06/01/2004 -
EPİFANYA BAYRAMI - C YILI
Birinci
okuma İşaya 60,1-6
Mezmur 71
İkinci
okuma Efeslilere 3,2-6
İncil Mt. 2,1-12
Bugün kendi
vaftizim için, Rab İsa'ya teşekkür ediyorum. Bu günde ebeveynim,
müneccimleri örnek alarak, beni O'na bir nevi armağan olarak emanet
etmişlerdir: böylece, saklı olan gizemin nuru Kutsal Ruh
vasıtasıyla açıklanmış, hayatımda işlemeye
başlamıştır.
Aziz Pavlus bu
gizi ifşa edip ilan etmek kendi görevi saymıştır. Bu giz
Kilise tarafından beyan edilen lütuf ve yeni hayattır. Sadece beyan
etmek yetmez, aynı zamanda Gizemler aracılığıyla onu
paylaşmaktayız. Bu eser kurtuluştur! Başka hiçbir şey
ve hiçbir kimse imanımızın kutsal Gizemlerinin verdiği
kurtuluşu veremez. Bundan dolayı birçokları onu arzu etmekte, ve
aynı zamanda, kral Hirodes gibi, dünyaya hükmetmek isteyenler de bu
kurtuluştan tiksinmektedir.
Bugün, Meryem Ana
ve Kilise tüm dünyaya, bütün uluslara ve kavimlere, tüm kültürlere ve dinlere,
kendiler için gelen küçük İsa'yı sunmaktadır. O, onları
kabul etmek ve onlara arzu ettikleri saadeti vermeye gelmiştir.
İncil'in söz ettiği müneccimler beşer gönüllerinin
arayışının simgesidir. Kurtarıcıyı, Mesih'i
bekleyen sadece İsrail halkı değildi: bütün uluslar,
gönüllerinin boşluğunu dolduracak olan birini beklemekte, ona muhtaç
olduğunu hissetmektedir. Nereye bakılırsa, yıldızlara
bile bakılırsa, O'nun geleceğini anlamalı ve O'nun
sayesinde ile O'nun için herşey yaratıldığını
bilmeliyiz.
Şimdi
okuduğumuz İncil parçası manidar bir olayı anlatmakta, her
kişinin ve her ulusun başına gelen bir olayı
anlatmaktadır. Hayatın ve tarihin manasını ve yönümü
araştırmaya başlayan herkes, önemli ve meşhur kişilere
rastlamaktadır. Bilgelik, zenginlik veya sulta sayesinde meşhur
olanlar. Aynı şekilde müneccimler de kral Hirodes'e, kahinlere ve
Yazıcılara rastlamışlar ve bu şekilde Kutsal
Yazılarla tanışmışlar.
Kutsal
Yazılar aracılığıyla uzun yolculuğunun sislerini
kaldırmaya başlamıştır: güvenilir bilgiler buldular
ki, böylece arayışlarına daha emin bir şekilde devam
edebildiler, ve böylece Allah'ın yakınlığından gelen
sevinci de duydular!
Bu gerçek sevinci
hiç kimse bizden alamaz, ne kin ne kıskançlık ne de
yalancılık. Arayışın son evreleri neşe ile
doludur: o zamanda insanın önemi ve ululuğunu ne para veya zenginlik,
ne sulta ne de sahte bilgelik oluşturmaktadır.
En sonunda gerçek
hazineyi, yani Meryem Ana'nın kollarında oturan küçük
İsa'yı bulduğumuz anda, kendimiz ve yaşamımız
için her çeşit endişe yok olur. O zamanda neşemizin nedeni
fakirliğimiz, insanların gözünde küçük ve önemsiz olduğumuzdan
gelmekte, neşemiz bu küçük çocuğa şan ve şeref vermekten
gelmektedir. Çünkü O yüreğimizi ve zihniyetimizi kendi alçakgönüllülükle
ve tatlılıkla, kendi hayatı ve kendi esrarengiz fakirlikle
doldurmuştur. Müneccimler İsa'ya bulduktan sonra kendi zenginlikleri
ve varlıklarını, sulta ve heybetlerini
bırakmışlar, her şeyi bu küçük çocuğa terk
etmişlerdir. Sevgi ile altını kullanabilen, O'dur (altın);
bütün ulusların itaatine layık olan, O'dur (günlük); bütün zamanlara
anlam veren ad, Onundur (mür).
Bu müneccimler
kendimizi simgelemektedir: biz de onların
arayışlarının evrelerini kat etmeliyiz ve biz de sonunda
İsa'ya varınca, O'nun gerçek sevinci bulacağız. O sevinç
ki, doğmak ve gelişmek için eşyalara muhtaç değildir:
bilakis, eşyalarımızı paylaşmaya teşvik eder ve
böylece daha da büyük ve derin olur.
Müneccimler
putperest ulusları, dünyanın çeşitli dinlerini de
simgelemektedirler, bütün dünya, bu gerçeği bilmezse de, Mesih İsa
aramaktadır.
Kendi
yüreğimizde İsa'yı taşıyan bizler, hiç olmazsa bu
yıldızın küçük bir ışını olabiliriz; bu
ışın Beytlehem'e, küçük İsa ile Meryem Ana'nın
bulduğu yere yol göstermektedir. İsa yüreğimizde kalsın,
kendi sözlerini kabul edip onlara göre hareket etmeye çalışalım
ki, yaşamımız bir tanıklık olsun, O'nu bulabilmek için
bir kılavuz olsun!
İşaya
peygamber de bu sevinci önceden beyan etmiştir: herkes Allah'ın
ihtişamını beyan etmek için tek bir yerde toplanacaktır.
Biz de bu yer Beytlehem'deki mağara olduğunu biliriz!