26/07/2009 OLAĞAN DEVRE - 17. Pazar Günü -
B
1.Okuma 2Kr. 4,42-44 Mezmur 144
2.Okuma Ef. 4,1-6 İncil Yu. 6,1-15
“Göklerde olduğu gibi yeryüzünde de senin
isteğin olsun”. Duamızın
bu cümlesiyle İsa yine gözlerimizi kaldırtıyor, hatta
gözlerimizin daima oraya ileriye, dünyevi şeylerin üzerine
kaldırmamızı öngörüyor. Baba’nın isteğini nasıl
gerçekleştirebiliriz? Biz burada yeryüzündeyiz, ama arzularımız
göklerde kök salmalıdırlar. Göklerde Baba’nın sevgisi engel
bulmamaktadır, çünkü göklerde yaşayanlar sevmekte hürdürler, egoizmin
frenlemesinden hürdürler, her çeşit gurur, yalan denenmelerinden
hürdürler. Göklerde yaşayanlar Baba’nın arzusunu
kararlılıkla, hızla, sevinçle, Allah’ın
arzularını yönlendirdiği aynı sevgiyle,
gerçekleştirmektedirler. Yeryüzümüz göklerin devamı
olmalıdır, bizler de bunun olması için yardımcı
olmalıyız. Bu sebepten mümkün olduğu kadar meleklerin ve bizden
önce yaşamış olan, göklerde yaşayan ve orasını
Allah’ın şehrine çeviren kardeşlerimize bakalım. Onlar
Baba’nın teklifleri karşısında başka fikirler,
başka düşünme şekilleri, kendi bakış
açılarını üretmiyorlar. Onlar Baba’nın isteğinin en
büyük, en güzel, en güçlü sevgi olduğunu ve bunu gerçekleştirenin Ona
layık olduğunu bilmektedirler. Melekler ve Azizler
öğretmenlerimiz olsunlar. Senin
isteğin olsun! Baba’nın isteğini gerçekleştirmeyi ve
daha önce onu bilmeyi istemeyi ilk planda tutacağız. Onun bizi hiçbir
şey için zorlamayacağını biliyoruz çünkü O,
evlatlarının hür olmasını istiyor. Gerçek bir baba gibi O
da evlatlarının olgun, sorumlu seçimler yapabilecek insanlar
olmalarını istiyor: bu sebepten bizi zorlamıyor ve kendimize
kötülük yapmamız pahasına bile hürriyetimize saygı gösteriyor.
Bizler ise Ona ısrarla şöyle diyeceğiz: Baba, bize arzularını
bildir, çünkü seninle işbirliği yaparak dünyayı bir sevgi yerine
çevirmek istiyoruz. Bu sebepten mezmur yazarı ile birlikte Ona şöyle
demeye devam edeceğiz: “Bana gerçek
yolunda öncülük et, eğit beni; Çünkü beni kurtaran Tanrı sensin.
Bütün gün umudum sende” (Mez. 25,4).
Elişa
peygamberin hizmetkarı ona itaat edemiyordu. Sahibinin emri çok
değişikti, kendi bakış açısına göre,
başkalarının önünde çok kötü bir intiba yaratacaktı. Yüz
kişinin önüne sadece yirmi tane arpa ekmeği koymak gerçekten
azdı: hiçbir şey vermemek daha iyi idi, başlarının
çaresine baksınlar! Ama Elişa emrini tekrar ediyor ve hizmetkarı
bunu yapıyor, böylece de Allah’ın şanı beliriyor:
Allah’ın kendisi hizmetkarının sevgi sözlerine itaat ediyor.
Baba’nın sevgisinin işareti İsa’nın sözleriyle
tekrarlanıyor. Şakirtleri, peygamberin bulunduğu durumundan daha
zor durumda olmalarına rağmen, sadece para hesabı
yapabilmekteler. İlk önce Filippus, sonra da Petrus Elişa’nın
durumunu hatırlamıyor ve biri gereken paranın hesabını,
diğeri ise torbasının fakirliğinin hesabını
yapıyorlar: her ikisi de bir şeyler yapabilmekten ümitsiz. İsa
ise Baba tarafından sevildiğini bilmekte ve Baba’nın sadece
şakirtlerini değil, her gün onu dinlemek için bekleyen beş bin
kişiyi de sevdiğini bilmekte. O Baba’nın gerekeni
yapacağından emin!
Dağın
Allah’ın insanlara kendini ve güzelliğini gösterdiği yer
olduğunu bilerek İsa dağa çıkıyor. Orada
İsa’nın imanı sayesinde, şükredeceği sözleri
sayesinde, basit ama aynı zamanda Baba’ya olan emin güvenini gösteren
davranışları sayesinde Allah kendisini gösterecektir.
Allah’ın yakınlığının ve iyiliğinin
belirmesini gerçekleştirmek için İsa, insanlardan elbirliği
istemektedir: hem şakirtlerden, hem de az şeyleri olan ve tamamen Ona
teslim eden çocuktan yardım alacaktır.
Beş
ekmek ve iki balık Allah’ın mucizelerinin sembolü oluyor! Bir
kişi Allah’a her şeyini vermeyi biliyorsa, elindeki her şeyi ve
kendisini de Ona sunuyorsa, O mucizeler yapar. Böylece bizler için olan
arzusunu gösterir: O her şeyimizi bölüşmemizi, kardeş gibi
yaşamamızı, sevgi olan bir Allah’ın gerçek
oğulları olmamızı ister. Havarinin Hıristiyanlara
verdiği tavsiyeler de bu yöndedir: kardeş olursunuz, bu
yüzden... birbirinizi kardeş gibi severek yaşayın!
Kardeşsizin, ama mükemmel değilsiniz: hala günahkarsınız, o halde birbirinize sabredin,
kusurlarınızın ve günahlarınızın
kardeşliğinizi etkilemesine izin vermeyin! Kardeşsiniz, o halde
birlik, barış içersinde olun, tatlılık, alçakgönüllülük ve
cömertlik içersinde yaşayın! Allah Babanız olduğu için
kardeşsiniz, o halde günahlarınızın veya kardeşlerinizin
günahlarının bu kimliğinizi silmesine izin vermeyin: birbirinizi
affedin, merhametli olun, menfaatlerinizi korumak için değil,
Babanıza şan vermek için yaşayın! Aziz Pavlus, İsa
sayesinde tek bir beden olduğumuzu ısrarla söylüyor, bu yüzden
birliği bozmak için de hiçbir geçerli hakkımızın ve
sebebimizin olmadığını söylüyor. Bizler kardeşlerimizin günahlarının veya kendi
menfaatimizin kavga etmek için sebepler olduğunu düşünürüz, ama bu
şekilde elimizdeki en değerli şey olan birliğimizi
bozarız, özellikle de Allah’ın hükümdarlığının
gerçekleşmesini engelleriz. İnsanların maddi menfaate olan
ilgileri İsa’nın dağıttığı ve
duasının ürünü olan ekmekle doymuş kalabalıktan
uzaklaşmasına sebep olur. Halk onu kral istiyordu, bedava ekmek
dağıtan bir kral olarak! Ekmeği sevinç içersinde yemek için
herkesin kendi menfaatini unutması ve kardeş olması
gerektiğini anlamamışlardı. Halk, Onun Allah
tarafından, bizi ayıran günahı yok etmek için yollandığını
tanımamıştı. İsa bu sefer dağa tek
başına çıktı, böylece çevresindekilerin
yaşadıkları olayı derin düşünerek kendi
sorumluluklarını almalarını istedi.