25/01/09 - OLAĞAN DEVRE - 3. Pazar Günü - B
1.Okuma Yunus 3,1-5.10 Mezmur 24 2.Okuma
1Kor. 7,29-31 İncil Mk.
1,14-20
Hıristiyanların
Birliği için Dua Haftasının son günü
Aziz
Pavlus’un Tövbesi
İsa’nın
dua etme tarzı Havarileri için yeniydi. Onu ilgilendiren şey
Baba’nın sevinci idi, aynı zamanda her insan için en büyük sevincin
Allah’ınkine katılmak olduğunun bilincindeydi. O tamamen Baba’ya
yönelikti. Bu, Onun için doğaldı, çünkü yüreği ne günahla
kirlenmiş, ne de egoizmle lekelenmişti. İsa’dan dua etmeyi
öğrenmeden önce inşa ettiğimiz bencil dua etme şekillerini
unutmalıyız. Allah’ın var olduğunu bildiğimizden, her
şeyden önce Onu tanımayı ve sevmeyi öğreneceğimize,
Onun her şeye kadir niteliğinden faydalanmak istedik. Böylece dua
etmek ihtiyaçlarımızı sıralamaya dönüştü, Allah’tan
hep bir şeyler ister veya bekler olduk. Hep Ona arzu ve isteklerle gitmeye
yöneliğiz, bunları inandırıcı konularla Ona sunuyoruz,
öyle ki arzularımızın gerçekleşmesi için Onu ikna etme
yollarını arıyoruz. İsa’nın kendisi, bazı dua
etme yöntemlerini unutmamızı istiyor: Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş sözler
tekrarlayıp durmayın. Onlar, söz kalabalığıyla
seslerini duyurabileceklerini sanırlar (Mat. 6,7); Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi
olmayın. Onlar, herkes kendilerini görsün diye havralarda ve caddelerin
köşe başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar (Mat.
6,5). Allah insanın yüreğine bakar ve insan, duygularını
anlatmak için doğru sözleri bulmasa da, O onları tanır. Dua
ederken sözlerimiz değil, yüreğimiz Allah’ın yüreğinin
karşısına çıkmalıdır. O halde gerçekten de
yüreğimizi yeniden şekillendirmeliyiz, Baba’nın hoşuna
gidecek bir şekilde yenilemeliyiz, yoksa karşısına
nasıl çıkacağız? O halde dua ederken
kullanacağımız sözleri düşünmeyelim, daha çok Allah’ın
karşısında olduğumuzu düşünelim ve doğru bir
şekilde Onun huzurunda olmaya çalışalım. Bizler genelde
insanlar karşısında iyi gözükmek isteriz, ve bu amaçla birçok
kere duamızdan bile faydalanırız! İsa, duamızın
Allah ile gerçek bir buluşma olmasını istiyor, bu sebepten de
ikiyüzlülük ve yalancılık katmamalıyız. Allah’ın
karşısında yalancılık ve ikiyüzlülük çok düşük
bir kartvizittir!
Bugün tövbe etmeye üç davet dinliyoruz. İlki Yunus
peygamber’den geliyor. Yunus pek de sempatik bir peygamber sayılmaz. Gerçekten
de o, Allah’ın ilk çağrısına itaat etmedi. Ninova
halkına tövbe etmeyi, vaaz edeceğine kaçtı. İkinci
çağrıya, duyduğumuz gibi, itaat etti. Ancak Ninova kentinin
kurtulacağını bekleyeceğine yıkılmasını
arzu ediyordu. Ancak Ninova halkı peygamberin sözlerine inandı, tövbe
ettiler ve hak ettikleri cezayı çekmediler.
İsa da tövbeye çağırıyor. Ancak Yunus
ile İsa arasında ne büyük fark var! Yunus putperest şehrin
pişman oluşuna sevinmedi, İsa ise vaazının meyvelerini
topluyor: Simon, Andreas, Yakup ve Yuhanna her şeylerini bırakarak
İsa’nın ardından gitmeye başlıyorlar ve Onun,
yaşamlarını değiştirmesine izin veriyorlar. Onlar
gerçekten tövbe ettiler, yani mevcut olan Allah’ın hükümdarlığının
müjdesini kabul ettiler ve Allah’ın bizleri sevdiği ve sevgisinin İsa
olduğu haberine inandılar. Tövbe etmek ne demektir? İncil
yazarının kullandığı söz, kendi düşüncelerini
görülenin dışına yöneltmektir, yeryüzünde arzu ettiklerimizin
ötesine, yüreğimizi normal olarak dolduranın ötesine çevirmektir.
Tövbe eden ebedi yaşamı, Allah ile yaşanan yaşamı
düşünmeye ve arzu etmeye başlar. Tövbe eden, insanlığa olan
Allah’ın sevgisi dolu yeni yürüyüşünde onun elini tutacak birini
arar, aynen Celileli dört balıkçının yaptığı
gibi. Onlar İsa’nın adımlarını izlediler,
İsa’nın onları tamamıyla Onun bakışlarına ve
sözüne çevrili, yeni bir yaşama götürmesine izin verdiler.
Aziz Pavlus
da tövbe yürüyüşümüzde bize yardım etmek ister. Her şeyden önce
yaşadığımız zamanı, bitebilecek bir imkan olarak
bakmamızı ister: yeryüzünde yaşamak için kalan günlerimizin
ötesine bakabilmeliyiz. Kalan yıllarımızı, insanlarla,
şeylerle ve kendimizle ilişkilerin merkezine Rabbi koyarak,
yaşayalım. Sevdiğimiz insanlarla ilişkilerimiz, evlilik
kutsal bağı bile, İsa’ya olan sevgimizi
aşmamalıdır: çünkü yaşam Ondan gelir ve tüm sevgimizi
dolduran, tamamlayan O’dur. Acı ve sevinç duyguları bizleri
hükmetmemelidir: yüreğimiz daima Allah’ın Oğluna ait
olmalıdır, Onun varlığından sevinç
duymalıyız, Onun yokluğu acı sebebi olmalıdır.
Dünyevi şeylerle ilişkimiz geçicidir, bunu da göz önünde
tutmalıyız. Her şey ve tüm zenginlikler bizlere değil de,
yaşamak için ihtiyacı olanlara yönlendirilmelidir. Şeylerden,
kişilerden ve kendimizden öteye gittiğimizde ve Baba’nın yüreğine
vardığımızda, tövbe etmiş oluruz.
Birbirimizi
Allah’ın oğulları olarak tanımak ve sevmek için tövbe
temeldir, aynı zamanda bugün Hıristiyanların Birliği için
dua eden cemaatler için ve aramızdaki birlik için de temeldir.