06/12/09 - Noel’e Hazırlık Devresi -2. Pazar Günü - C -
1.Okuma Bar. 5,1-9 Mezmur
125 2.Okuma Fil. 1,4-6.8-11 İncil Lk. 3,1-6
İsa’nın duasını okumaya başlayalım: “Gözlerini göğe kaldırarak”. Şu
an neredeyiz? Son yemeğin kutlandığı salonda mı yoksa
zeytinlik bahçesinde mi? İncil yazarı bunu söylememekte, ancak bizim
için bu çok da önemli değildir. İsa’nın, Babasına yönelmesi
için özel bir yere ihtiyacı olmadığını biliyoruz,
çünkü İncil yazarının Vahiy Kitabında yazılı
olduğu üzere İsa kendisi mabettir: “Kentte tapınak görmedim. Çünkü gücü Her Şeye Yeten Rab
Tanrı ve Kuzu, kentin tapınağıdır” (Vah. 21,22). İsa
gözlerini göğe kaldırır: basit bir hareket, sanki çocuksu bir
davranış. Allah görünmez olmasına ve her yerde bulunmasına
rağmen hepimiz, bilinçaltımızda Onu yukarıda, arzumuzdan
başka hiçbir şeyin ulaşamadığı yerde
olduğunu düşünürüz. Bakışlarımız bile Allah’a
ulaşamaz, ancak doğal olarak gözlerimizi ışık gelen yere
kaldırırız, dikkatimizi dağıtan engellerin
olmadığı yöne, yüreğimizi “işgal eden” şeylerden
bizi uzaklaştıran yöne gözlerimizi çeviririz. İsa bu aynı
hareketi beş bin kişi önünde ekmekleri çoğaltmadan önce ve
Lazar’ı mezardan çağırırken de yapar! İsa’nın
gözleri yukarı doğru çevrili: ne görüyor? Bizim gibi, O da bir
şey görmüyor, ama bakışları çok önemli bir şeye
dikkatimizi çekiyor: Baba olan Allah’ın bir başkası
olduğunu belirtiyor ve Onu aramanın ve Onunla
tanışmanın önemli olduğunu vurguluyor. İsa Babayı
görmese de O, Baba tarafından görülebilir ve Allah’ın bir
bakışının ilettiği sevgiyi alabilir. İsa’nın
göğe doğru kaldırdığı bakışları
yanında olan şakirtler için önemlidir. Onlar İsa’nın
bakışlarından önemli bir ders çıkartmaktalar, güvenlerini
sadece Allah’a vermeyi öğrenirler ve dua ederken çok defa okudukları
mezmurun sözlerini hatırlarlar : “Gözlerimi
dağlara kaldırıyorum, Nereden yardım gelecek bana?”(121,1).
Ve “Nasıl kulların gözleri
efendilerinin, Hizmetçinin gözleri hanımının eline bakarsa,
Bizim gözlerimiz de RAB Tanrımıza öyle bakar, O bize
acıyıncaya dek”(123,2). Yukarıya doğru çevrilmiş
gözler, İsa’yı, görünmezin, Allah’ın
varlığının, O’nun öneminin ve hayatının
tamlığının tanığı kılar. Bizler de
İsa’dan öğreneceğiz: göğe
kaldırdığımız gözlerimiz kendimizi, kendi
şeylerimizi ve küçük maddi ilgilerimizi düşünmekten bizi
uzaklaştırır, sevginin ve ebedi yaşamın
kaynağına yaklaştırır.
Her şey
ters gittiğinde veya olmasını istediğimiz gibi
olmadığında, cesaretimiz kaybetmeye
alışığız. Sonra da cesaretimizi kaybetmemizi ve
kızmamızı bile haklı gösteriyoruz. Böyle yapmaya
alışığız, o kadar ki değişik şekilde
davranabileceğimizi düşünmüyoruz bile. Yeremya zamanında
Yeruşalim halkı da çok üzgündü, haklılardı,
topraklarından uzaklaştırılmışlar ve köle olmuşlardı.
İsa zamanında yaşayan Museviler de bulundukları durumdan
dolayı cesaretlerini kaybetmişlerdi: başlarında çeşit
çeşit başkanlar vardı, bunlar onları ezmekten ve vergi
toplamaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Luka bu devredeki
başkanları detaylı olarak sıralamaktadır.
İşte bu ümitsiz durumda Allah’ın Sözü duyulur! Tekrar ümidi,
teselliyi, sevinci vermek isteyen bir söz. Ancak bu teselli ve sevinç sadece
tövbeden ve dönüşten sonra, gelebilir, çünkü ümitsizlik ve acı da,
itaatsizlik ve günahtan sonra geldi. Yeremya, Allah’ın pişman olan
milleti ile yeniden bir antlaşma kurmak istediğini müjdeler, ancak bu
millet tüm yüreğiyle Onu sevmeye ve aramaya başlamalıdır:
bunu yaptığında Allah milletini kölelikten kurtaracaktır.
Yahya ise her insan için Allah’ın kurtuluşunun geldiğini müjdeler.
Ancak bu, Rabbin yolunu hazırlayarak yüreği tövbe edenlere ve
günahlarından uzaklaşanlar için mümkün olacaktır.
Bizler ne
yapıyoruz? Acı bizlerden de uzak değil. Sebepler, Yeremya
peygamber veya İsa zamanındakilerden değişik. Ancak
acılarımız da günahın negatif etkilerinden
kaynaklanır. Allah’tan uzaklaşırız, sık sık
emirlerine güvenmeyip uymayız, insanların hoşuna gitmeyi
arzuladığımızdan onların eserleri oluruz, zamanın
hızlı geçtiğinden durmadan koşarız, sadece parayı
ve hırsları destekleyen başkanların seçimleri yüzünden
şaşırıp huzursuz oluruz,... sanki sonu olmayan bir acı
hortumuna kapıldık. Allah’ın bize de söylemek istediği bir
söz var mıdır? Başımızı kaldırtacak, daha
güzel bir gelecek ümit ettirecek bir söz var mı? Bizi kurtarabilecek biri
var mı? Evet, bu Söz halen var ve yukarıdan gelmekte: bize yukarıdan
güzel ve iyi bir müjde getirmekte. Bu sözün adı İncil’dir, Mesih
İsa’nın gelişidir, bizi kurtarmak için gelmeye devam etmektedir.
Bu sözü sadece dinlemek ve sevmekle yetinmiyoruz, ona hizmet etmek istiyoruz,
yani onu güvensizlik içinde ve hayal kırıklığına
uğramış olanlara iletmek istiyoruz. Aziz Pavlus, Filipili
Hıristiyanların İncil’in yayılması için
işbirliği yaptıklarını bilir ve bundan da mutluluk
duyar. Teselli Sözü ağızdan ağza, yürekten yüreğe
yayılır. Bizler de Sözün hizmetinde olalım, böylece başka
yollar da düzelecek, kibirlik tepeleri alçalacak ve kötülük hendeklerini
dolduracaklardır: Rabbimiz gelecek! Rabbimiz İsa gelecek ve bizler
Baba’sına itaat ederek sevgisini tam olarak tadabileceğiz.