06/01/2009 - EPİFANYA BAYRAMI
1.Okuma Yeş. 60,1-6 Mezmur 71 2.Okuma Ef. 3,2-3.5-6 İncil Mat. 2,1-12
Dünya Çocuklar Misyon Günü
Yeşaya
peygamber ışıktan bahsediyordu, dünyanın
karanlıklarının arasında parlayan bir
ışıktan, Allah’ın güzelliğini ve büyüklüğünü
gösteren ve yukarıdan gelen bir ışıktan! Karanlık dünyayı örtüyor ama Rabbin şanı üzerinde
parlıyor! Bu ışık o kadar harikulade ki tüm
insanların dikkatini çekmekte, hatta dikkatini çekmekle kalmayıp
onların Rabbe yaklaşmalarını ve tapmalarını
sağlamakta. Paganlar bile bu ışığın,
Allah’ın ışığı olduğunu tanıyorlar ve
bu sebepten sunak ve armağanları olan altın ve buhurla
gelmekteler.
Bugünkü
İncil metni peygamberin söylediklerinin gerçekleştiğini
anlatmaktadır. Işık, insanları Annesinin kollarındaki
Bebeğe götüren yıldızdır, Bebeğin evini ve
mevcudiyetini aydınlatmaktadır. Paganlar, yıldız bilimciler
tarafından sembolize edilirler. Onlar ışığıyla
onları ümit ve sevinçle dolduran yıldız tarafından
yönlendiriliyorlar. Karanlıklar ise Herodes’in kini ve Yeruşalim
halkının korkusudur. Altın ve buhur yıldız
bilimcilerin armağanlarıdır ve birçok anlam
taşımaktadırlar. İncil yazarı bunları bize
açıklamamakta, bizim hayal gücümüz ve sevgimizle keşfetmemizi ister.
Onlar aynı birçok durumda İsa’nın söylediği benzetmeler
gibidir: Allah sevgisini bulmak için, sevgimizin nasıl
gelişebileceğini görmek için fırsatlar. Yola çıkan bu
adamların hazine kutuları altın, mür ve buhur
taşımakta. Onlar da bize hatalı gözükebilecek keşiflerini
izlediler. Ama niyetleri ciddiydi, arzularını Allah
uyandırmıştı ve tam bir katılımları
vardı. Allah onları bu yola koymuştu, onlar bu yolda başka
bir yol, Kutsal Yazıları okuma yolunu bulacaklardır. Bu yolu da
güç arayan ve günahkar bir adam olan Herodes sayesinde buldular.
Bugün okunan
İncil metni, hakikaten bizim için ve bizim dünyadaki mevcudiyetimiz için
çok çok önemli bir bölümdür. Bugünkü bayramın adı da “Rabbin
açıklaması veya kendini belirtmesi”dir: İsa, hiçbir şey
yapmadan veya söylemeden, uzak ülkelerin halkları tarafından kral olarak
tanınır. Onlar, önce bir yıldızı takip ettiler, sonra
onlara ait olmayan Yazıları okudular, şimdi nihayet kendilerini
alçaltarak bir annenin kollarındaki Bebeğe tapıyorlar. Bu
karşılaşmanın sevincinin ardından Bebeğin,
yaşamının ta başından belli olan haçını da
hissediyorlar.
Bize ne
öğretiyorlar?
Her
şeyden önce İsa’nın imkânımız dâhilindeki her yolla
aranılmaya layık olduğunu! Ancak bunun için
başkalarından da yardım dilemeliyiz.
Yaratılış
bizi Ona yönlendiriyor ama Kutsal Yazılar daha da çok: onlar esirgenmememiz
gereken Kaynaklar!
Kutsal
Kitap, yani Rabbin Sözü günahkâr veya onu yaşamak istemeyen insanlar
tarafından bildirilse de değerini muhafaza etmektedir.
Hazinelerimiz
İsa’nın eline bırakıldığında değer
kazanırlar!
Elimizdeki
altın, kıskançlık ve kabadayılık, şiddet ve
ölümdür; İsa’nın ellerinde ise armağan ve sevgi işaretidir.
Buhur ve
mür, insani şanın ve saygının sembolleridir, İsa için
kullanıldıklarında tam anlamlarına kavuşuyorlar.
İsa ile
karşılaşan, Onu bir kadının kollarında yani
annesinin kollarında bulabileceğini bilmeli. Bu kadının
büyüklüğü, dünyayı kurtaran bu Bebeği sunabilmesindedir.
İsa’ya
tapan kişi bu dünyada fayda beklememeli, ne sağlık ne de
saygınlık: Bebeğe tapan Onunla birlikte haçı
taşımaya hazır olmalı! Kendini dünyanın büyüklerinden
ve zenginlerinden saklamalı, böylece taptıkları Bebeğin
düşmanı olmazlar!
Aziz Pavlus,
Efeslilere yazarken İsa’nın sırrının
açıklanmasıyla bize yapılan büyük armağandan bahseder:
bizleri birbirimizle birlik içine koyan ve tek bir beden olmamızı
sağlayan, Baba’nın sevgisini hissetmemize yarayan, gizemdir. Bu
armağanı Hıristiyan çevresinden uzak doğmuş olan daha
iyi anlar. Sevgiyi tanımamış olan kişi Baba’nın
İsa ile gösterdiği sevgiyi, bunu daima yaşamış olandan
iyi kabul eder. Baba’nın bizi sevdiğini bilmek ve bunu
kuşkusuzca bilmek İsa sayesinde mümkündür, çünkü O, bizlerin
birbirimizle kardeş ve arkadaş hissetmemizi sağlayan
ışık ve güçtür. O zaman
Bebeğe koşalım: bizleri de çağıran bir
yıldız ve yol gösteren bir Söz vardır!