30/5/2010-KUTSAL ÜÇLÜ-BİRLİK BAYRAMI - C  -

 

 

1.Okuma Özd. 8,22-31  Mezmur 8 2.Okuma Rom. 5,1-5 İncil Yh. 16,12-15

 

Onları dünyadan uzaklaştırmanı değil, Kötü’den korumanı istiyorum”. İsa’nın şakirtleri dünyanın düşmanlığından kaçmamalılar, çünkü bu onlara tanık olma fırsatını vermektedir. Onların üzerine gelen kin, onlara Rab’be olan güçlü, kararlı ve somut sevgilerini gösterme imkanı vermektedir. Bu da, onların yapabileceği en faydalı “müjdelik” olmaktadır; Eski bir sözün dediği gibi: “Din şehitlerinin kanı yeni Hıristiyan tohumudur”! Gerçekten de İsa şakirtlerine kolay, sorunsuz bir yaşam vaat etmiyor. O Baba’dan onları sadece Kötü’den korumasını istiyor. Bu kendisinin onlara öğrettiği ve kötülükten kurtar” diye tamamlanan duanın aynısıdır. Türkçeye tercümemiz böyledir, ancak Grekçe olan metin “bizi Kötü’nün pençesinden kurtar” demektedir. Bizim için en büyük tehlike Şeytan’nın etkisi altında olmaktır, çünkü o bizi Tanrı’dan uzaklaştırır, Baba’yı bir rakip veya düşman olarak görmemize yöneltir, bizi sevmediğini inandırmaya çalışır. Eğer Kötü’nün üzerimizde herhangi bir gücü olsaydı biz de Tanrı’nın sevdiği ve kurtarmak istediği kişileri Ondan uzaklaştırmak ister, nefret, kin duyguları beslerdik. Zulüm edildiği için acı çeken bir Hıristiyanı görmek üzüntü verir, ama nefret eden ve kendini şiddetli söz ve eylemlerle koruyan bir Hıristiyanı görmek daha çok üzüntü vericidir. İsa, Baba’dan içsel yaşamımızı korumasını ister. Çünkü içimizde Baba’ya doğru daima sevgi, herkese karşı daima merhamet, sabır, anlayış bulunmalıdır, hatta isteyerek bize acı çektirenlere karşı da, bu duyguları beslemeliyiz. Bizi sevmeyeni severek gerçek yaşamı, Yukarıdan gelen ve Şeytan’ın etkisinden hür olan yaşamı yaşarız. İsa bizim öyle olmamızı istiyor, yoksa putperestlerden ne farkımız olur? Böyle olmasa İsa’nın ıstıraplarını ve haça gerilmesini boşa çıkarırız. Baba bizi Kötü’den koruyabilir ve bunu bin bir şekilde yapar. Her şeyden önce İsa’nınkine birleşen duamızı dinler. O bizim Onun gerçek evlat olma arzumuzu görür ve gerçekleştirir. İsa’nın söylediklerini gerçekleştiren Baba’ya şükredelim, O korunmamız için yardımını hiç esirgemez: yanımıza sözleri ve örnekleriyle güç verecek kardeşler koymakta, bizi ruhani tehlikelerden korumak için olayları yönlendirmektedir. Bunu yapmak için ilk bakışta terslikler görünen olaylardan da faydalanmaktadır, yüreğimize ve aklımıza kutsal düşünceler ilham etmektedir.

 

Aziz Pavlus büyük keşfini bizimle paylaşıyor: “Biz Rabbimiz Mesih İsa sayesinde Tanrı ile barış içersindeyiz”. Gerçekten de İsa, Baba’ya yönelmemiz için yoldur; Onunla birliği tekrar kurmak, Tanrı tarafından hoş görülmek ve O’na karşı sınırsız bir güven hissetmek için de yol O’dur. İsa ile hiç bir şeyden korkmayız, hatta bize zor denenmeler yaşatan sıkıntılardan bile korkmayız. Nitekim Havari sıkıntıların, sabrı yarattığını, bundan da ümit doğduğunu söyler. Bu ümit de, Tanrı tarafından sevildiğinin garantisidir. Bu öğreti ile aziz Pavlus İsa’nın sözlerini tamamlıyor. İsa şakirtlerine her şeyi söyleyemediğini demişti, çünkü onlar O’na ait olmanın getireceği yorgunluğu yaşamaya hazır değillerdi. İsa, Kutsal Ruh’un öğretisini tamamlayacağını ve bunu bize Baba’nın sevgisinin gizemlerini açıklayarak yapacağını söylemişti. Baba’nın sevgisi “gizemlidir” çünkü zulümlerde ve sıkıntılarda da mevcuttur. Bu şekilde İsa, Tanrı’nın sevgisinin merkezinde olduğumuzu söylemektedir. Bu Tanrı, Baba olan bir Tanrı’dır. Baba’dır; çünkü “tüm asırlardan önce O’ndan doğmuş Oğul” var, “yaratılmış olmayıp, Baba ile aynı özde olan” Oğul’dur, bizim tanıyıp, sevdiğimiz ve bizimle birlikte yaşayan Oğul’dur. Bu Oğul da bizi o kadar çok sevmekte ki kendisini Tanrı’ya bağlayan sevgi Ruhunu üzerimize de döker. Bu Ruh bizi Tanrı’nın sırlarını açıklayacak kadar aydınlatır ve bizlerle gök arasındaki duvarı ve uzaklığı aşar, insanlığımız ile sevgi olan Tanrı arasındaki uzaklığı yok eder.

Aziz Pavlus aynen İsa gibi Kutsal Üçlü-Birlik’ten bahsederken bizleri O’nu öğrenmemiz gereken bir doktrin gibi değil de, içine daldığımız bir yaşam ve bizi kapladığı bir sevgi olarak gösterir. Tanrı’yı tanıma gizemi anlaşılması zor bir gizem değildir, oysa güzelliğinin tadını almak ve onun tarafından kucaklanmak için, içine girebildiğimiz ve yaşayabildiğimiz bir gizemdir. Bu gerçekleşmese karanlıklar bizi örter, egoizmden doğan günah bizi boğar. Hatta Eski Ahit’in son bölümlerinde bile kendi içine kapanık olmayan ve sevgi olan bir Tanrı’nın belirtileri gözükmeye başlamaktadır. Bu Tanrı “başka” bir sevgiye yaşam vermekte, çünkü işbirlik ve birliğin bir ilişkisi yaşamayı arzu etmektedir. Tanrı’mızı tanımak önemlidir: bu şekilde O’nun tamlığına ulaşmak için yaşamımızın, hangi yönde gelişmesi gerektiğini anlıyoruz. Mademki Tanrı’ya benzer yaratıldık, o zaman ancak her düşüncemiz ve eylemimiz sevgi olduğunda ve sevgiye yönlendirdiğinde yani, ancak Tanrı’nın Ruh’u aramızda ve içimizde hareket ettiğinde, gerçekten yaşamaktayız. Tanrı’nın kendisini zavallı günahkarlar bizlere tüm güzelliği ve kutsallığı ile gösterdiği için, mutlu olalım ve O’na şükredelim. Aynı zamanda, karşılıklı sevgimiz sayesinde, Tanrı’nın yaşamının gizemini gösterebilen insan olduğumuz için de, mutlu olalım!