06/06/2010 -
EFKARİSTİYA
BAYRAMI - C
1.Okuma Yar.
14,18-20 Mezmur 109 2.Okuma 1 Kor. 11,23-26
İncil Lk. 9,11-17
Pagan bir milletin pagan kralı Melkisedek,
İbrahim ile karşılaşır: onun önünde ve onun için
hayret edici bir rahiplik sergiler. Rahipliği hayret vericidir hem çünkü o
pagandır, hem de çünkü bu olaydan beş yüz yıl sonra Musevi
milletinin ilk rahibi İbrahim’in soyundan gelip kurbanlar sunmaya
başlayacaktır. Tanrı, gerçek Tanrı sadece Museviler tarafından
tapılmıyor, hizmet edilmiyor ve temsil edilmiyor: O, insanların
yüreğine olduğu gibi kendini göstermeyi bilmiştir.
Melkisedek’in İbrahim’i kutsaması bugünkü okuma
metinlerine girişi yapar: bugünkü tüm metinler çok anlam doludur.
Gerçekten de İsa’nın, şakirtlerini ve tüm halkı Havariler
aracılığıyla, Kendisinden gelen Yaşam Ekmeğini
kabul etmeye hazırladığını görmekteyiz. Aziz
Pavlus’tan ise İsa’nın, kurbanının hatırası
olarak, ekmeği ve şarabı emanet ettiğini, bu işaret
sayesinde İsa’yla nasıl birlik olabileceğimizi
anlattığını, duyuyoruz. Tüm bunlara pagan kralın sade
eylemi aracılığıyla hazırlandık. O, gerçek
Tanrı’ya tapardı, gerçekten de ekmek
ve şarap sunmuştu. Ellerinde bu sunakları tutarak
İbrahim’i de kutsadı. Böylece bu ilk atamız ve tüm soyu, ekmek
ve şarabın sunulmasına tam anlam ve muhteviyat kazandıracak
O’lanı beklemeye başlamıştır. Ekmek ve şarap
toprağın meyvesi ve Tanrı’nın kutsamasının
ürünüdür. Tanrı kutsaması aracılığıyla insanların
çalışmasını faydalı kılar. Ekmek ve şarap
insanın yaşaması için, sevinçle çalışması ve
mutlu olması için gereken destektir. Ekmek ve şarap İsa’nın
elindedir ve kendisini Tanrı’ya sunmasının somut işaretleri
olmaktadır. Şimdi bu ekmek ve şarap, rahiplerin elindedir, onlar
İsa’nın son yemekteki hareketlerini tekrar ederler, ama bunu, bir
dramanın oyuncuları olarak değil de, Rabbin kurbanını
paylaşarak ve devam ettirerek yaparlar.
“Bu benim
bedenimdir” diyen rahipler kendilerinin
Tanrı’ya sunulduklarını biliyorlar. O ekmeğin kendi
yaşamları da olduğunu biliyorlar. Bu sebepten rahiplerimiz için
dua etmekten vazgeçmeyelim, daima yaptıkları bu
sunuşlarının bilincinde olmalarını dileyelim. Ama tüm
imanlılar da Efkaristiya kutsama duasından sonra “Amin” dediklerinde rahibin söylediği sözlere kendilerinin de
dahil olmalarını istemekteler: gerçekten de onlar da Mesih’in
Bedeninin üyeleridirler. Sonra Efkaristiya Ekmeğini almak için
yaklaştıklarında “Mesih’in
bedeni” dendiğinde yine “Amin” diye
cevap verirler: bu şekilde Baba’ya sunulmak için Mesih’le birlik
olmayı kabul ederler ve tüm Bedenine bağlı
kalacaklarını bildirirler (imanlıların şahsi
günahlarına ve zorluklara rağmen).
Bugünkü bayram çok büyük bir bayram, çünkü o, bize
pahalıya mal oluyor! Nitekim Efkarestiya’yı yaşamak bize
kendimizi feda etmeye, hayatımızı sunmaya mal oluyor. Bunu
şimdiye kadar yapmaya çalıştık, şimdiden sonra da,
daha büyük bir merhamet ve sadakatle bunu yaşamaya çalışmak
istiyoruz.
Bugün Kilisemizde yürüyüş yapıyoruz ve Mesih’in
Bedenini gezdiriyoruz: böylece imanlı olsun, olmasın herkese basit
ama gerekli bir gizemin taşıyıcıları olduğumuzu
söylüyoruz. Bu gizemi saklı tutmak istemiyoruz, çünkü o, herkes için
yaşam ve birlik kaynağıdır. Mesih İsa’ya
imanımız ve sevgimiz sadece şahsi yaşam değildir,
aynı zamanda sosyal yaşamdır. İsa’ya sevgimizin ve Onun
bize sevgisinin meyvesi tüm sosyal ve cemaat yaşamımızda da
gözüküyor: bunu tanımak gerekir ve herkese iletmek sevincimizdir.
Tanrı’ya bir kral olan Melkisedek tarafından
sunulan kurban tüm dünyanın günahları için bize verilen gizemi
saklı tutmamaya çağırmaktadır. Günahlar imanlı veya
imansız, tüm insanlara acı çektirmektedirler ve insanların
elinde, günahlara karşı mücadele etmek için, bugün
kutladığımız bu büyük armağandan başka bir
şey yoktur. Hiç bir resmi veya sosyal otorite insanlara iyilik, huzur
vermek için daha iyi bir yolu yoktur. O halde görülmekten korkmadan Rab’bin
Bedenine ve Kanına tapalım: bu gizem herkes tarafından
tanınmalı ve yaklaşılmalıdır.