23/04/2006 PASKALYA DEVRESİ - 2. PAZAR GÜNÜ

(MERHAMET GÜNÜ) -  B -

İlk okuma                        Hav. Kit. 4,32-35                        Mezmur                        117/118

İkinci okuma                        1Yuh. 5,1-6                        İncil                         Yuh 20,19-31

 

Pazar günü İsa’nın, Son yemeğin yapıldığı yerde toplanmış öğrencilerine gelip ortalarında durduğu ilk ve sekizinci gündür.

İsa varlığı ile tekrar buluşmalarını kutsadı ve cumartesinden sonraki günü  kendisiyle buluşmaya adadı. Pazar gününde dinlenerek, iş ağırlığından uzaklaşarak, iman kardeşlerimizle birlikte buluşarak, şimdiden, hedefimiz olan cennetin mutluluğunu birazcık tatmaya başlıyoruz. Pazar günü sevinç günüdür! Bu gün, egoizme ve yüzeyselliğe değil, Allah’a adanmış bir gündür. Pazar günü, yaşamımızda Peder’in sevgisi, Kutsal Ruh’un birliği ve Mesih İsa’nın haçının hikmeti görülmelidir! Bu günde sadece kendine düşünen, sadece eğlenmeyi isteyen, bu günü kutlamıyor, tersine bu günün anlamını kaldırıyor, bu günü ‘boşaltıyor’ ve git gide onu en usandırıcı güne çeviriyor. Kilise bin yıllık hikmetiyle biz imanlılara, hem işlerden uzak kalmak, hem de Ayine katılmamızın hayatımız için çok önemli olduğunu durmadan söylemektedir.  Açıkça da bunu yapmayanların, ağır bir suç işlemiş olduğunu hatırlatmaktadır. Nitekim böylece davranan Hıristiyan kısa bir zamanda, Hıristiyan olmanın ne demek olduğunu anlamayacak hale gelecek, yavaş yavaş cemaatten uzaklaşacak ve İncil'e olan her bağlantıyı kaybedecek. Sen gerçekten Rabbin Günü'nü kutlamak istiyor musun? O zaman aktif bir şekilde Kutsal Ayine katıl, bu günde yardıma muhtaç insanlarla ilgilen, yalnızlıkta yaşayanlar için biraz zaman harca, eğlendirici ve dinlendirici faaliyetler aracılığıyla (fakat sadece bunlarla değil!) ailenin ve cemaatinin birliğini güçlendir, kendi din eğitimin ve duan için biraz zaman ayırmaya çalış. İbraniler'e mektubun yazarı da böyle yazıyordu: "Sevgide, iyi işlerde birbirimizi nasıl isteklendireceğimizi akıldan çıkarmayalım. Bazılarının alıştıkları gibi, ruhsal toplantılarımızı bırakmayalım. Bunun yerine Son Gün'ün yaklaştığını gördükçe birbirimizi yüreklendirelim." (10,24...).

Rabbin Dirilişinin meyvesi yeni bir gerçektir; İsa'nın ölümünü ve dirilişini, Allah'ın kendisini göstermesi olarak kabul eden insanların, yeni yaşam tarzlarıdır. İşte ilk okuma Kudüs’teki ilk Hıristiyanların cemaatini bu şekilde tanıtıyor: onlar İsa'ya olan iman yüzünden birbirlerini kardeş hissediyorlardı ve bu kardeşliği somut bir şekilde ifade etmek arzusunu hissediyorlardı. İmandan gelen bu kardeşlik bağı, akrabalık bağından daha güçlüydü. Cemaatin üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için, yürekten kendi mallarını satıyorlardı ve Peder'in sevgisinin araçları olmaktan mutlu oluyorlardı. Her şeyi Havarilerle birlikte karar verip yapıyorlardı. Şüphesiz bu olay bize sadece bir hikaye olarak anlatılmıyor: Rab bununla yaşamımıza da bir yenilik getirmek istiyor. Cemaatlerimiz kendi kimliğini yeniden keşfetmeli, canlanmaya ihtiyaçları vardır, İsa'nın dirilişinin, somut ve parlak bir biçimde, tanıkları olmalıdırlar! Bu, ancak ve ancak her birimizin gerçekten Mesih İsa'yı yaşamımıza kabul ettikten sonra, gerçekleşebilir! Nitekim Kudüs’teki ilk Hıristiyanlar da, 'yukardan' bu bilinci, bu kardeşliği aldılar; bu armağanlar Kutsal Ruh'tan gelirler, ve Kutsal Ruh bize, O'na yaşamımızı sunarak iman ettiğimizde, bağışlanır!

İkinci okuma ise bu adımı atmamıza yardımcı olmaktadır. Mesih İsa'nın ölümünden doğan iman bizi dünyanın köleliğinden kurtaran zaferdir. Hepimiz, doğal olarak, yeryüzünün seviyesine bağlıyız, yani insanların hoşnutluğunu kazanmak için, onlar tarafından dışlanmayıp, alay edilmemek için, onların bencil isteklerini gidermeye teşvik ediliyoruz. Gerçek sevgiyi bağışlayabilmek için, kararlılıkla hakikate doğru yöneltebilmek için, özgür değiliz, ne gücümüz ne de belki hikmetimiz var. Bu güç ve bu hikmet sadece imandan alabiliyoruz!

İman alçakgönüllülük ister; kendi gururunda kapanmış Tomas İsa'nın Dirilişinden gelen sevinçten ve yeni yaşamdan mahrum kalıyor. Kendi gururu ölüme karşı İsa'nın zaferinin belirtilerini kavramasını engelliyor. Kadınlar hariç, on erkek de tamamen değişti, huzurlu ve sevinçlidirler. Onlara ne oldu? Tomas görmek ve ellemek istiyor, çünkü sadece kendine ve duyularına güveniyor. Fakat bunlardan iman doğamaz! İman, alçakgönüllülük varsa, Yukardan gelir! İman Allah'ın armağanıdır! İsa sevgiyle Tomas'ı azarlayarak bize, görmeden de iman edebileceğimizi söylüyor. Hatta kendi yeteneklerine dayanmadan, tersine Allah'a güvenerek iman edene "ne mutlu" diyor, çünkü Allah'la ve O'nun Azizleri ile olan birliği yaşıyor. Tomas diz çöküp, kendini alçaltarak iman yürüyüşüne başladığında, İsa'nın, daha önce diğer Havarilere söylediği sözlerini duyuyor: "Üzerinize esenlik olsun! Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum". İman ettiğimiz anda, İsa'nın Kilisesini donattığı lütfü alıyoruz! İman ettiğimiz anda, Kilise'nin dünyadaki misyonuna, Dirilmiş İsa'nın bulunduğu yerde olmanın sevincine, katılmaya başlıyoruz. Bu yerden Rab İsa, esenliğiyle her insana ulaşmak istiyor! İman armağanı Allah'ın, Tomas'a, bana, sana ve O'nun önünde diz çöken herkese bağışladığı merhamettir, sevgidir!