21/12/08 - NOEL BAYRAMINA HAZIRLIK DEVRESİ
4. Pazar Günü – B Yılı

1.Okuma 2Sam. 7,1-5.8-12.14.16 Mezmur 88

2.Okuma Rom. 16,25-27 İncil  Luka 1,26-38

 

“Ebedi hayatı bekliyorum”. Efkarestiya’yı kutlarken gelecek yaşamımıza olan imanımızı ve bunun yaklaşmasını arzuladığımızı birçok kere söyleriz. “Rabbimiz Mesih İsa, şanlı gelişini bekliyoruz” ve “Sonsuz mutluluğun ümidi içinde yaşayan ve kurtarıcımız Mesih İsa’nın gelişini bekleyen bizler...”. Bu sözleri hep tekrarlayalım, çünkü önemli sözlerdir, yaşamımıza şekil verirler. Rab Petrus’a ve diğer Havarilere yüz mislini vereceğine söz verirken şunu ekler: “gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur” (Mk 10,31). Büyük İman Bildirisinin bir önceki cümlesi hakkında gibi, bu cümle hakkında da bizler cahiliz. Allah’ın sevgisinin tamlığını kavrama kabiliyetimizin olmadığından ve dolayısıyla bizler için kurtuluş arzusunun gizemini anlayamadığımızdan, gelecek yaşamı tanımıyoruz. Ama iman yardımımıza geliyor, öyle ki şöyle diyebiliriz: “Ben anlamıyorum, geleceği bilmiyorum, ebedi hayatı görmüyorum, ama Senin bizi sevdiğini biliyorum, bizi kandırmadığını ve yerine getiremeyeceğin sözler vermediğini de biliyorum; Sana güveniyorum, beni aşan ve anlamadığım her gerçeği Sen tanıyorsun!”. Gelecek dünya güzel, harika olacak. Havari Yuhanna Vahiy Kitabında, gökten inen Göksel Yeruşalim’i tasvir ederken birçok görünümler kullanarak gelecek dünyanın güzelliğini anlatır. Bize İsa’nın Son Yemekte Havarilerine verdiği söz yeter: “Sizlere bir yer hazırlamaya gidiyorum” (Yu. 14,2). İsa’nın hazırladığı bu “yer” bayağı bir yer olamaz, tersine arzulayabileceğimizin en iyisi olacaktır. Bu söz ve bakışlarımız geleceğe yönelik olarak iman bildirimimizi “Amin “ diyerek tamamlıyoruz.

Tüm duaları bitirirken söylediğimiz “Amin”, İbranice bir kelimedir. Bu kelime, Allah’ın sadakatinden gelen güveni, emin olmayı anlatmak ister. Yüksek sesle belirttiğimiz gerçeklere iman ederek yaşamımız sabit oluyor, kaya üzerine inşa edilmiş bir ev kadar sabit ve güvenli oluyor. Tüm cemaat ile birlikte her birimizin söylediğini, nerdeyse yemin ederek, tasdik ettiği bir kelimedir. Allah’ın bize bağışladığı ve gösterdiği tüm sevgiye güven ve sevinçle “Amin” diyelim.

 

Kral Davut, Allah’ın varlığının sandığı için geçici çadır yerine sabit bir tapınak inşa etmek ister. Peygamber Natan da düşününce, Davut’un kararını doğru bulur: Ona şöyle der, senin arzun güzel, gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ancak peygamber de kendi fikirlerine güvendi ve Allah’a sormadı. O zaman Allah, kral Davut’un arzusunu ve peygamber Natan’ın sözlerini düzeltmek için, işe karışmak mecburiyetinde oldu. Evet, bir tapınak inşa edilecek, fakat zamanı gelince ve bu, Allah’ın emriyle olacak. Davut’u kuzuları otlatırken seçmiş olan Allah, her şeyden önce insanların arasına temelli yerleşmek için bir “ev” istiyor, fakat bu ev, her ne kadar güzel olsa da, dört duvardan ibaret değildir. Davut’un nesli, dünyada Allah’ı temsil edecek kralın oturduğu yer olacaktır!

Peygamberin Davut’a söylediği sözler, melek Cebrail’in Meryem’e söylediği sözlerin aynısıdır. Bu Nasıralı kız, peygamberlerden tüm halka yönelik olan sözlerle kendisine konuşulduğunu duyunca çok şaşırır. Herkes için söylenen söz nasıl olur da şimdi ona yöneltilmektedir? Ancak Melek, Meryem’in anlamasını beklemeden, peygamberlerin başka sözleriyle açıklamaya başlar: “Hamile kalacaksın”. Bu sözü peygamber Yeşaya, kral Akaz’a, bakire kadının Allah’ın kurtuluşunun işareti olarak hamile kalacağını, söylemişti. Bu oğul “Davut’un tahtına” sahip olacak ve “sonsuza dek hükmedecektir”!

Biz hikayenin devamını ve o zamandan beri neler olduğunu biliyoruz. Bu Oğul doğalı, tüm dünyada büyük şeyler oldu ve Onun mevcudiyeti sayesinde milletlerde büyük değişiklikler oldu. Bu sebepten doğumunu, dünyaya gelişini kutluyoruz; bunu, sadece büyük bir bayram gibi değil, özellikle yeniden tövbe ederek kutluyoruz. Meryem’in fakirliğinde ve alçakgönüllülüğünde O’nun gelişine bakalım ve her birimiz bu fakirlik ve alçakgönüllülüğe kendimizi kaptıralım, bunlar dünyayı, çehreleri, yürekleri güzelleştirir. Egoizmden sevgiye dönerek tövbemizi sağlamlaştıralım, Meryem’in Meleğe söylediği sözleri tekrar edelim: “Ben Rabbin kuluyum, bana dediğin gibi olsun! İman dolu bu itaat davranışı, en güzel tövbedir, Allah’ın yüreğini mutlu kılar, Oğlunu karşılamaya ve Onu izlemeye hazır kılar, dünyada Onun misyonunu yaşamaya çağırır. Gerçekten de bizler, tüm insanların, kendi iyilikleri için, İsa’yı tanımalarını ve sevmelerini, Onu dinlenip kabul etmelerini arzuluyoruz. İnsanlar egoizm içersinde ve kendi yarattıkları acılar içersinde yaşıyorlar: İsa’nın mevcudiyeti, insanlar arasındaki ilişkiyi yenileyerek gerçek bir sevgiye çevirebilmektedir. Biz gerçekten herkesin Onu tanımasını istiyoruz, böylece yaşamlarını değiştirecekler ve, Ruh’un gücüyle kendi zayıflıklarını aşara, dünyada barış ve adalet dolu bir yaşama başlayabileceklerdir, Allah’ın hükümdarlığını başlatacaklardır!