25/04/04 - PASKALYA
DEVRESİ - 3. PAZAR GÜNÜ - C YILI
Birinci okuma Hav. Kit. 5,27-32.40 Mezmur
30
İkinci okuma Apokalipsis 5,11-14 İncil Yuh. 21,1-19
Aziz Yuhanna bize
Apokalipsis Kitabında, İsa'ya olan iman yüzünden ceza olarak Patmos
adasında bulunurken gördüğü görüşlerde duyduklarını
iletmektedir. Yuhanna meleklerin ve bütün yaratılışın, Rab
İsa'ya olan övgülerini duyuyor. İsa, "Kurban edilmiş
Kuzu" diye çağırılmaktadır! Nitekim O'nun en
büyük ve en derin sevgi eylemi, O'nun kurbanı olmasıdır, Peder'e
kendini feda etmesi, uğrumuza çarmıha gerilip, ölmeyi kabul
etmesidir. Bunun için minnetle O'nu yüceltiyoruz. Meleklerle ve bütün
yaratılışla birlikte O'na "gücü, hikmeti ve kudreti,
yüceliği ve övgüyü almaya layıksın" diye söyleyelim.
İnsanlar, her ne kadar büyük ve yetkili iseler de, İsa'nın
önünde hiçtirler, onların da, ancak ve ancak İsa'nın
verebileceği kurtuluşa ihtiyaçları vardır.
İmanlılar bu dünyanın büyüklerinden, yalnızca zulmedilmeyi
bekleyebilirler, çünkü dünyanın büyükleri İsa'yı da reddettiler,
çarmıha gerdiler ve hala O'nu kabul etmiyorlar.
Birinci okumada
görüyoruz ki, İsa'yı çarmıha gererek öldürme sebebi olan red,
Havarileri de hapishaneye kapattırma sebebi oluyor; fakat onlar da kendi
Rabb'leriyle aynı şekilde muamele görmekten seviniyorlar.
İnsanların tehditlerinden korkmuyorlar, çünkü güç, cesaret, sevinç ve
tanıklık yeteneğini aldılar!
Havarilerde ve
diğer şakirtlerdeki bu yeni hayat, bu yenilik nereden geliyor?
Kesinlikle Dirilmiş İsa'yla karşılaşmalarından
gelmektedir! Bu günkü İncil, İsa'nın, yedi şakirde olan bir
görünüşünü bize anlatmaktadır. Onlar tekrar Celile'ye dönmüştü:
sanki eski hayata dönmek istemişler gibi... Nitekim Petrus, İsa'dan
bu işe çağırılmadan, balık tutmaya gitmeye karar
veriyor, ve diğerleri de onunla beraber gidiyorlar. Belki başka ne
yapacaklarını onlar da bilmiyorlar... İyi ki en azından
birlikte kalıp, beraber çalışıyorlar. Fakat bütün gece
boş yere yoruluyorlar. Bu sonuç, İsa'nın isteğini
sormadıklarından dolayı, bir ceza olabilir, fakat İsa,
onların birlikte kaldıkları için, onları ödüllendirip,
onlara özel bir şekilde kendisini gösteriyor. Onlar hemen O'nu
tanımıyorlar ve O onlara, ilk bakışta faydasız bir
şeyi yapmaya emir veriyor. Yedi şakirt ise, alçakgönüllülükle
tanımadıkları o insana itaat edip, tekrar ağı
atıyorlar. Ve onların alçakgönüllü itaatleri ödüllendiriliyor: hem
bol bol balık tutuyorlar, hem de, daha neşe veren şey,
kıyıdaki tanınmayanın Rab olduğunu anlıyorlar.
Petrus da, "yüz elli üç iri balık dolu ağı" karaya
çekerek, İsa'ya olan sevgisini gösteriyor. (Belki o bol bol balık
avı onları o kadar etkiledi ki, balıkları tek tek
saydılar...). İncilci Yuhanna bu numara içinde daha derin bir anlam
var olduğunu anladı: bu numara dünyanın bütün
uluslarını kapsar. Ağ, İsa'nın yanına o kadar çok
ulusları topladığı halde, yırtılmaz! O ağ,
herkes anlayabildiği gibi, Kiliseyi temsil ediyor. Kilise, çok farklı
olmalarına rağmen, İsa'ya olan tek bir sevgide
birleşmiş bütün kültürleri ve halkları Rabbe götürmektedir.
Bu avlama
aracılığıyla, şakirtler birleşmiş ve itaatli
olmaları, faaliyetlerine karar vermeden önce, aralarındaki
İsa'nın bulunmasını hatırlamaları
gerektiğini anlıyorlar. İsa'yla birlikte kalıp, O'nunla
beraber yiyecekler! O'nunla beraber kalarak, O'nun ellerinden ve sevgisinden
besin alarak, İsa'yı yücelten ve 'Bölen Şeytan'dan koruyan
birlik ruhunu alacaklar. Mesih İsa'yla birlikte "her
yiyeceklerinde", O'nu, aralarındaki var Olan olarak,
tanıyacaklardır!
Yemekten sonra,
İsa Petrus'a daha önce hiç sormamış bir soru soruyor; ayrıca
bu sorunun önemini vurgulamak için ve bize de hitap edilmiş olduğunu
hissetmemiz için, üç kere o soruyu tekrarlamaktadır: "Beni
seviyor musun?". Mesih İsa Petrus'a da ve bana da, onun bütün
öğretişlerini anladığımı, veya O'nun bütün
söylediklerini hatırladığımı sormuyor. Petrus'a
pişman olup olmadığını bile sormuyor: yalnızca
kendisini karşılıksızca sevip sevmediğini soruyor. "Beni
seviyor musun?" İsa şakirdine bu soruyu sormak için bu
ana kadar bekledi! Eğer ıstırap çekmeden önce sorsaydı,
O'na olan sevgi, insancıl şeref, başarı ve bencillik ile
karıştırılabiliyordu. İsa dünyanın büyükleri
tarafından reddedildikten, haçta öldükten sonra, O'na olan sevgi
yanlış anlaşılamaz, saf ve gerçek bir sevgi olabilir.
"Beni
seviyor musun?"
Şakirtlerin rehberi olana hitap edilmiş bu soru, bana da hitap
edilmektedir. Bu soru üç defa, ve her defa daha derin bir şekilde
tekrarlanılıyor. Mesih İsa başkalarının
etkisinden özgür ve O'na itaat eden bir sevgiyi diliyor. Kendi hayatını
sunan, kendi çıkarını aramayan, samimi arkadaşlıktan
gelen gerçek bir sevgiyi istemektedir. Bu sevgi yalnızca alçakgönüllü bir
yürekten gelebilir: sadece böyle bir yürek İsa'nın büyük ve
sadık arkadaşı olabilir. Dinleyen ve itaat eden bir sevgi, uğrumuza
"kurban edilmiş Kuzu"ya olan övgümüzdür! Deneme
içinde bulunduğumuzda da, bize laf atıldığında da,
kardeşlerden ayrılmamızı teşvik eden ayartmalar
geldiğinde de, böyle bir sevgi bizi sadık olmamızı
sağlayacaktır.