14/02/2010 - OlaĞan Devre - 6. pazar Günü - C

 

 

1.Okuma Yer. 17,5-8   Mezmur 11   2.Okuma 1Kor. 15,12.16-20   İncil Lk. 6,17.20-26

 

“Dünyadan bana verdiğin insanlara senin adını açıkladım”. İsa, Baba’ya Oğlun samimiyetiyle ve bir arkadaşın rahatlığı ile konuşmaya devam ediyor. Şimdi İsa yaşamı boyunca yaptığı tüm eserleri özetliyor: yaptıklarından memnun olursa da, özetlemesinin sebebi övünmek değildir; bunu belki sadece şakirtleri duysun diye yapmaktadır. Ne yaptığı sayısız ve büyük mucizelere değiniyor, ne de Sözü ile topladığı ve Tanrı’ya dönmek için ümit ve gücü verdiği büyük kalabalıklara, ne de insanlara yerleşmiş şeytanları yendiğine. İsa, bu tarz olaylara çok önem vermesinler diye, şakirtlerini de uyarmıştı, çünkü bu olaylar ikiyüzlülük ve hırs saklıyor da olabilirler. Bu takdirde bunları gerçekleştirenler “kötülük yapanlar“ olacaklardır (Mt 7,23). Bunun için İsa, kendi gerçekleştirdiklerine bile çok önem vermek istemiyor. İsa’nın dikkati ve yaptığı mucizelerin sebebi, Baba’nın sevgisini göstermektir; bu sevgi herkese verilir, merhametli bir sevgi, sadık ve tamamen karşılık beklemeyen bir sevgidir. “İnsanlara senin adını açıkladım“: O böyle diyebiliyor. İsa’nın yaşamının her anında gerçek niyetinin ne olduğunu anlayabiliyoruz: şimdi belirttiği niyetinin ışığında tüm yaşamını, yaptıklarını ve söylediği her sözü gözden geçirebiliriz. “İnsanlara adını açıkladım“. Bu ne anlama gelmektedir? İsim, kişinin derin gerçeğidir. İsa, günahkar ve zayıf olan insanları, “dünyadan bana verdiğin insanları”, yani şakirtlerini, Baba’nın ebedi sevgisiyle ilişkiye koydu. Bu sevgi sonsuz, güçlü, her zaman sadıktır, affeden ve iyileştiren bir sevgidir. İsa bize bu sevgiyi “açıkladı“, tanıttı, yani, onun var olduğunu söylemekle yetinmedi, onu tecrübe etmemizi, tatmamızı ve paylaşmamızı da sağladı! Şimdi şakirtler Tanrı’nın adını “tanıyorlar”: O’nu düşündükçe artık buğulu, belirsiz düşünceleri yok, çünkü İsa’nın dediklerini ve yaptıklarını hatırlayabilirler, böylece yüreklerindeki ve akıllarındaki Tanrı imajı artık net ve açık: Tanrı Baba’dır, günahkar olan hepimizin karşılaşabileceğimiz, hatta taklit edebileceğimiz bir Baba’dır; Onun iyiliğiyle bize güven ve huzur veren bir Baba’dır, her insanı sevmekte taklit edilebilecek bir Baba’dır.

 

Tanrı’nın Sözünün bir metni bir lanet ile başlamasını acayip buluyoruz. Biz öğrendik ki Tanrı bizi kutsayandır, bundan çok eminiz, hatta Kendisinin bizim için ‘kutsama’ olduğunu biliyoruz. O halde nasıl oluyor da peygamber konuşmasına “İnsana lanet olsun” diye başlıyor? O bizi kandırılmaktan korumaya çalışıyor, seçimlerimiz için bize gerçek bir ışık bağışlayarak, kendimizi lanetlememizden korumak istiyor. Yeremya peygamber şöyle diyor: “İnsana güvenen, insanın gücüne dayanan, yüreği Rab'den uzaklaşan kişi lanetlidir”. İnsani seçimlere güvenen, insani güce dayanan, insani kaygıların buluşu olan paraya ümit bağlayan, kendini aldatıcı bir yola koymaktadır. Politik güç ve ekonomik refah her ne kadar güvenli gözükse de, meşhur sporcuların ve artistlerin değeri ne kadar yüksekse, moda ne kadar çekiciyse de bunlara kendini kaptıran insan geçici şeylere zincirlenmiş olur. Hayal kırıklığına uğrayacağı ve mutsuz olacağı garantidir. Aynen önemli yaşam seçimlerini “bedene” göre, yani duygu ve içgüdülerine göre yapanlar da hayal kırıklığı, mutsuzluk ve acıya doğru gitmektedirler. Bunu maalesef, eşini sadece bu insani duygulara göre seçenlerin yaşamlarında çok sık görüyoruz. “İnsana lanet olsun”!

