21/02/2010
Karem Devresi - 1. Pazar Günü - C
1.Okuma Yas. 26, 4-10 Mezmur 90 2.Okuma Rom. 10, 8-13 İncil Lk. 4,
1-13
“Onlar senindiler, bana verdin ve senin sözüne uydular.” İsa, şakirtlere Baba’nın “adını”
tanıttı. Şimdi ise onlardan bahsediyor: “Onlar senindiler, bana verdin”. İşte Rab onları
böyle görüyor. O onları kazanmadı, ama ait oldukları Baba
tarafından O’na emanet edildiler. İsa, Baba’nın önünde kendini
onlardan sorumlu hissediyor. Ancak güzel bir haber eklemekten de memnun: onlar
itaatkâr, dinlemeyi bildiler ve onlara verilen öğretileri ciddiye
aldılar. İsa her ne diyorsa Baba’nın yüreğinden
kaynaklanıyordu: “Tıpkı
Baba’nın bana öğrettiği gibi konuştuğumu
anlayacaksınız” (Yuh. 8,28) demişti. Bu sebepten şimdi de şunu söylüyor: “Sözüne uydular” yani sana itaat
ettiler. Şakirtlerini ve özellikle havarilerini birçok kere azarlamak
zorunda kalmasına rağmen İsa onlardan memnun gözüküyor.
İncil yazarlarının anlattıklarına göre onların
yaşamı için sevinç duyduğunu birçok kere belirtti. Onlar
hakkında dünyanın
ışığı ve yeryüzünün tuzu olduklarını söylemişti,
başka zamanlar ise onlara güvendiğini gösterdi, onları,
şeytanları kovma ve hastalıkları iyileştirme yetkisi
ile ikişer ikişer misyona gönderdiği zamanlarda olduğu
gibi. Sözüne uydular: artık
yollandıkları kişiler için örnek olabilirler. “Uymak” sözü her
şeyden çok “korumak”, ama aynı zamanda uygulamaya koymak da
anlamına gelir. Şakirtler yüreklerinde ve akıllarında
İsa’nın öğretilerini “korudular”
ve onların ne kadar önemli ve değerli olduklarını anladıklarından
küçük ve büyük seçimleri için onları ölçüt olarak kullandılar. Sözü korumak ona kendi düşüncelerinden,
kanıtlarından ve alışkanlıklarından fazla önem
vermektir. Sözü koruyan kişi sonra onu yerine getirir; o zaman da Söz
“beden” yani insanın yaşamı olur öyle ki, bu Söz
davranışları ve eylemleri sayesinde herkesten görünebilir.
İsa’nın kendisi, beden alan Sözdür, yaşamı Baba’nın
tüm insanlığa “söylediği” sevgidir. Söze uyan şakirtler
İsa’nın yaşamının, O’nun Beden Alması’nın
devam etmesidir. Bu, Tanrı’nın gözünde yaşamlarının ne
kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Musa halka konuşurken, Tanrı’nın
İbrahim’e ve nesline olan sevgisini, gerçekleştirdiği büyük
mucizeleri hatırlatarak anlatır. Tanrı’nın eylemleri hiçbir
zaman unutulmamalıdır. Bu sebepten halkın üyeleri her sene
Tanrı’ya toprağın ürününün turfandalarını Ona taparak
sunmalıdırlar. Tanrı’nın lütuflarının
anısı daima canlı kalmalıdır. Rab İsa’dan kurtuluşu
almış olan bizler Musa’nın bu sözüne itaat etmeye devam
edeceğiz ve İsa’nın ölümden dirilişine iman edip
müjdeleyerek, büyüklüğünü ve O’nun Rab olduğunu ilan edeceğiz.
İmanın Sözünü unutmamamızı aziz Pavlus tavsiye ediyor.
Ayrıca onu kendimize saklı tutmayarak yüksek sesle bildirmemize ve
başkalarının duymasını sağlamamızı da
söylemektedir. Dolayısıyla Bu şekilde de insanlar
tarafından hor görülmek ve alay edilmek korkusunu da yeneceğiz ve
şöyle diyen İsa’ya tanıklık edeceğiz: “İnsanların önünde beni
açıkça kabul eden herkesi, İnsan-Oğul da Allah’ın melekleri
önünde açıkça kabul edecek”. Eğer açıkça, hor görülecek
kadar, Rabbin yanında durmuyorsam, O’na iman ettiğimi söyleyemem:
Onun havarisi olarak tanınmaktan korkuyorsam insanların
düşündüklerine daha çok önem verdiğimi gösteriyorum, hem de imansız
insanların düşündüklerine!
Kutsal imanımıza karşı bin bir
zararlı teklif karşımıza çıkar ve bu teklifler
gerçekten denenmelerdir. Onlar Tanrı’nın düşmanından gelir.
O bizleri Tanrı’dan uzak tutmak, O’nu bize düşman olarak göstermek
ister. Buna şaşırmamalıyız, çünkü İsa’nın
kendisi de denenmeler geçirmek zorunda kaldı ve onları yenmek için
çabaladı. O, hepsini bizim için yendi. O’nun bedenin üyeleri olan bizler,
gücümüzü Onun zaferinden alıyoruz ve denendiğimizde, zaferi
kazanabilmek almamız gereken yolu Ondan öğreniyoruz. İsa çok
defa ve değişik şekilde denendi: şeytanın niyeti daima
İsa’nın, Tanrı’yı Baba olarak görmesini engellemekti.
İlk denenmede şeytan İsa’ya Baba’ya bağlı olmadan
beslenmesini teklif ediyor; ikinci denenmede şeytan İsa’ya
Allah’ın Sözünü kendi çıkarlarına göre kullanarak insanların
önünde kendini büyük göstermesini teklif etti; üçüncü de ise insani,
hatta şeytani yollarla politika yapmasını önerdi: şeytan
şiddetten de faydalanmakta. İsa’dan öğrenelim: O, her zaman
kendi düşüncelerine değil, Allah’ın Sözüne önem vererek cevap verdi.
O, tartışma kışkırtmasına girişmiyor, bunun
yerine imanını gösteriyor. O, Tanrı’nın Baba, kendi
Babası olduğuna ve dolayısıyla Onun’la ilgileneceğine
inanıyor. Sanki İsa şunu söylüyor: “Mademki ben Onun
Oğluyum, bir oğul gibi de itaatkâr kalmak istiyorum, Babam olan
Tanrı’nın her Sözünü dinliyorum. Hiçbir şeyi kendim için ve
kendimden aramıyorum, sadece Onu ve arzusunu gerçekleştirmek
istiyorum”. Bu alçakgönüllü ve sevgi dolu itaat İsa’yı muzaffer
kılıyor. Ben de denenmeleri kazandığımda sevgi ve alçakgönüllülükle
itaat ettiğimden gerçekleşeceklerdir) Benim denenmelerimin zaferi de
- dünyadan veya içimdeki hırslardan gelen bütün denenmeleri -sevgi ile
itaat eden bu alçakgönüllülük sayesinde başlayacak. Bu sebepten
Allah’ın Sözünü ve Kilise ile birliği devamlılıkla
arayacağım: o bana sadakatle ve bereketle sevgi olan Baba’nın
Sözünü veriyor!