20/09/09 - Olağan Devre - 25. Pazar Günü -
B
1.Okuma Bil. 2,12.17-20 Mezmur 53 2.Okuma
Yak. 3,16-4,3 İncil Mk. 9,30-37
“Bize kötülük edenleri
bağışladığımız gibi”. Suçlarımızın ve
günahlarımızın affedilmesini diledik. Baba’nın tüm
oğullarına ve tüm yaratıklarına duyduğu merhameti elde
edeceğimize güveniyoruz. Ancak şöyle düşünmemiz normaldir, bize
karşı kötü davranmış olanları biz affetmeye hazır
değilsek, biz nasıl affedilmeyi bekleyebiliriz? Bu konu hakkında
İsa çok anlamlı bir misal anlattı, kötü hizmetkar benzetmesini.
O hizmetkar çok kötü davrandı, çünkü büyük bir meblağın
affını aldıktan sonra kendisine az bir borcu olan
arkadaşını bağışlamadı. Böyle bir kötülük
borcunu ödemediği için alacağı cezadan çok daha büyük bir ceza
almasına sebep oldu: “Benim sana
acıdığım gibi sen de arkadaşına merhametli
davranman gerekmez miydi?” Bu sebepten biz de Baba’ya başkalarına
göstereceğimiz merhameti ölçüt olarak almasını ve ona göre bizi
yargılamasını söylüyoruz. Nitekim İsa dua hakkındaki
öğretişinin sonunda şöyle diyor: “Başkalarının
suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanın da
sizin suçlarınızı bağışlar. Ama sız
başkalarının suçlarını bağışlamazsanız,
Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.”
Havariler bu öğretiye devam ettiler: “Birbirinize
karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih'te
bağışladığı gibi, siz de birbirinizi
bağışlayın” (Ef. 4,32). Affetmeyi becerebilmek için
Baba Allah’ın daha önce bizi ne kadar çok affettiğini
hatırlamalıyız: O bizden sevgisini ‘kazanmamızı’
istemiyor, bize sevgisini bedava veriyor, ama gerçek evlatları olarak Onun
davranışlarından öğrenmemizi ve O’ndan gelen affı
kardeşlerimize vermemizi bekliyor. Kaybolan oğul benzetmesini de
hatırlayalım: onda Allah’ın, onu terk eden ve
davranışıyla inciten oğlunu, büyük affetme kabiliyetini
görüyoruz. Baba’nın affı herkes için bir bayram olmaktadır.
Ancak diğer oğul babasının davranışından
öğrenmemişti: böylece uzak ülkelerde parasını boşa
harcayan küçük kardeşinden, daha da kötü olduğunu
kanıtlıyor.
Allah’ın
Sözü, günümüzde de Hıristiyanların kendi kendilerine sordukları
bir soruya cevap vermektedir: niçin dünya bize karşıdır? Ne
kötülük yapıyoruz? Niçin imanımızın, ve sadece bizim
imanımızın, her türlü işareti resmi yerlerden yok edilmek
isteniyor? Geçmişte Azizlerinin aracılığıyla ve şimdi
de dünyanın her yerinde ve her alanda çalışan üyelerinin
aracılığıyla Kilisenin yaptığı bütün
iyiliğe karşı niçin bu kadar kin buluyor? Bilgelik kitabı,
bu durumun çok normal olduğunu söylüyor. Eski zamanlarda da Allah’ın
arzusunu yapanlar, emirlerine uyanlar ve dürüstçe yaşayanlardan nefret
edilirdi, denenirler, cani gibi ölüme mahkum edilirlerdi. Onların suçu
neydi? Onların dürüst davranışı Allah’ın mevcudiyetine
ve yargısını görmezlikten gelmek isteyenler için bir azarlama
gibidir. Severek ve ciddi bir şekilde yaşayan kişi,
bencillilikle ve saygısızla yaşayan kişi için bir azarlama
olur. Günümüzde de durum aynıdır, gelecekte de böyle olacaktır,
günah insanların duygularını ve iradelerini bozdukça hep böyle
olacaktır. Biz korkmayacağız. Biliyoruz ki herkesten çok denenen
dürüst olan, Öğretmenimiz ve Rabbimiz İsa’dır. İsa’nın
kendisi, şakirtlerine Bilgelik Kitabının sözlerinin kendisinde
gerçekleşeceklerini söyledi. “İnsanoğlu
insanların ellerine teslim edilecek ve Onu öldüreceklerdir”. Şakirtler
Onun, İnsanoğlu olduğunu biliyorlardı; O,
hastaları iyileştirmiş, şeytanlardan kurtarmış,
körlerin gözleri açmıştı, dilsizleri konuşturmuş,
ekmekleri çoğaltmıştı. Ne kötülük yapmıştı?
Şakirtler niçin Onun öldürülmesi gerektiğini
anlamıyorlardı. Ancak O, kendisi hakkında bunu söylüyordu. Hatta
üç gün sonra dirileceğini de söylemişti, ama bu sözünü anlamak daha
da zordu: bu sözün gerçekleştirmesine Allah’ın tüm gücü
bağlanıyordu.
Şakirtler
aralarında ölümünden veya dirilişinden konuşmuyorlardı,
oysa gerçekten İsa’nın ölmesi durumunda, yerini kim alacağı
hakkında tartışıyorlardı. Aralarında en büyük
kimdi? Bunu görmek, İsa için büyük bir acı oldu: O ret edileceği
için üzülürken şakirtlerinin bu merakı Onu daha da çok üzüyor. Onlar
hala anlamamışlardı, Onun için en önemli kişiler, acı
çekenler ve küçük olup hor görülenlerdir: işte hizmet edilecek büyükler
bunlardır. Şakirtler işte bu “büyüklere” hizmet etmelidirler,
ilk bunlara saygı göstermelidir, dikkatlerini ilk onlara çevirmelidirler.
İsa’nın kendisi aralarında olmayacağında O yine de
kabul edilebilecektir: hangi şekilde? “Her
kim böyle bir çocuğu benim adıma kabul ederse, beni kabul etmiş
olur ve her kim beni kabul ederse, beni göndereni kabul etmiş olur". İşte
Allah’ın gözünde büyük olmanın yolu budur: Allah’ın kendisini
içimize kabul etmek! Allah seven Allah’tır ve kendi kendine bakamayana
yaşam ve barış verendir: içimize Onun sevgisini kabul ederek
evlatları ve işbirlikçileri olabiliriz. O zaman Ondan
uzaklaşanların ve Onu ret edenlerin düşmanlığına
sabretmemiz gerekirse de, bize olan Onun güveninden sevineceğiz.