Yeremya şu kutsama ile devam ediyor: “Ümidini Rab’be bağlayan ve Rab'be güvenen insana ne mutlu!”. İşte peygamber buna ulaşmak istiyordu, aynen Tanrı da, habercisi aracılığıyla, bunu söylemek istiyordu. Tanrı, bizim şimdiki ve gelecek gerçek imkanlarımızı bilen tek kişidir, her şeye kadir olan sadece O’dur; O, utandığımız geçmişimizi bile, iyiliğimiz için, affedip kullanabilir. Tanrı, yaşamımızı kendisininkinin belirtisi yapabilecek ve dolayısıyla onu gerçek kılabilecek tek kişi olduğunu da bilmektedir. Tanrı, sonsuzlukta bizi bekleyen tek kişi olduğunu da bilmektedir. Bu sebepten gerçekten “Ne mutlu Rab’be güvenen” ve O’nun Sözüne kendini teslim eden insana! Yeremya’nın dediğine İsa’nın şakirtlerine ilk öğretisi de akis yapmaktadır. İsa dünya zihniyeti yüzünden dışlananları, önemsiz olanları, konuşma yetkisi olmayanları, sağlam imanları yüzünden zulüm edilenleri, mutlu ilan ediyor! Ancak O da, peygamber gibi, yüzeysel ve dikkatsiz olan bizleri azarlıyor çünkü sık sık dünyevi şeylerde teselli arıyoruz ve kutsal imanımızla dalga geçenlerle birlikte gülüyoruz.

İki yaşam şeklimiz olabilir: imanlı veya imansız, Baba Tanrı’ya güvenerek veya insanlara güvenerek! Seçimini yaptın mı? Onu, ne kadar ödedin? Eğer Rab’be güvenmeyi seçersen, arkadaşlarının ve belki de akrabalarının seni hor görmesiyle bunu ödeyeceksin. Belki de kazançların azalacak ve korunmayacaksın. Tanrı’nın desteğini seçersen insanların desteğini kaybediyorsun ve gerçekten imana dayanarak yaşamalısın. Fakir olacaksın. Eğer zengin olmamak seni üzüyorsa, kendini Tanrı’ya teslim etme! Eğer Tanrı’nın sana değer vermesini istiyorsan, huzurun olacak, küçük şeylerle mutlu olacaksın, acı çekenlerle (insanların çoğunluğu böyledir!) birlik içinde olacaksın. Onların diliyle konuşabileceksin. Onlar seni arayacaklardır.

İsa’nın sözleri dini halktan ve putperestlerden de olmak üzere “çok büyük kalabalıklar” tarafından dinlendi. Kim İsa’ya güvenip, kendini teslim ederse, artık kimseye karşı kızgın ve birilerinden bölünmüş olarak hissedemiyor; hiç bir sebep kalmıyor. Nitekim İsa, ölümü kabullenerek, kaderi ölmek olanların ve ölümden korkanların yardımına koşup, onlara destek oldu. O, herkes için öldü ve herkes için dirildi, böylece herkese kendisiyle ve Azizlerle birlikte olacakları, ebedi yaşam ümidini verdi. İsa’nın kalabalıklara ve şakirtlere severek anlattığı mutluluğu yaşayacağız!