28/12/2008 - KUTSAL AİLENİN BAYRAMI - B Yılı

1.Okuma Yar.15,1-6; 21,1-3 Mezmur 104

2.Okuma  İbr. 11,8.11-12.17-19 İncil  Luka 2,22-40

 

Bugünkü okuma metinleri özellikle İbrahim’in, Meryem ve Yusuf’un imana itaat etmeleri üzerine dikkatimizi çekmektedirler. İbrahim ve Sara Allah’tan bir söz almışlardı, ama daha sonra çok ciddi bir şekilde denendiler. İbrahim, yaşadığı zor durumlar yüzünden, birçok kere Allah’ın Sözünden şüphe etmek üzere oldu, ve Allah’a hiçbir şeyin imkânsız olmadığının kanıtını yaşadıktan sonra bile, ondan yine anlaşılamaz bir fedakârlık istenmekte. İbrahim, Allah’ın, söz verdiği ve yaşlılığında bağışladığı tek oğlunu, Allah’a feda etmesini istediğine inanır: ve itaat ederek bu fedakârlığı gerçekleştirmek için gerekenleri adım adım yapar.

Kutsal Yazılar niçin bu olayları birçok kez anlatır? Bu olaylar Allah’a olan imanımızın temelindedir: Allah, Allah’tır, değil mi? Onun Sözü gerçek mi aldatmaca mı? Bu olaylar, yani İbrahim’in davranışı bizlere ebeveynlerin, çocuklarını kabul etmeleri veya arzu etmeleri hakkında bir şeyler söyler mi? Ve eşlerin ilişkileri hakkında bir şeyler öğretir mi?

Yusuf ve Meryem, Musa’nın Yasasına uyarlar ve Yeruşalim’deki tapınağa giderler, bu davranışları gelen çocukları nasıl kabul etmemiz hakkında fikir verir mi?

Allah’ın Sözü bizler için düzeltme ve arınma, bilgelik, tavsiye ve yöneltmedir, hatta kurtuluş yoluna ulaşmak için hem kişi hem de tüm toplum için esas göstergedir.

Eşler çocuk bekleyerek karşılıklı sevgilerini gösterirler. Bu bekleyiş yoksa sevgileri tehlikededir, hatta egoisttir, belki de yoktur. Gerçek sevgi, birlikte sevmeye yöneltir, birinin kendini ötekine vermesine değil de, ikisi tek bir şey olmalarına ve birlikte kendilerini başkalarına vermelerine, yaşama çağırmalarına sebep olur.

Eşlerin beklediği çocuk gelmiyorsa, ümitsizliğe mi kapılmalıdırlar? Katiyen hayır, diyor iman dolu İbrahim. Çocuk gelmiyorsa, bakışlarımızın Allah’a doğru çevrili kalması gerektiğidir: üzerimizde Onun özel planları olabilir, biz bunları bilemeyiz. Bizi bekletiyorsa, bizden denenmelere karşı güçlü bir iman beklediğidir, sonucunda gelecek evlada alçakgönüllü, iman dolu bir ortam verebilmemiz içindir.

Çocuk gelince nasıl karşılanır? İbrahim şöyle diyor: o çocuk Allah’ın merhametinin bir armağanıdır! Bu evlat çabalarımızın, zekamızın veya kabiliyetimizin meyvesi değildir, bunun bilincinde olmalıyız. O, şükrederek kabul edilmelidir. Onu alçakgönüllülük, minnettarlıkla, Allah’ın Sözünün verdiği güvenle karşılamak gerekiyor. Onu ümitle beslemek ve Allah’ın Sözü ile aydınlatmak lazım.

Eşe nasıl davranılır? İbrahim ve Yusuf bize şöyle der: eşimizi Allah’ın sevgisinin aracı olarak görelim, onda Allah’ın şefkatini, merhametini ve eserini görelim. Sara ve Meryem ise bize şunu söyler: güveyin varlığından ve özellikle, zayıflığımızı güçlendiren imanından mutlu olalım. İbrahim ve Sara, bakışlarını Allah’a sabit tutarak birbirlerini seviyorlar, hep arzusunu gerçekleştirmek istiyorlar. Yusuf ve Meryem ise, Oğullarını Allah’a tüm kalpleriyle sunarak ve Onun için yaşayarak birbirlerini seviyorlar.

Onlarla karşılaşan Şimeon, onların sadece Oğul’a bakmalarına, kendilerini düşünmeyip Allah’ın Oğlunun yaşayabileceği acıyı paylaşmak için kendilerini sunmalarına yardım ediyor. O Oğulu seven ve Ona değer veren mutlaka olacaktır, ama Onu ret eden ve kin tutan da, mutlaka olacaktır. Onun acısını ebeveynleri paylaşacaktır, buna da hazır olmaları gerekecek!

Biz bugün bakışlarımızı İsa’nın ailesine çevirerek, aile ilişkilerimizde güçlü olalım ve aydınlanalım. Buna çok ihtiyacımız var çünkü her birimizin günahı bu ilişkileri engelliyor. Birçok ailede yaşamak imkansızdır, bazen aile yaşamı otelde yaşamaya, hapiste olmaya, hastanede olmaya dönüşür. Böyle oluyor çünkü günah hüküm sürer ve kimse onu kendi yerine atmayı düşünmez. Günahın yeri Allah’ın kuzusu, İsa’nın omuzlarıdır! Biz onu taşıyorsak, bu yük tüm ailemizi ezer ve acı yeri kılar. Şunu hatırlayalım: İsa yaşadığımız yerlerin, barış, huzur, şefkatli ve güvenli sevgi ortamları olmaları için Barışma Gizemini kurdu. Aile içersinde, eşler arasında, evlatlar ile ebeveynler arasında karşılıklı af çok önemlidir, ama unutmayalım ki, yeniden huzur, birlik ve hacımızı sevme kabiliyetimiz bulmak için, en önemlisi ve en ‘verimlisi’ Rabbin Kilise aracılığıyla verdiği aftır. Birçok kişi psikologların, tövbe dinleyen rahiplerin yerini alabileceklerini düşünürler: ama bir insanın birkaç sözü Allah’ın affının yerini tutamaz. Bu sebepten her ikisinin rolleri ve meyveleri çok farklıdır.

Bugün Baba Allah’a ailelerimiz için şükredelim: önümüze koyduğu kutsal örneklere bakarak Ona şükredelim. İmanlıların ailelerine bakalım, örneğin İbrahim ve Sara’nın, ama özellikle Yusuf ve Meryem’in kutsal ailesine bakalım. Onların örnekleri İsa’yı her zaman tüm durumların, tüm arzularımızın önüne koymamıza yardım ederler. Öyle ki, yaşamımız bir armağan ve bir kutsama olsun ve yaşamaya çağrıldığımız ortamda sevgi ve hikmet yayalım.