Bu şekilde para imanın yerini
alır, onlar için para Allah’ın yaşamlarını
kutsamasından önemlidir.
Havari Yakup’un sözleri daima güncel ve gereklidir.
İman somutlaşmalıdır, görünür olmalıdır, yoksa
boşuna bir oyuncaktır. Rabbimiz Mesih İsa’ya olan
imanımızı görünür kılan sevgi eylemlerimizdir. Yakup
bunlara “eylem” diyor: “Eylemlerimle sana
imanımı göstereceğim”! İmanı olduğunu
söyleyen, ama bunu görünür kılmaya çalışmayan, iman yerine bir
yanılmacaya sahiptir. Belki de bunun için Aziz Pavlus imanın bir
itaat olduğunu söyler. Kim Rabbimiz Mesih İsa’ya iman ederse O’na
itaat eder ve kendini inkâr etme pahasına herkese hizmet eder ve sever.
Kendini inkâr etmek iman eden için ters bir şey değildir, çünkü o,
haçtaki Rabbine hayranlıkla bakar ve haçta ölürken O’nu sever.
Bugünkü İncil metni bize gerçek imanın
sonucu ve meyvesi olan kendini sunmaya hazır sevgiyi göstermektedir.
İsa’ya gerçek iman, duygulara dayanmaz, O’nun kişiliğini
tanımaktır. İsa havarilerine şöyle sormaktadır: “Halk benim kim olduğumu söylüyor?” Halk ise İsa’nın yaşama dönen
İlyas olduğunu zannediyor ve İlyas hakkında her şeyi
bildiklerinden öğrenecek yeni bir şey olmadığını,
özellikle de değiştirecek hiçbir şey
olmadığını zannetmektedir. “Ya sizler, kim olduğumu söylüyorsunuz?” Bu soruyu
cevaplandırmak daha zor, o kadar ki sadece Petrus
cevaplandırıyor ve kendi de ne dediğini anlamıyor: “Sen Mesih’sin”. Bu ifade imanın
temelidir, gerçek imanın temelidir, fakat gerçek şekilde
Allah’ın Sözüne uygun algılanmalıdır. Bu ifadeyi ne anlama
geldiğini bilince kullanmak gerekir, çünkü “Mesih’in”öğrencisi
olmak ne demek olduğunu tam algılamak gerekir. Mesih olmak
peygamberlerin dediği gibi “acı çekmek, yaşlılar ve
başkahinler tarafından reddedilmek, yazıcılar
tarafından hor görülmek, öldürülmek ve üç gün sonra dirilmektir”. İlk
okumada İşaya bu sırdan bazı şeyler
açıklamaktadır. İsa’nın Mesih olduğuna inanmak
dolayısıyla kendi yaşamını kaybetmekten korkmamak,
önemli kişiler tarafından hor görülmekten korkmamak ve
haçını alarak O’nu takip etmektir. Petrus verdiği cevabı
kendisinin bile anlamadığını göstermektedir: Petrus
İsa’nın, Kutsal Kitabına uygun Sözlerini azarlamaya
başlamaktadır. Petrus’un hayali huzurlu yaşamak, insanların
şanına kavuşmak, büyüklük arzularını doyurmaktır.
O, İsa’nın Mesih olduğuna inanmaktadır, ama kendi şartlarına
ve düşüncelerine göre! İsa, bunlar şeytanın
şartlarıdır, der. Şeytan insanların övgüsünü arar,
Mesih ise Kutsal Yazılara itaati ister, imana ve Allah’ın
planlarına sadakati arar. Allah’ın planı insanları
Oğlu’nun hacı ile kurtarmaktır.
İsa’nın dünyayı hacı ile
kurtardığını kabul ettiğimde ve bunun için
O’nunla işbirliği yapmayı ve dünyanın günahı için
O’nunla birlikte acı çekmeyi kabul ettiğim sürece, gerçekten
imanlıyım ve imanım bir oyuncak değildir. Bunun için Yakup
bizi güçle imanımızı eylemlerimizle göstermeye
çağırmaktadır: fakirlerin ihtiyaçlarına dikkatli
olalım, onlara hizmet etmeye hazır olalım, Allah’ın
merhametini gerçekleştirmek için fedakârlık gerekiyorsa kendimizi
sunmaya hazır olalım. Bütün bunları İsa’nın
öğrencisi, Rabbine olan sevgisi için yapar, böylece herkes
İsa’nın Mesih olması ne anlama geldiğini anlayacaktır.