OLAĞAN DEVRE (6. Pazar Günü) - B -
1.Okuma Lev. 13,1-2.45-46 Mezmur
31 2.Okuma 1Kor. 10,31 - 11,1 İncil Mar.
1,40-45
İsa dua hakkındaki öğretisine
başlarken şöyle diyor: “dua
ettiğinizde şöyle deyiniz”. Bu “ettiğiniz” üzerinde
duralım: İsa’nın öğrencileri ne zaman dua etmelidirler? Dua
için özel zamanlar mı vardır? Ayın, haftanın, günün belirli
zamanlarında veya saatlerinde dua etmek gerekli midir? Sanki İsa her
şeyi belirsiz bırakıyor, daha doğrusu her kararı
onlara bırakıyor gibi. Elbette, dua etmek Allah’ı sevmekse ve
Ona benzemeye çalışmaksa, bu soruların cevabı sevgiye
bağlıdır, Onu sevdiğimiz miktara ve tarza
bağlıdır. Ama İsa öğrencilerine şunu da söylerdi:
“Yorulmadan hep dua edin” ve “her dakika dua edin ve uyanık olun”! Daima
ve her an dua etmek ne demektir? Devamlı aynı sözleri tekrar mı
etmektir? Daima Allah’ı düşünmek midir? Başka bir şey
yapılamaz mı? Artık anlıyoruz ki dua etmek, bizleri
sevgisine katması için Baba’ya doğru yönelmiş olmaktır,
ancak bu günlük işlerimizi yaparken de mümkündür, aklımız
işimizle, sorumluluklarımızla, konuşmalarımızla
meşgul olsa da. Daima dua etmek, Onun arzusunu gerçekleştirmek için
Allah’la bir olma arzusunu hep canlı tutmaktır, Onunla
işbirliği yaparak dünyada sevgi ve barışın
hükmetmesine çalışmaktır. Bu arzu hep canlı ise, aklımız
günlük işlerimizden arındığı an hemen Onu
düşünüyorsak hatta yaptıklarımızı Allah’ın
arzularına uygun gerçekleştiriyorsak hep dua ediyoruz. Bu
şekilde de birileriyle konuşurken alçakgönüllü ve uysal, ciddi ve gerçekçi,
sevinçli ve güvenli oluyoruz; çalıştığımızda ise
sabırlı ve sakin, hızlı ve neşeli, sorumlu ve dikkatli
oluyoruz; yerken minnettar ve ölçülü, yanımızda olana
tabağımızda, bardağımızda olandan daha dikkatli
olmalıyız; yolculukta iken ise aceleci ve dalgın
olmamalıyız, trafik kurallarına uymalıyız. Böylece
Allah’ımıza iyi tanıklık yaparız, çünkü onunla birlik
içinde olmak istiyoruz ve duamız yaşamımızı sarar! Mümkün
olduğu anda da durup Onunla konuşuruz, Onu dinleriz, Ona sorular
sorar, sorduklarına cevap veririz.
“Ne mutlu o kimseye ki, günahı
bağışlanmıştır ve kusuru örtülmüştür!”. Bu
sözler okumalar arsındaki mezmurun sözleridir. Allah’ın Sözünün, “ne
mutlu günahı olmayan insan” dememesi ne güzel: tersine, günahı
bağışlanan insana, ne mutlu denmektedir. Rab, hepimizin günahkar
olduğunu, Adem’in yolundan yürüdüğümüzü, bu yolun gururla
işaretlendiğini ve Allah’a itaatsizliğe götürdüğünü
bilmektedir. Günahkârız ve maalesef günah yaşamımıza kötü
sonuçlar doğurmaktadır. Günahın sonucu kötülük, hastalık ve
ölümdür. Kötülüğün her işareti günahın dünyaya girişinin
ispatını verir. Hastalık da aynen öyledir:
hastalandığımızda elbette büyücüler gibi kabahatliyi
aramaya çıkmayız. Bizler günahın şeytanın
kıskançlığı yüzünden dünyaya girdiğini biliyoruz ve
tek kabahatli odur. Günahkârlar bizden
daha günahkâr değildirler, bu sebepten herhangi birini hastalıklar
için suçlamak hatalıdır. Bir hasta ile
karşılaştığımızda veya kendimiz
hastalandığımızda İsa gibi yapalım: bizde ve
kardeşimizde imanı arayalım. İman, sevgi ve güvenle Baba’ya
dönmektir. Baba, insanı gerçek insan yapar, barış ve merhametle
dolar ve ona yaklaşan herkes için armağan olur. Aynen iman sayesinde
hastalık durumunda kendimizi Allah’a sunma, sevgi ve kutsama sebebi olur.
Yine iman sayesinde beden iyileşebilir, içsel durumumuz bedenimizin
iyileşmesine yardım edebilir.
İsa
cüzamlı ile karşılaşınca ona merhamet eder. Çünkü
cüzamlı günahlarından arındırılması ve iyileşmesi
için Ona yalvarır. Kendisini insanlardan uzaklaştıran,
birliği ve barışı yıkan, diyalogu ve
paylaşmayı engelleyen hastalık, günahın mevcut
olduğunu ve insanı mahvettiğinin işaretidir. İsa,
insanın yaşamını günahtan arındırır, böylece
insan yine fedakarlığını sunabilir ve kardeşlik
içersinde yaşayabilir, çünkü tekrar Baba’nın evladı
olmuştur.
Aziz
Pavlus, yaşamımızın daima imanda olması ve
günahın dünyadaki etkilerinden kurtulmamız için bize reçeteyi verir:
Her ne yaparsanız, küçük şeyler de olsalar, yemek ve içmek gibi
normal şeyler de olsalar, hepsini Allah’ın şanı için
yapınız. Ne yapılırsa yapılsın, hiç kimsenin
İsa’ya gitmesini; Baba’ya ulaşmasını, Ona güvenmesini
engellememeliyiz. Tüm meşgalelerimiz ve eylemlerimiz İsa’ya
yöneltmelidir. Havari kendisini bize yaşam örneği olarak verir,
bizler de aynen kardeşlerimiz için iman örneği olmalıyız.
Günahlarına
ve günahın dünyada yayılmasına sebep olduk, şimdi
iyileşmeleri için çaba gösterelim. Her nefes alışımız
Baba’ya şükran olacaktır, her eylemimiz İsa’ya övgü
olacaktır, her karşılaşmamız Kutsal Ruh’un yeryüzünü
değiştirmesi için imkan olacaktır!