12/09/2010 - Olağan Devre - 24. Pazar Günü - C
1Okuma Çık.
32,7-11.13-14 Mezmur 50 2.Okuma 1Tim. 1,12-17 İncil
Lk. 15,1-32
“Adil
Peder, dünya seni tanımıyor, ama ben seni tanıyorum. Bunlar da
beni senin gönderdiğini biliyorlar”. Bu Sözü düşünmeye devam ediyorum. Eğer
İsa bunu birçok defa söylediyse çok önemli bir söz olmalıdır.
Duanın başında şöyle demişti: “Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin
İsa Mesih'i tanımalarıdır”. Baba’yı ve
İsa’yı tanımak yaşamdır ve yaşam
kaynağıdır. İsa’yı tanımayan ve
dolayısıyla Tanrı’nın Babamız olduğunu bilmeyen
insan yaşamıyor, ölümden sonra geleceği yoktur ve yüzeysel
değilse ümitsizliğe kapılacaktır veya yüreğinin ve
kendisinin ebediyet arzularını susturması gerekmektedir.
Tanrı’yı ve Oğlu İsa’yı tanımayan insan ancak ve
ancak kendisini kurtarma imkânını aramaktadır ve
dolayısıyla gerçek sevginin güzelliğini ve gücünü
unutmaktadır. Gerçekten de havari Yuhanna şöyle yazmaktadır: “Sevgili kardeşlerim, birbirimizi
sevelim. Çünkü sevgi Tanrı’dandır. Seven herkes Tanrı’dan
doğmuştur ve Tanrı’yı tanır. Sevmeyen kişi
Tanrı’yı tanımış değildir. Çünkü Tanrı
sevgidir.” (1Yuh. 4,7-8). Bunlar aramızdaki sevginin de ne kadar
Tanrı’yı tanımamızla ilgili olduğunu anlatan
sözlerdir. Nitekim etrafımıza baktığımızda
İsa’yı tanımayanların ve O’nun ölümünün yerini, yani
haçını görmek istemeyenlerin sevmeye kabiliyetli
olmadıklarını görürüz. Rabbim yaşamı ve ölümü ile bize
tanıtılan, Tanrı’yı tanımayı kim ciddiye
alıyorsa mutlaka O’na benzemek istemektedir ve bu sebepten kendisini küçük
ve büyük sevgi eylemleriyle sunar. Tarihte, hiçbir sevgi eseri Baba ve
Oğul Tanrı’yı tanımayla desteklenmediyse inşa edilemez
veya başlanamaz. Ailelerimizde çok fedakarlığa sebep olan küçük
sevgi eylemlerini, küçüklere, hastalara, engellilere yapılan ve birçok
kişiyi gerektiren faaliyetleri, günümüzün veya
yaşamımızın birkaç saatini veya tümünü dolduran
yardımları, Tanrı’nın “düşüncesi”ni ve sevgisini
tanımazsak, ayakta tutamaz ve gerçekleştiremezdik. Tanrı’yı
tanımamız sabırlı, sadık, ilgilenen, hiçbir
karşılık beklemeyen yeni ve yenileyici sevgi
kaynağıdır. Bu sebepten İsa şakirtlerinin Baba’ya olan
itaatini tanımaya başlamalarından çok mutludur.
İlk
okuma bize “Allah’ın pişmanlığı”nı
göstermektedir! Böyle söylenince bir küfür gibi gelmektedir; sanki Allah kötü
bir şey yapıp pişman olabilir. “Rab ulusuna vermek istediği cezadan vazgeçti”; Allah’ın
pişmanlığı budur. Ulusunun büyük bir derse ihtiyacı
oluyordu, ama sonra Allah, arkadaşı Musa’nın yalvarması
sayesinde, cezadan vazgeçip af etme yolunu seçiyor. Koruyucu olarak
Allah’ın bir arkadaşına sahip olmak hiç de fena değil!
Aziz Pavlus
bize Allah’ın sırrını açıklıyor; kolayca
arkadaş olabileceğimiz, Oğlu Mesih İsa’yı gönderdi ve
böylece biz O’nda kurtulma garantisine sahip olacağız. O, “dünyaya günahkârları kurtarmak için
geldi”. İhtiyacımız olan kurtuluş günahtan
kurtuluştur: İşlediğimiz günahtan ve sonuçlarından
kurtulmaya ihtiyacımız vardır, aynı zamanda
etrafımızda olan günahın ikna gücünden de kurtulmalıyız.
Bu zihniyet gücü çok tehlikelidir; bizi çevreleyen günah kolayca
etrafımızdaki bütün diğer günahlı insanların
davrandığı gibi - yani, bütün günahkarlar gibi -
davranmamıza yol açar. İnsanın, hem kendi günahından hem de
etrafında olan günahtan kurtuluşu İsa’dan gelir. O bize
Baba’nın sevgisinden konuşur ve onu bize tattırır.
İsa’nın bize Baba’nın sevgisinden konuşması artık
bizim için sevinçtir; pis kokulu elbiselerimize rağmen – meseldeki
kaybolan oğlu düşünelim! - yani günahlarımıza rağmen
sevildiğimizi, beklendiğimizi, Allah’ın hoşuna gittiğimizi
bildiğimizde, ümitsizliğe kapılmamamız için gerçekten bir
yardımdır. Allah bizi cezalandırmaktan vazgeçer. O, insanın
sabrının koyduğu sınırı aşan bir sabır
gösteriyor. Bazı kardeşlerde hiç sabır yoktur, aynı zamanda
onlarda merhamet de yoktur. Aynen İncil’deki hikâyedeki
günahının tecrübesinden sonra geri dönen oğlun abisi gibi…
İki kardeşten en kötü olanı, evden uzaklaşıp her
çeşit günahı işleyen de, yani en kötü geçmişi olan değildir;
en kötüsü, şimdi, eve dönen kardeşi için bayram yapan Baba’nın
sevincine katılmak istemeyendir.
Allah’ın
sevincine tüm evlatları katılmalılar. Allah’ının
duyduğu sevincine katılmayan kişi, kendisini nasıl O’nun
evladı sayabilir? Bugünkü üç meselde aynı konu vardır, o da
Allah’ın sevincidir; İsa bize bunun hakkında konuşmak için
bu üç meselin her birini kullanır. Allah, kuzusunu kaybettikten sonra
bulan çoban gibi, değerli parayı kaybedip bulan kadın gibi ve
oğlunun alçakgönüllülükle pişman olduğu için onu yeniden görüp
kucaklayabilen baba gibi, sevinir ve mutlu olur. Allah’ın sevinci
bozulmamalıdır. Bu sevinci, buna katılmayan oğul
bozmaktadır. İsa bunları anlatırken günahkârları
kurtarmak için onlara yaklaşmasını kabullenmeyen Ferisileri ve
din alimleri düşünüyordu. Bugün ise bizi de düşünmektedir, bizler de
kendimizi başkalarından iyi sanarak onları
yargılamaktayız. Aziz Pavlus büyük bir günahkâr olduğunu hep
hatırlardı; bunu hatırlamak İsa’ya güvenle bakmaya ve
diğer insanlara da alçakgönüllülük ve merhametle bakmaya ona yardım
etmiştir. Günahlarımı hatırladıkça beni affeden Rab’be
doğru minnettarlığım artmakta ve kardeşlerimi de
affetmesi için O’na olan duam canlanmaktadır.