15/11/09 - Olağan Devre
- 33. Pazar
Günü – B
1.Okuma Daniel 12,1-3 Mezmur 16 (15)
2.Okuma İbr. 10,11-14. 28 İncil Mk. 13,24-32
“Bizi
kötülükten kurtar”. İsa, şakirtleri için
Baba’sına dua ederken şunu istedi: “Onları
dünyadan uzaklaştırmanı değil, Kötü’den korumanı
istiyorum” (Yu. 17,15). O biliyor ki dünyanın
tehlikeleri “dünyanın Prensi”nden gelmektedir, yani ilgiyi çeken, aldatan,
baştan çıkaran ve kandıran Şeytandan! Şeytan, Allah’a
itaatsizlik olanı iyi göstermeyi becerir, aynen ilahi isteğe
karşı yaptığımız seçimlerin kötülüğünü
görmemizi de engeller. Biz daima uyanık ve dikkatli olmalıyız.
Allah’ın isteğine göre olmayan her seçim yaşamımıza
iyi meyve veremez. Allah tarafından istenmeyen her şey, güzel gözükse
de, aldatmacadır. Uyanık olmamız bizi yaptığımız
ve karar verdiklerimizin Rab tarafından kutsanıyor mu,
onaylanıyor mu, Onu yüceltiyor mu, öğretilerine uygun mu, sorusunu
sorgulamamıza getirmeli. Maalesef daima uyanık değiliz ve dolayısıyla
ruhani seçimi de yapamayız. Böylece çok sık olarak hataya ve günaha
bulaşırız. Şeytan gözlerimizi ve yüreğimizi bozar,
içimize kıskançlık ve kızgınlık,
ahlaksızlık, tembellik ve yüzeysellik, hırs, kendini
beğenmişlik ve gurur tohumlarını eker. Çoğu kez
yüreğimizde ve bedenimizde kötülüğü buluruz ve nereden geldiğini
bilmeyiz, ama Rab’bin Sözleri bizi aydınlatır. Kötülüğü
Şeytan ekmiştir, aynen İsa’nın benzetmesindeki
düşmanın kötü otu buğday tarlasına ektiği gibi! Bizler
Şeytanın içimize yaptığı kötülükten ve güçlü
etkisinden kurtulma kabiliyetimiz yok. Ancak Babamız Allah’tan yardım
dileyebiliriz. O, İsa’yı insanları Şeytanın
baskısından kurtarmak için yolladı. Aziz Petrus,
yüzbaşı Kornelius’a da bunu anlatmıştı: “İsa her yanı dolaşarak
iyilik yapıyor, İblis'in baskısı altında
olanların hepsini iyileştiriyordu. (Hav. Kit. 10,38). Baba
bizlerin duasını dinliyor ve İsa ile birlik içersinde
olmamızı sağlıyor: “Bu
dünyanın Prensi geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur” (Yuh.
14,30). “Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları
hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden
üstündür. Onları Baba’nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez”
(Yu.10,28s). İsa bizi her kötülükten korur, müdafaa eder. Bunu
yapabileceği yollar sonsuzdur, meleklerden bile faydalanabilir!
Bunların arasından özellikle Başmelek Mihail’den faydalanabilir,
Vahiy Kitabında onun hakkında Şeytanı yendiği ve
kovduğu yazılıdır. “Bizi
kötülükten kurtar”.
Herkes ve her şey hakkında bilgi
edinebildiğimizi ve bunun gerekli olduğu kanısına
alıştık. Medyayı yönetenler bunun böyle doğru
olduğunu bize inandırmak ister, dolayısıyla da her
şeyi bildiklerini göstermeye çalışır ve en saklı
gerçekleri açığa çıkarırlar. Bu yöntemle de bizler
herşey bildiğimizi sanarak yargılamaya başlıyoruz,
kendi yaşamımızı ve başkalarınkini yönlendirebileceğimizi
sanıyoruz. Her emin olduğumuz şeye karşı bir hayal
kırıklığı gelir, sonra da arkasından güvensizlik
etkisini gösterir. Bugün İsa bize büyük bir açıklıkla şunu
söyler: dünyanın sonu
hakkında “Baba’dan başka
kimse bilmez”. Hatta bunu bilmeyenler arasında melekler de var,
kendisi de, dünyaya bir misyon için gelen insan olarak, o bile bunu
bilmemektedir. Bize sanki şunu söylemekte: “Cahilliğinizi kabullenin,
bazı şeyleri siz istediğiniz gibi yönlendiremezsiniz,
başkalarına bağımlısınız, beklemelisiniz”.
Bekleyiş! Son olayları beklemekteyiz, en önemlileri ve nihai
olanları! Onlar Allah’ın elindelerdir, o zaman biz de Onun elindeyiz!
Bunu bilmeliyiz ve buna göre davranmalıyız; Onun hoşuna gitmeye
çalışalım, çünkü her şey Ona bağlıdır ve O
bizi yargılayacaktır!
İsa daha sonra bize sıkıntılardan ve
her gün güvendiğimiz bazı gerçeklerin sonundan konuşur:
güneş ve ay ve göklerdeki güçler yok olacak. Seçimlerimizi ve güvenimizi
dayandığımız hiç bir gerçek kalmayacak. Bizleri toplamaya
melekler gelecek! Yani güvendiğimiz yaşamımıza örnek olarak
aldığımız, odamıza resimlerini
astığımız kişiler değil, melekler gelecek! Tek
bir gerçek sabit kalacak: “sözlerim
geçmeyecektir”. İsa’nın Sözleri o kadar sevgiyle doludur ki
değerlerini hiç kaybetmeyeceklerdir: yirmi yüzyıl boyunca onlar
alındı ve iletildi, bu, onların canlı olduklarını
kanıtlar, halen yaşam naklederler ve meyve vermeye devam
etmektedirler. Bizler de bu yirminci yüzyılda onlara güvenebiliriz:
kandırılmayacağız, onları yaşayarak zarara
uğramayacağız, tam tersine! Bu sözler bizde ebedi bir ümit
beslerler: onları yaşayarak yaşamımız ebedi olur;
onlar yaşamımızı sonsuzluğa kadar götürürler.
Peygamber Daniel, yaşamlarını Allah’ın Sözüne
bağlayanları “hikmetli”, “bilge” diye çağırır. Onlar “göklerde yıldızlar gibi sonsuza
dek parlayacaklardır” yani
güvenli sandığımız, ama güvenli olmayan gerçeklerin yerine
konulacaklardır. Allah’ın bize yolladığı ve hiç bir
zaman geçmeyeceği Sözü, insan bedeni alan Allah’ın
Kelamıdır, İsa’nın kendisidir. O, “insanların günahı için tek bir kurban” sundu ve “sonsuza dek
Allah’ın sağında oturdu”. Bu sebepten Ona minnettarız,
Onun sözlerini kararlılıkla dinlemek ve emirlerine uymak arzu
ediyoruz. Özellikle de, sadece birbirimizi değil, bize kötülük edenleri de
severek, O’nun bize verdiği sevme emrine uymak istiyoruz. Ona her
şeyde güveniyoruz, bilmediğimiz ve bilemeyeceğimiz şeyler
için de. Bizi ve çevremizdekileri yargılama işini Ona
bırakıyoruz! Hatta bizi üzenleri bile yargılamaktan
vazgeçiyoruz!