EpifanYA BayramI
1.Okuma Yeş. 60,1-6
Mezmur 71 2.Okuma Ef. 3,2-3.5-6 İncil Mat. 2,1-12
Bu gün hep
etkileyici bir bayramdır: büyükler, bir küçük aramaktalar, yeni
doğmuş bir bebeği! Sanki Onsuz yapamayacaklarmış
gibiler; O bebek onların sevinci, ümidi, desteğidir.
Uzaktan gelen bu
meşhur Krallara bakarken şunu görürüz: onlar bizim için ya
uyarıcı etkisi ya da azarlama etkisi yaparlar. Putperest bir halktan
gelip, Kralların kralını, Allah’ın Oğlu,
İsa’yı aramaktalar. Bilmeden de, Kutsal Yazılar hakkında uzman
olan Musevilere, Rabbin aralarında olduğunu öğretmekteler. Hatta
Onu sevmeyi ve Ona tapmayı öğretmekteler. Onların o kadar uzun
yolculuğu aracılığıyla, İsa’nın önemli
olduğunu, itaat edilmeye layık olduğunu göstermekteler.
Onların kişiliği bizim için düşündürücü. Aramızda,
yaşadığımız ortamda, uzak ülkelerden gelmiş
insanlar var, İsa’yı arayıp seviyor, Onu tanımak
istiyorlar: Ondan yaşam ve büyük mutluluk alıyorlar. Onu hiçbir zaman
tanımadılar ve Onun hakkında birileri şimdi konuşunca,
yaşamlarına ve tüm insanlığın yaşamına,
anlam vermek için gerekli olanın O olduğunu anlıyorlar.
Bu Krallar
bilmeden Kilisenin misyonunu ve bunun ne kadar önemli olduğunu
açıklıyorlar. Kilisenin misyonunun birkaç yüzü vardır: Kilise,
Kralların Kralının varlığını gösteren
Yıldızdır, bu varlığı tüm gücümüz ve
imkanlarımızla aramalıyız. Kilise
Kurtarıcının varlığını Kutsal Yazılar
aracılığıyla da açıklayandır; aynı zamanda
dizlerinde tapılmasını ve herkesin sunmak istediği
armağanları alması için Oğlunu sunan Meryem Ana gibidir.
Günümüzde,
dünyamızda Kilisenin misyonu halen budur. Kilise, yıldız gibi,
herkese İsa’nın varlığını gösterir,
İsa’nın, günahın kötü etkisinden kurtarabildiğini ve
başkalarıyla birliğin sevincini tattırabildiğini
belirtir. Kilise, Yeruşalim’deki yazıcılar gibi Kutsal
Yazıları sunabilir, İsa’ya sevgiyle yaklaşmak isteyen
herkese onları öğretebilir. Sonuçta Kilise, Meryem gibi
İsa’yı canlı ve Kutsal Gizemler sayesinde faal sunabilir.
Kilise’de kim zengin ve hoş kokulu bir şey sunmaktan çok,
yaşamını sunmak istiyorsa, çok yardım ve imkan
bulabilmektedir.
Kilisenin
misyonu tüm imanlıların katıldığı veya
katılmasının gerektiği bir eylemdir. Bunu Rab’den
aldıkları değişik armağan ve yetenekler sayesinde
gerçekleşmektedirler. Buna çocuklar da katılmaktadır, bazen
bilmeden, ama meyve vererek! Bu sebepten bugün Kilise
bakışlarını onlara çevirmektedir ve onlar için Dünya Çocuk
Misyonerler Gününü kurmuştur. İsa’yı kendilerine özgü
atılganlıkla seven çocuk ve gençler, İsa’yı bir
arkadaş, bir kardeş, bir baba gibi görmeleri ve
yaşamlarında Ona yer vermeleri için birbirlerine, hepimize ve çok
kere de ebeveynlerine yardımcı oluyorlar. Bugün çocuklar ve gençler,
İsa’yı tüm halklara tanıtmak gerektiğinin bilincine
varsınlar diye yardım edilmekteler. Çünkü halen günümüzde Beytlehem’deki
meleklerin ilahisini duymamış olan çok halklar vardır ve bizim
ümidimizi paylaşmıyorlar, küçüklere sevginin ne olduğunu
bilmiyorlar, affın ve karşılıklı
sınırsız sevginin ne olduğunu halen tanımıyorlar.
Peygamber Yeşaya bu gerçekleri açık tasvirlerle anlatmaktadır: “Karanlıklar dünyayı kaplarken,
gölgeler milletlerin üzerine düştü”.
Bugün
İsa’yı meraklı gözlerle, hayretle, sessiz
varlığından güven alan bakışlarla çevrili
olduğunu görüyoruz. O, Annesini kollarında hiçbir şey
yapmıyor, ama etrafına sevinç ve ümit saçıyor. O var! Bu
varlığından mutluyuz. Ama varlığına, herkesin
aynı derecede değer vermediğini biliyoruz: Herodes’in niyeti
bambaşka ve Onu yok etmek için yollar arıyor, avantalarının
sarsılacağını düşünen başkaları da Ondan
rahatsız! Onlar, yüreğimizin bir köşesini temsil ediyorlar,
yukarıdan gelen sesi dikkate almayarak, inatçılıkla sadece
kafamızdakini yapmaya çalıştığımız
anlarımızı temsil ediyorlar. Maalesef böyle anlarımız
var ve sadece bunu başkalarının yaptığını
söyleyemeyiz. Mutlaka İsa’yı ve Meryem’i yok etmek isteyen gruplar ve
kişiler de vardır, ama onlardan uzaktan gelen Krallar gibi biz de
korkmamalıyız. Yüreğimize ise dikkat etmeliyiz: içimizde Rabbi
ve Onun bize gösterdiği arzuları her zaman ilk plana
koymalıyız.
Sevinçle ve
hürriyetle Bebeğin önüne yüreğimizin hazinelerini açalım ve
değer verdiğimiz her şeyi Ona sunalım:
sağlığımızı, işimizi, onurumuzu,
geleceğimizi, sorunlarımızı ve sevinçlerimizi. Bizi
barış ve huzurla dolduracak olan O’dur. Yılın her Pazar
günü Onunla karşılaşmak isteme niyetimizi de Önüne serelim, öyle
ki yaşamımızda O daima canlı ve faal olsun, bizi alet
ederek kurtarıcı sevgisini başkalarına da verebilsin.