25/12/2008 - NOEL BAYRAMI
Özellikle
şafak vakti Ayinindeki metinlere bakmak istiyorum. Bu metinler dünyada
mevcut olan Kurtarıcıyı müjdeleyen metinlerdir.
Kurtarıcı insana ve insanlara ümit ve sevinç vermek için
çalışmaktadır.
Aziz Pavlus,
Titus’a, “oğlum benim” diye
hitap ederek İsa’nın gelişinin anlamını aktarmaktadır:
“Kurtarıcımız Allah,
iyiliğini ve insanlara sevgisini açıkça gösterdi.
Yaptığımız doğru işlerden dolayı değil,
kendi merhameti yüzünden bizi kurtardı”. İsa’nın
doğumu, Allah’ın iyiliğinin ve insanlara olan sevgisinin
eseridir: bu olay insanlığın tarihini değiştirir.
Gerçekten de egoizm ve acılar dolu insanlık yaşamına,
Allah’ın sevgisi güçlü bir şekilde girer. Bu sevgi bizi
kurtarır, çünkü yavaş yavaş, insan yüreğinin dolu
olduğu egoizmlerin, adaletsizliklerin yerini alır ve bunların
yarattığı her tür acıları yok eder. Allah bizi sevgisi
ile kurtarıyor ve bu sevgi bize İsa’da kendini gösterir. Yeşaya
peygamber de, birkaç yüzyıl önce, Rabbin gelişini müjdelerken ümit ve
güven veriyordu. Yeşaya’nın müjdesi ümitsiz ve
dağılmış olan İbranileri “Kutsal toplum, Rabbin
Kurtardığı kavime” dönüştürecek. Bu halk yeryüzünün bütün
halkları için önemli olacaktır, o kadar ki herkes onu arayacak, çünkü
sadece onda, huzurlu bir gelecek için gerçek sevgi ve güvenlik bulunacak: bu
sebepten “Sion kızı”nın adı, yani tüm Allah’ın
halkını temsil eden Yeruşalim şehrinin adı, “Arzulanan
şehir” olacak.
Bunlar güzel
düşünceler, hayaller değildir. İşte Luka’nın bize
teklif ettiği anlatım: fakirlikte, zorlukta yaşayan ve
dünyanın hor gördüğü çobanlar, meleklerin onlara söylediklerini
görmeye gitmek için birbirlerine cesaret veriyorlar. Bir hayal mı olacak?
Geçmişte olduğu gibi boş bir ümit mi? “Aceleyle gittiler”: gitmekle Allah’a itaat ettiklerini biliyorlar.
Peygamberler aracılığıyla kendini onlara, onlardan biri
gibi, bir çoban gibi tanıtan Allah’a itaat ediyorlar. Onlar “Meryem, Yusuf ve bebeği” buluyorlar,
olağanüstü hiçbir şeyi bulmuyorlar. Birçok fakir aile gibi olan,
küçük bir aile buluyorlar. Bebek yemliğin içine, aynı çobanların
bebeklerini koydukları gibi, yatırılmış, ancak bu aile
bir çoban ailesi değil! Hiçbir özelliği yok, ama meleklerin
söyledikleri Söze tıpa tıp uygun! Söz Kelam’la bir oluyor, bildirilen
Söz beden alan Sözle birleşiyor! Bu uygunluk, hayret, sessizlik, sevinç
oluyor!
Bu basit
olayları duyanlar, hayret ediyorlar, çünkü Allah’ın istediği ve
verdiği bir olay olduğunu anlıyorlar!
Bebeği
kundağa saran ve başkalarının bilmediğini bilen Anne,
sessiz kalıyor. Sessizlikte bir tek onun duyduğu ve onun
yaşadığı olayları düşünüyor, sadece kendisinin
anlayabileceği sonuçlara varıyor. Bu düşüncelerini
yüreğinde saklıyor, ancak yüzünde yüreğinden gelen huzur ve
sevinç var ve etrafa da, farkına varmadan, bunları saçıyor.
Çobanlar bu
olaydan sonra her günkü yaşamlarına dönüyorlar, yanlarına,
işlerine ve ailelerine ümit ve sevinç getiriyorlar: artık,
Allah’ın var olduğunu biliyorlar, kendileriyle birlikte olduğunu
ve Sözünü onlara yönelttiğini biliyorlar. Allah’ın onlara somut bir
merhamet ve barış sözü verdiğini unutamıyorlar.
Biz
onların mirasçılarıyız.
Hayretler içersindeyiz,
çünkü Noel gizemi barış ve birlik ruhu
bağışlıyor. Meryem’in sevincini ve aramızdaki
Allah’ın varlığından kaynaklanan ümidi içimizde de
taşımak istiyoruz. Çobanlar gibi, sosyal yaşamımızda
ve ailelerimizde, yeni bir yürekle yaşamaya başlayabiliriz:
artık insanlardan hiçbir şey beklemiyoruz, çünkü kendimiz büyük bir
sevgi vermeye kabiliyetli kılındık!