22/03/09 – PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ - 4. Pazar Günü - B

1.Okuma 2Kor. 36,14-16.19-23 Mezmur 136 2.Okuma Ef. 2,4-10 İncil Yu. 3,14-21

 

“Babamız”! Bu söz gökyüzü ile yeryüzünü birleştirmektedir! Durumumuzu unutmadan bakışlarımızı yükseltmemizi sağlamaktadır. Bu söz yüreğimizi ve bizi dinleyenleri etkiler. Aynı zamanda Allah’ın yüreğinde de bir etki yaratıyor olmalıdır. Bunu tasavvur etmeyi deneyelim mi? Bunu yapmak, Ona daha güçlü bir güven duymamızı ve daha cömertlikle sevmemize yardım edebilir. O, Babamız, diye çağrıldığında peygamberler aracıyla bize verdiği ve İsa’nın bildirdiği tüm sözleri hatırlamak “mecburiyetinde” olur. O, Nuh peygamber zamanından, İbrahim’e, Musa’ya, Davut’a yaptığı antlaşmaları ve İsa’nın haçta ölerek kanınla gerçekleştirdiği yeni antlaşmayı hatırlamak “mecburiyetindedir”. Bizler, “Babamız” derken O, İsa’nın bizlere, hem iyilerin hem kötülerin üzerine güneşi doğduracak kadar çok merhametli olduğunu garantilediğini hatırlar. Böylece O İsa’nın bize tarif ettiği gibi, bakışlarından ne en ufak kuş, ne de tarla kenarındaki çiçek bile uzak kalmaz, bizim hakkımızda iyi konuşan koruyucu meleğimize dikkatlidir, küçük ve alçakgönüllü olduğumuzdan da bizlere sırlarını açıklamaktan kaçınmaz. Babamız derken aynı zamanda benliğimizde köklenmiş, daima canlanmaya hazır, egoizmimizden kurtulmaya çağrılırız ve yardım ediliriz. İlk önce Kayin’in yüreğinde doğan ve cinayet işleyecek kadar gelişen kıskançlığı yenmemize de yardım ediliriz. Madem ki, Baba Babamızdır, Onun tarafından diğer oğullarının da bizim kadar sevilmesinden de mutlu oluruz. Babamız, sözünü tüm yüreğimizle söylersek, içimizde kıskançlık kalamaz: birisinin bizden iyi olduğunu görürsek, bundan mutlu olacağız, çünkü bunu Baba’nın ailemizin bir ferdine iyiliğinin işareti olarak göreceğiz. Babamız derken bakışlarımız önünde ufuk açılır: uzağa bakabileceğiz, diğer milletlerin ve insanların durumunun farkında varacağız, onları yabancı gibi görmeyeceğiz, acılarını hissedeceğiz, paylaşacağız.

 

İlk okumanın baş cümleleri sanki bizim zamanlar için yazılmış. Hıristiyanlar arasında da imansızların, Mesih İsa’yı kabul etmek istemeyenlerin, hatta on emri açıkça hor görenlerin, alışkanlıklarına uyma eğilimi var. Sadece vücudu sergileyen ve cinsel düşünce ve arzular uyandıran giyinme şekillerine değinmiyorum, özellikle her çeşit ilahi kanun dışında olup evliliği ve insan yaşamını düşünme şeklini kastediyorum. “Sonunda, Allah halkına o kadar kızdı ki, öfkesini hiç bir şey yatıştıramadı”. Allah’ın halkı Onun kurallarını reddederse kısa zamanda başka vicdansız milletlerin egemenliği altına girer. Bazen bunlar, dini cahilliklerine rağmen, Allah’a kendi halkından çok itaat edebilmektedirler! Aynen böyle İsrail milleti sürgün oldu, yetmiş yıl için köle olarak yaşadı, zayıflığını tecrübe etti, sonunda yine yaşam ve barış olan Allah’a dönmeye karar verdi. Gerçekten de Allah kendisinden uzaklaşıp pişman olanları daima affetmeye hazırdır, hatta arzusu da budur. İster istemez Ondan uzaklaşan, tek bir kişi de olsa, tüm bir millet de olsa, acılı sonuçlara doğru gitmektedir, bunlar onda uzun yıllar boyunca iz bırakabilir ve acı verebilir.

İncil bu konuda bize çok anlamlı başka bir olay da anımsatmaktadır: çölde iken Allah’a karşı mırıldananlar zehirli yılanlar tarafından ısırılırlardı ve ölürlerdi. Günah, Allah’a isyan, yaratılışın insana karşı isyanına sebep olur. Ama yaratığı, insana daima sadık olan Allah, daima onun yardımına koşar ve ona bir kurtuluş imkânı daha verir: Musa’nın yükselttiği bakır yılana bakanlar, iyileşebileceklerdir. İsa’nın kendisi de bu olayda bir peygamberlik görür: kendi günahından acı çeken ve mahvolan insan ümitsizliğe kapılmamalı, çünkü Allah sonsuz sevgisiyle bu durumu da düşündü ve tek Oğlunu kurtuluş için yolladı. Oğul haça gerilerek “Ona iman edenlerin ölmemesi ve ebedi hayata ulaşması için” öldü.

Paskalya Arifesinde İsa’nın ölümüne ve dirilişine bağlı olarak yaşamaya kararımızı yenilemeye hazırlanıyoruz: Onunla arkadaşlığımız, bizleri günahtan kurtaracaktır ve yavaş yavaş acılarımızı ve günahlarımızın dünyaya getirdiği acıları dindirecektir. İsa, bizim kötülük yaparak ret ettiğimiz ışıktır. Şimdi kaybettiğimiz zamanı ve kuvvetimizi yeniden elde etmek istiyoruz, aynı zamanda Rabbe, Babanın merhametiyle yaralarımızı iyileştirme fırsatını vermek istiyoruz. Aziz Pavlus bize söylediği gibi, Onun merhameti gerçekten sonsuzdur. Kurtuluşa kavuşmak için ve Allah’ın bu dünyadaki yürüyüşümüz için hazırladığı “iyi ve merhamet eylemlerini” gerçekleştirmek için Allah’ın Oğluna iman etmek istiyoruz. Her şeyden önce “Emirlere uymak” ilk iyi eylemimiz olmalıdır, sonra tüm kardeşlere karşı cömert olmalıyız. Onlardan maddi yardımlarımızı esirgemeyeceğiz, ama özellikle ihtiyaçları olan duamızın ruhani yardımını, Rabbin Sözüne itaatimizi ve tanıklığımızı eksik etmeyeceğiz. Buna herkesin çok ihtiyacı vardır, özellikle de imanlarında güçlü olmayanların bu tür yardımlarımıza çok ihtiyaçları vardır.