26/09/2010 - Olağan Devre 26. Pazar Günü - C -
1.Okuma Amos 6,
1.4-7 Mezmur 145 2.Okuma 1 Tim. 6, 11-16 İncil Lk.
16, 19-31
İsa’nın
“rahipsel” denilen duasını okumayı tamamladık:
İsa’nın bu sözleri sayesinde özellikle rahipler yardım elde
etmiş oluyorlar. Ama İsa bu sözleri söylerken mutlaka sadece
onları değil, tüm vaftizlileri, kendisine iman edenleri
düşünüyordu, çünkü O, tüm dünyanın kurtarıcısı. Biz
her şeyden önce İsa’nın dua etmiş olmasından ve bu
duaya dahil olmaktan çok mutluyuz. O Baba’dan bizleri kötülükten
korumasını, Hükümdarlığına faydalı
kılmasını, Onunla ve aramızda birlik içersinde
olmamızı istedi, böylece yaşamımız, halen Ona
inanmayanların iman etmesi için fırsat ve uyarı olacaktır.
Son olarak da O, Baba’dan sevgisinin içimizde olmasını diledi: bu
şekilde bizim ve Tanrı’nın yaşamı tek bir şey
olacaktır. Bu duadan memnunuz, ancak İsa’nın dilediği
şeylere karşı herhangi bir şey yapmamaya da
çalışacağız. Bu dua sayesinde Tanrı’ya daha derin ve
Onun yüreğine ve çehresine daha dikkatle bakıyoruz. İmanlı
olarak yaşamımız her şeyden önce günahtan kaçınmak
için bir tedirginlik olmamalı, ama Tanrı’mız ile birlik
içersinde olmak için ve Ona benzemek için çaba olmalıdır: O bir sevgi
kaynağıdır, ölümü göz önünde tutacak kadar kendini vermeye
hazır bir sevgidir. Ona bakarak taklit edebiliriz: gerçekten de Ona
bakarak Ona benzer olabiliriz. Eğer İsa’ya ve Onunla birlikte Babaya,
benzemeye ve yaklaşmaya çalışırsak günah bizden uzak
olacaktır. Rabbin bu duasını okurken onun birçok kere ve birçok
şekilde Tanrı tarafından duyulduğunu
hatırlayalım. Buna, Kilisenin tarihine bu sözlerin
ışığında baktığımızda emin
olabiliriz. Birçok aziz kardeşimizin yaşamı bu duanın Baba tarafından
dinlendiğinin göstergesidir. Yaşamımda da İsa’nın
istediğinin gerçekleştiğini görebilirim. Bu sebepten sevinçle
Rable birleşebilirim ve aynı duyguları paylaşarak dua
etmeye devam edebilirim.
Allah’ın
Sözü egoizmimizden kaynaklanan tehlikeler karşısında bizleri
uyanık tutmaya devam etmektedir. Bugün de peygamber Amos ve İsa da
zenginlikleri kullanma şekli hakkında bizleri bilgilendiriyorlar ve
bizim için belirttikleri tehdit hakkında uyarıyorlar. Magnificat
(Şükran) ilahisinin bir cümlesi bugünkü eğitimi çok iyi
özetlemektedir: “Açları nimetlerle
doldurdu, zenginleri ise elleri boş çevirdi”. Meryem böyle dua ederek
Kutsal Kitap bilgeliğini özetliyor, hatta halk bilgeliğini de. Kim,
zenginlerin hastalıklardan ve kötü olaylardan muaf
olmadıklarını görmedi ki? Kim, zenginlerin sempati
çekmediklerini, yalnızca pohpohlandıklarını görmedi ki?
Amos
zenginlerin davranma şekillerini anlatmaktadır: Eğleniyorlar,
karınlarını doyuruyorlar ve üzerlerine kokular döküyorlar, ama
halkın bozulma durumunun farkında değiller ve bu durumu
iyileştirmek için hiçbir şey yapmamaktalar; bunun için bundan
başkalarından daha çok acı çekecekler.
İsa
sadece zenginlerle, fakirler arasındaki durumu bizi inceletmekle
yetinmiyor. O, herkesi bekleyen ölüm ve ondan sonra farklı
durumlarına dikkatlerimizi çekmektedir. İbrahim sadece, tüm
“kötülükleri” çok büyük bir alçakgönüllülükle kabullenen fakiri,
karşılamaktadır. Zengin, merhametsiz olduğundan kabul
bulmuyor çünkü İbrahim’in bulunduğu yerde, sadece merhametli olan,
birliğe dahil olabilir. Muhtaç olan kardeşini görmeyen, sevgi ve merhamet
dolu olan Tanrı ile birlik içerisinde değildir. Rab’bin
öğretisi, hikâye şeklinde olsa da, açık ve kuvvetlidir.
İnsanların gözleri vardır ve onları Tanrı’nın
ışığıyla, yani sevgi ışığıyla,
bakmak için kullanmalıdırlar; bu şekilde yanındakileri
görebilirler ve, kendileri o durumdaymışlar gibi, ne ihtiyaçları
varsa, onlara verebilirler.
İsa
hikâyeye mesele başka değerli bir öğreti ile devam etmektedir.
İnsanlar, özellikle zenginler, bulundukları dramatik durumdan
nasıl haberdar edilebilirler? Onlar için sağduyu yeterli
değildir, egoizmi, cimriliği ve katı yürekliliği yenmek
için öğretiler yeterli değil mi? Zenginlerin,
başkalarının acılarını görmeleri ve yüreklerini
açmaları için mucize mi gereklidir? İsa, insan yüreğinin
nasıl olduğunu bilmektedir, kötü ve yüreği kapalı
olanların da. Böyle bir yürek en büyük mucizeyi bile görse tövbe etmez,
hatta bir ölünün dört gün sonra canlandığını görse de fikir
değiştirmez. İsa kuşkusuz kendi dirilişinin de
zenginliğe ve güce bağlı olanların yüreğini
değiştiremeyeceğini düşünmektedir. Herkes, acı çekenleri
sevmeden ve yardıma ihtiyacı zayıf olanları
düşünmeden, kendi yaşamını hoş sürmek için bahane
bulmayı bilir; muhtaç insanlar sadece rahatsızlık yaratanlar
gibi görünürler. Tanrı’nın insanlara verebileceği tek
yardım Kutsal Yazılardır, Sözüdür, özellikle de, Oğlu
tarafından ve O’ndan öğrenip her yaşam durumuna O’nun Ruh’unu
getiren şakirtlerinin tarafından yaşanmış Sözdür.
Aziz Pavlus
şakirdine imanda sadakatli olmayı tavsiye etmektedir, çünkü sadece
İsa’ya iman onu kurtarabilir ve onu sevgide ve sabırda gerçek bir
tanık yapabilir.
Bu tavsiye
bizler içindir. Nitekim bizler yaşadığımız
refahlı ve fakirleri sömürücü ortamı, misafirperver ve
barış Tanrı’sına layık bir aileye çevirmeliyiz.