22/11/09 – MESİH İSA’NIN KRALLIĞI BAYRAMI - B

1.Okuma Dan. 7,13-14 Mezmur 92 2.Okuma Vahiy 1,5-8 İncil Yuh. 18,33-37

İsa’nın şakirtlerine öğrettiği duayı gözden geçirdik. Allah ile ilişkimizi geliştirmek için gereken davranışları inceledik. Gerçekten de dua, Allah ile gerçek bir buluşma ise sadece sözlerden değil, özellikle tüm yaşamımızı değiştiren içsel ve dışa dönük davranışlardan ibarettir. Eğer gerçek bir dua ise söylenilen sözlerle sona eren bir eylem değildir, saatlerce, günlerce, haftalarca devam eden yaşamdır. İsa bize dua etmeyi öğretirken, yaşamayı da öğretti. Yaşamımız başkalarından saklı değil, aksine herkesin gözleri önündedir; herkes yaşamımızdan yardım, teselli ve güç alabilir. Dua etmemiz de, saklı bir eylem değildir, aslında yüreğimizde gerçekleşse de. Dua ederken içimize dönük bir davranışımız olur, etrafımızı çevreleyen maddiyatçı dünyadan uzaklaşırız. Duamız ilk önce kendimize olmak şartıyla Göklerdeki Babamızın önünde olduğumuzu göstermelidir, bu sebepten gözlerimizi yukarı kaldırır, ellerimizi O’na doğru yükseltiriz. Bu hareketler anlam doludur. Bazı kişiler bu pozisyonu almakta zorlanırlar, çünkü bu hareket kendimizden içsel olarak ayrılmayı ve gözlerimizle göremediğimizi, sadece yüreğimiz ve imanımızla gördüğümüzün mevcudiyetini kabullenmek anlamına gelmektedir. Ellerimiz ve kollarımızı haç şeklinde açmak zor olabilir, çünkü sevgisini tam ve mükemmel olarak haçta yaşamış olan Allah’ın Oğluna uygun yaşamayı kabullenmektir. Ellerimizi kaldırıp dua ettiğimizde şunu söylemiş oluyoruz: “İçimde yeni ve saf bir yürek yarat, beni haçta kendini sunan Oğlunla bir bütün yap, bu dünyaya ölmek anlamına da gelse herkesi seven sevginle beni doldur”. Duamız her zaman haç işareti ile başlar ve sona erer; imanlı olarak derin arzularımızı özetleyen bir işarettir: daima Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un sevgisinde olmak ve İsa’nın haçta gösterdiği ve yaşadığı sevgiye somut bir şekilde katılmaktır. Çoğu kez haç işareti bizleri ilgisiz bırakıyor, hiçbir şeye yaramıyor, çünkü yürekten değil alışkanlıktan gelmektedir. Haç işareti bize vaftizimizi ve dolayısıyla da yeni yaşamımızı, dünyanınkinden farklı yaşamamızı hatırlatmalıdır. Bu işaret, haçta Allah’ın gerçek şanını, yani o anda tam olarak Allah’ın sevgisini göstermekte olan İsa ile birlik olma arzumuzu doğurmalı ve kuvvetlendirmelidir. İçimizde bu duygular varsa o zaman Göklerdeki Pederimiz duasını söylemeye hazır oluruz ve bu duayı bitirdiğimizde Allah ile buluşmamız sona ermez!

 

İsa Pilatus’a cevap verip şöyle dediğinde: “Dediğin gibi, ben kralım” peygamber Daniel’in yazdığını düşünmektedir: “Ona egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar, uluslar ve her dilden tüm insanlar ona hizmet edecekler. Onun egemenliği ebedi bir egemenliktir ortadan kalkmayacak. Onun Krallığı, yıkılmayacak bir krallıktır”. İsa, krallığının acılar ve zulümlerle hazırlanması gerektiğini bilmektedir, bu sebepten Pilatus onu ölüme mahkum etse de, Baba’nın verdiği sözü tutacağına ne ümidini ne de güvenini kaybetmektedir. Biz bugün İsa’nın önünde diz çökmek istiyoruz, alay edildiği ve ölüme mahkum edilmesine sebep olan unvanla Ona hitap etmek istiyoruz: İsa kraldır ve evrenin Kralıdır! Bunu sadece söylemekle de yetinmeyeceğiz: bu çok kolay olurdu ve bizim için faydasız olurdu. Biz, peygamberin dediği gibi, Ona hizmet etmek için Onu kral olarak kabul etmek istiyoruz!

Ona hizmet etmek ne demektir? Bunun kime faydası dokunacaktır?

Mesih İsa’ya kral gibi hizmet etmek, Onu herkesten üstün tutmaktır, sözlerini herhangi bir filozoftan üstün kabul etmektir, emirlerini de herhangi insani kanunlardan daha önemli görmektir. Aynı zamanda Onun planlarının gerçekleşmesini sağlamak, arzularını yerine getirmektir. Bizim yaşamımızla, huzurumuzla, rahatlığımızla, faaliyetlerimizle ilgili birçok arzumuz vardır, çoğu zaman da bunlar iyi arzulardır, ama İsa’nınkiler ilerisini görür, barışçı, huzurlu bir ortamın oluşturması için ve ebedi yaşamımız için gerekli olanı görür. Gerçekten de İsa’ya hizmet etmenin en büyük yararı kendimiz içindir: yüreğimiz huzur bulur, başkalarıyla ilişkilerimiz düzelip daha derin ve içsel boyutlar kazanır, dolayısıyla da sevinç ve huzura kavuşuruz. İsa’ya itaat ederek egoizm ve bundan gelen her şey yok olur, etrafımıza ümit ve sevinç saçarız.

İsa’nın krallığı da kendisinin Pilatus’a söylediği gibi hizmettir: “hakikatte tanıklık etmek”tir. Hakikat Allah’ın kendini, sevgisini ve merhametini göstermesidir. İsa’nın yaşamı ve ölümü insanları seven Allah’a bir tanıklıktır, Allah onları, dünyada acı yaratan karmaşalıklarından ve egoizmlerinden kurtarmak istemektedir. Bu sebepten İsa’nın ardından gitmek, Ona itaat etmek, Onu herkesten üstün tutmak istiyoruz. Onu kralımız olarak seçiyoruz ve herkesin Onu kral olarak görmesini teklif ediyoruz. İsa kimseye kendini zoraki kabul ettirmeyecek, O tanıdığımız krallara benzememektedir: “benim krallığım bu dünyadan değildir”. O “vatandaşlarını” beklemektedir, çünkü onların hür olmalarını istemektedir, hatta onları arkadaş veya evlat olarak istemektedir, böylece dünyayı Baba’nın sevgisiyle doldurma arzusunu paylaşacaklardır.

Sevinçle imanımızı ilan edelim ve Mesih İsa’yı sevelim, çünkü O, “ölüler arasından ilk doğan, dünya krallarına egemen olan, güvenilir tanıktır”.