8/08/2004 Olağan Devre 19. Pazar Günü C
İlk Okuma Bilgelik 18,6-9 Mezmur 32
İkinci Okuma İbranilere 11,1-2.8-19 İncil Luka 12,32-48
Bu günkü okumalar geçen haftanın konusunda bizi düşündürmeye
devam ediyorlar. Bu dünyada geçiciyiz, ebedi ülkemize doğru yürüyoruz.
Bizi seven bu dünyanın sınırları ötesinde bizi bekliyor.
Bilgelik Kitabı Allahın halkına olan dikkatini gözler önüne
seriyor: bilinmeyen yolculuğunda halkını yöneltmek için
işaretler verdi ve hiç bir insanın tek başına
korunamayacağı tehlikelerden onu korudu. Azizler, yani Allaha ait
olanlar yaşamlarında daima Allahın rehberliğinden
faydalanmak için her durumda kendilerine bir yaşam kanunu
vermişlerdir, bu yaşam kanunu Allaha övgü üzerine inşa
edilmiştir.
Bu edebi metinde Kilisenin tasvir edildiğini görüyoruz: Kilise,
bazı bölümlerinin kat edilmesinin çok zor olduğu ve bilinmeyene
doğru yolculuğu göze alan halktır. Bunu büyük güven ve
mutlulukla yapıyor: Allah tarafından yönlendirildiğini ve
yeryüzündeki tüm halklara yardımcı olduğunu bilmektedir.
Yolculuğun kanunlarını güvenle ve emin olarak İsanın
ağzından öğreniyor.
İsanın öğrencilerine verdiği tavsiyeler bizim de
Pederin hükümdarlığında yaşamamız için yöntemlerdir.
Peder daima Peder olmalıdır ve bizim
Onun Efendi durumunu veya hizmetkar durumunu alçaltmamalıdır.
Tam bir güven şarttır. Bunun artması insan kalbimizden zamanla
çıkaracağımız boş şeyler, zenginlikler,
hazinelerle ters orantılı olarak artacaktır. Bu sebepten
İsa genelde içimizden geleni yapmayı
arzuladığımızın tersini tavsiye eder. O elimizdeki her
şeyi satmamızı, cömert olmamızı ve her şeyimiz
vermemizi tavsiye eder. O zaman düşüncemiz paramızda veya mülkümüzde
olmayacak, onu arttırmak için uğraşmayacağız.
Kalbimizi sevgi ilişkileriyle doldurmak için hür olacağız. Bizi
zenginleştiren ve benliğimizin en derin açlığını
dolduran ilişkiler kuracağız ve bunlar bizi başkaları
için sevinç ve huzur araçları kılacaklardır. Hazineniz nerede
ise kalbiniz orada olacaktır.
İsa daima arkadaşlarıyla birlikte olmayacaktır, çünkü
en büyük sevgi eylemini yaparak, yani yaşamını vererek
düğüne gidecektir. Ancak sonra dönecektir ve döndüğünde
hizmetkarlarını unutmayacaktır. İsa meselleri
anlatırken arkadaşlarının onu sevmede ve onunla
ilişkide büyümeleri için kendinden bahsediyor. Döndüğü zaman
hizmetkarlarının davranışlarına dikkat edecektir ve
Onu bekleyip beklemediklerini anlayacaktır. Onu nasıl beklediklerine
bakarak Onu sevip sevmediklerini anlayacak, yokluğunda ilişkilerini
canlı tuttular mı diye bakacaktır.
İsa arkadaşlarının sevgisini önemsiyor, bu sevginin
birbirlerine karşı sevgi ve hizmet olmasını istiyor.
Onları mükafatlandırmak için kendi hizmet edecektir:
Kıyafetlerini giyecek, onları sofraya oturtacak ve onlara hizmet
edecektir.
Sebat, sadakat, dikkat: bunlar sevgiyi gerçek ve somut kılan,
yaşamı kutsal ve değerli kılan
davranışlardır. İbranilere Mektubun bize verdiği
örnekte İbrahimin imanı da işte, böyledir. Sağlam temel
üzerine kurulmuş kenti bekliyordu. Biz ondan ebedi yurdumuzu beklemeyi
öğreniyoruz. Gözümüzü ona dikerek ve onun merkezinde olan Rab İsaya
bakarak bekliyoruz. Rabbin dönüşünü beklemek tembellik yapmak
değildir, sadece dua etmek veya korkmak da değildir. Bir adamın
ölümünün çok yakın olduğunu öğrendiğinde sevincini
hatırlıyorum. Ölümüne 8 veya 10 gün kalmıştı. Bu
günleri nasıl yaşaması gerektiğini bana sormuştu. Ona
şöyle demiştim: Sahibi dönünce onu çalışırken bulacak
olan hizmetkara, ne mutlu! Bana sevincinden nasıl teşekkür edeceğini
bilemiyordu.
İsanın öğrencilerinin işi, sevgiden ve Onun Sözlerini dinlemekten
doğan hizmettir. İsanın öğrencilerinin işi yorucu da olsa, haç ta olsa daima
yaşam, sevinç ve hürriyet kaynağıdır. Herhangi bir
işte Rabbin öğrencileri Rablerini sevmeye dikkat ederler, çünkü Onun
tarafından sevildiklerini bilirler. O düğündedir,
yaşamını gelinine, Kiliseye vermektedir. Bunun için onlar da bu
sevgiye katılarak, Kilisenin dünyadaki misyonu için ihtiyacı olan
yerde, kendilerini kardeşlerine sevinçle hizmet etmeye adarlar.