19/04/09 -
PASKALYA DEVRESİ - 2. Pazar Günü - B
İlahi
Merhamet Günü (Papa XVI
Benedikt’in papa seçilmesinin 4.yıldönümü)
1.Okuma Hav. Kit. 4,32-35 Mezmur 117 2.Okuma
1Yu. 5,1-6 İncil Yu. 20,19-31
“Göklerdeki Pederimiz”: bu sözlere
alışığız ve sanki içimizde bir değişiklik
meydana getirmez. Gökleri düşünürken neyi düşünürsün?
Güneşli bir gökyüzünün maviliğini mi, gri bulutları mı
yoksa yıldızlı bir gecenin aydınlığını
mı düşünürsün? Allah gerçekten orada yukarıda mı? Çocuklar
çok soru sorarlar… ve biz kendi sorularımıza ne cevaplar veririz?
İsa’nın kullandığı Kutsal Yazılar dili bizlere
neyi düşündürmek ister? Elbette gökyüzü olabilecek en ulaşılamaz
ve saklı yerdir. Gerçekten de Allah’ı kimse görmedi ne de göremez.
Gökyüzü, insanın ne kadar güçlü olsa da, göremeyeceği,
tutamayacağı, ulaşamayacağı bir yerdir. Bizi seven
Baba, bize bakar ve korur, ama biz Ona ulaşamayız: biz Onu kontrol
edemeyiz, Ona emredemeyiz, Onu etkileyemeyiz. Bu sebepten bize olan sevgisi çok
güzel ve harikadır, çünkü kaynağı bizde değil, Onun
yüreğindedir. Ya bizler günahkarsak? Ya da kendimizi Onun
arzularının dışında ve isteklerini
gerçekleştirmeye kabiliyetsiz görüyorsak? Mademki sevgisinin
kaynağı kendi davranışlarımız değil de kendi
yüreğidir, hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamalıyız.
Bazen insan, kendi günahı ve düzensiz yaşamı yüzünden çok
karmaşık durumda bulunabilir ki, ümitsizliğe kapılır.
Ama Baba’nın sevgisinin daima canlı ve sadık olduğunu
bildiğinden, kendi durumu ve sorunları çözülemez olursa da, yine de o
Allah’a güvenebilir ve ümitle yaşayabilir. Babamız göklerdedir:
saklıdır, biz onu göremiyoruz, ancak O bizi devamlı olarak görür
ve ilgiyle yürüyüşümüzü takip eder. Baba saklıysa, sevgisi de bazen
saklıdır. Yaşadığımız birçok olayın,
Allak sevgisinden uzak olduğunu düşünürüz: öyle değildir, sadece
sevgisi saklıdır. Kardeşleri tarafından
satılmış Yusuf’un hikayesini hatırlarsak, veya Daniel’in ve
Kutsal Kitabın diğer birçok kişisini düşünürsek,
onların yaşadıkları zor durumlarda bile, Baba’nın
sevgisinin mevcut olduğunu görürüz. Baba’nın sevgisi çok büyük ve
önceden her şeyi bilir, hepimizin topluca birlikte tahmin
edebileceklerimizden çok daha gerçekçidir. Hepimiz kendi
yaşamımızda, zor ve acıklı olaylarda, Baba’nın
sevgisinin nasıl saklı olduğunu görmüşüzdür.
İsa’nın dirilişi gerçekten her durumu alt
üst eden bir olaydır. Şakirtler korku içinde ve ümitsizlerken, hiçbir
zaman tecrübe etmedikleri bir sevinçle sarsılırlar. Dirilmiş
Rabbin mevcudiyeti ve Sözü ile onları da diriltir. Onlar Ondan
Barışı alırlar, bu barış onların bir
varış noktasına varmış olmanın ve yeni bir
başlangıcın garantisini vermektedir. Barış onları
terk ettikleri Rab’leriyle barıştırır ve onlara güven
verir. Bu barış içerisinde bir görev de kabul edebilirler: “Baba’nın beni gönderdiği gibi ben
de sizleri gönderiyorum”. Şimdi onlar da yaşamlarının
ve kardeş gibi olmalarının amacının ne olduğunu
bilmekteler: Daima İsa’yı hatırlamaya çalışacaklar,
Baba’ya olan itaatini, insanlara olan merhametini…: artık kendi görevleri
de bu olacaktır.
İsa Kutsal Ruhunu onlara iletmek için üzerlerine
üfler. Kutsal Ruh onlara, her gün, yeni misyonlarını
gerçekleştirmek için gerekli olan gücü ve ilhamı, bilgeliği ve
tedbiri verecektir. Kutsal Ruh insanların günahlarını
tanımaya ve affetmeye de yardım edecektir, yeter ki insanlar
kendilerini alçaltsınlar ve af dilesinler. Bu aftan ilk önce
şakirtler faydalanacaklardır: onlar da günahsız değiller,
onlar da Allah’ın gücünden veya sevgisinin büyüklüğünden şüphe
edebilirler. Nitekim işte Tomas: o açıkça, herkesin önünde
imansızlığını gösteriyor. Onun
davranışı diğer on havariye karşı
suçlayıcıdır: onların yalancı ve aldatıcı
olmakla suçlamakta. İsa sekizinci gün aralarına tekrar gelir ve her
şeyden önce Tomas ile karşılaşmak ister. Havariler
arasında bölünme olmamalı, acı ve imansızlık hiç
olmamalı.
Rab İsa Tomas’ın dileklerini yerine getiriyor:
şakirde yaralarını gösterip, onları tutmasını
söylüyor. Bu davet İsa’nın büyük merhametinin bir belirtisidir. Bunun
için bizler de, büyük bir minnettarlıkla O’na teşekkür ediyoruz.
İsa sadece Tomas ile merhametli olmakla kalmadı, her gün bize
karşı da merhametlidir. Kaç kere Ona inanmamız ve
öğretilerini ciddiye almamız için Rab bizlere mevcudiyetinin,
sevgisinin, ilahiliğinin işaretini vermek durumunda kaldı? Bu
iman olmasa dünya bizi yenerdi, dünyada var olan kötülüğün etkisi
altında olurduk, ama İsa’nın dirilişi sayesinde
yüreğimize tükürmeye devam eden bu dünyayı yeniyoruz. Havariler
İsa’nın dirilişinin tanıklığını yaparak
imanlıların imanını destekledi ve imanlarını,
dünya yüzünde daha önce görülmemiş bir şekilde, yepyeni bir sevgiyle
göstermelerini sağladı: “Onlardan hiçbiri sahip olduğu her hangi bir şeye kendi malı
gözüyle bakmıyordu”. İmanlıların
karşılıklı sevgisi ve acılara dikkati,
İsa’nın aralarında, ilahi gücü, gerçek ve sadık sevgisinin
gücüyle var olduğunun işareti ve meyvesiydi.