11/01/2009 - İsa’nın Vaftizi – B Yılı
Birinci okuma Yeş 55,1-11 Mezmur 12 İkinci okuma 1Yuh. 5,1-9 İncil Mk
1,7-11
Bu hafta
eğitim için yeni bir konu başlıyoruz. Sizlerle dua üzerinde
konuşmak istiyorum, özellikle de İsa’nın bize
öğrettiği “Göklerdeki Pederimiz” hakkında konuşmak
istiyorum.
Çok sık bize
şöyle denilir: “Benim için dua et”. Bir kişi zor durumda ise veya
acı çekiyorsa bana: “benim için dua et” diyor. Ben de her keresinde
şöyle cevap veriyorum: “Evet, senin için dua edeceğim”. Bazen kendi
kendime şunu soruyorum, birçok kişinin bana dediği: “Benim için
dua et” ne demek? Bazen bunu söyleyenlerde dıştan
bakıldığında bir damla iman bile gözükmüyor.
Dolayısıyla da düşünüyorum, dua etmek ne demektir?
Bu soruyu birçok
Hıristiyan kendi kendine sorar. Bu sebepten kendime verdiğim
cevapları, İsa’nın öğretilerini ve örneklerini gözümün
önünde tutarak sizlere de aktarmaya çalışacağım. Aktarmaya
çalışacağım diyorum, çünkü ben de dua etmeyi
bilmediğimin farkındayım, dolayısıyla da bundan
konuşmak zor. Duadan bahsetmem kendimi beğenmişlik gibi geliyor
bana. Ama Rabbin bana yardımcı olacağına güveniyorum,
sizlerin Ona gitmenizi ve yüreğine ulaşmanızı engelleyecek
bir şeyler söylememe izin vermeyecektir. Buna güveniyorum, çünkü sizler
hem yaşam ve iman yürüyüşünüz, hem de size karşı olan
görevlerim için dua ettiğinize ve beni Rabbe emanet ettiğinize
eminim.
İlk önce
“dua etmek” fiilini incelemekle işe başlamak istiyorum. Öncelikle
İncil Yazarlarının ve Havarilerin Yazılarında
Grekçe'de, hangi fiili kullandıklarına baktım. Kutsal Kitap
araştırmacıları İncil Yazarlarının kendileri
için yeni olan bu dilde, putperestlerin kullandıkları sözcüğü,
kullanabileceklerini söylüyorlar. Putperestler de ilahlarından birçok
şeyi diliyorlardı ve buna “dua etmek” diyorlardı. Ancak İsa güçle şöyle dedi: “Dua ettiğinizde, putperestler gibi
boş sözler tekrarlayıp durmayın” (Mat. 6,7) bu sebepten
putperestlerin, ilahları ile ilişkileri için kullandıkları
sözcüğü, Hıristiyanların Tanrı ve Babaları ile
ilişkileri için kullanmaları uygun değildi. Onların yeni
bir sözcüğü icat etmeleri gerekiyordu.
Bugün
Yeşaya peygamber bizleri Rabbin Vaftizi bayramına neşeli bir
davetle çağırıyor. Davet Tanrı'nın kendisi
tarafından gelmektedir, yüreğimizdeki açlığı ve
susuzluğu görmektedir ve bizleri doyurmak ve susuzluğumuzu gidermek
için kendisini bize sunmaktadır yani sevgisiyle kaplamaktadır: bedava
ve cömert sevgisiyle! Ona doğru koşmak için
arzularımızı ve düşüncelerimizi değiştirmeliyiz.
Bizimkiler Tanrı’nınkilerden değişik, bu sebepten de
acı ve ölümü tecrübe ediyoruz. Sözünü kabul edelim, o zaman gerçek ve
güvenli yaşamı yaşayacağız. Tıpkı
yağmurdan sonra ürün ve üründen sonra ekmeğin geldiği gibi,
aynı şekilde kuşkusuzca yeni bir yaşamı tecrübe
edeceğiz.
Vaftizci
Yahya, Ürdün nehrinin kenarında herkesi tövbe etmeye
çağırdığında, Yeşaya’nın sözleri
yıllardan beri ilan ediliyorlardı. Yahya arzuları ve
düşünceleri değiştirme zamanının sonunda
geldiğini söylüyordu, çünkü bedava olarak yaşam suyunu ve
ekmeğini Veren gelip, mevcut oldu. Yahya bizleri Ona bakmaya, Onu kabul
etmeye çağırıyor. İsa, gerçek sevgisini göstermek için
günahkarların arasında saklanıyor. İsa günahkarlara
yanaşmaktan korkmuyor, onların günahlarını silen aynı
suya giriyor. O, günah işlemeden, Baba’dan uzaklaşmadan kendini 'günahkar'
yapıyor. Baba da Onu, yardığı göklerden gelen güçlü ve
güzel sesiyle sevgili Oğlu diye tanıtıyor. Hatta bir güvercin
bile Onun üzerine iniyor, herkes bu Güvercin’de Tanrı’nın Ruhunun görüntüsünü gördü, tüm insanlara
sevgisiyle ulaşmak isteyen Tanrı’nın Ruhunu! Görülen ve duyulan
olağandışıdır, çünkü Tanrı’nın peygamberler
aracılığıyla vaat ettiklerini düşündürüyor.
Zamanın tamlığına ulaştık, bekleyiş
zamanı sona erdi. Yahya artık sadece yok olmak istiyor, kendisinden
sonra Gelene ve “daha güçlü Olana” kölelerin yaptığını bile
yapmaya layık hissetmiyor kendini. Yahya’nın gücü fiziksel bir güç
değil, silahların gücü de değil; çünkü herkesi Allah’a götürmek
için çekiyor! Yahya'nın gücü herkesi emniyetle Tanrı'ya çeken bir
güçtür. Ama İsa daha güçlü, çünkü herkesi kendine çekecek! Bizler de Ona
gidelim, Ona giderek Tanrı tarafından yenileneceğiz, bizlerde
Baba’nın sevgisi olacaktır!
Havari Yuhanna mektubunda bu olay
hakkında ısrar ediyor: Biz İsa’nın Mesih olduğuna,
yani O'nun, ilahi hayatını bize bağışlamak için
Tanrı tarafından meshedilmiş olduğuna inanıyoruz.
Bizler bu iman sayesinde Tanrı aracılığıyla yeni
yaşama doğduk. Bu, Tanrı'nın evlatları, ailesi, işbirlikçileri
olmak demektir. Bu sebepten diyor Yuhanna, kim Tanrı’nın
evlatlarını seviyorsa gerçekten Tanrı’yı sever. Havari
şu sorumuza cevap veriyor: Tanrı’yı ve evlatlarını
nasıl sevebiliriz? “Tanrı’yı
sevmek onun emirlerine uymaktır”. Bu şekilde “dünya kazanılır”, etrafımızı
saran ve içimizde saklanan dünyayı! Biz Tanrı’nın Oğluna
inanarak dünyayı yeneriz. Günahkarların girdiği suya giren ve
üzerine inmiş Ruh'un şahitliğini alan Oğul’a
inanırız. İsa’yı kabul etmek en büyük
sorunlarımız için en iyi çaredir: bu şekilde gerçekten
arzularımızı, düşüncelerimizi değiştireceğiz
ve Baba’ya uygun kılacağız. Günahkarlar olarak her Sözüne
'evet'imizi tekrar edelim. Böylece bizler de Tanrı’nın sevinci,
memnuniyetini dayadığı yer olacağız!