10/12/06 - NOEL BAYRAMINA HAZIRLANIŞ DEVRESİ - 2. Pazar Günü – C

İlk Okuma                        Baruk 5,1-9                        Mezmur 125/126

İkinci Okuma   Flp. 1,4-6.8-11                        İncil                         Luk. 3,1-6

 

“Ben Allah’ınız Rab, kutsalım!” Allah’ın kutsal olması ne demektir? Kutsal kelimesi birçok şekilde anlatılmaktadır. Latince de sanctus kullanıldığında kutsal sayılmayan tüm din dışı şeylerden ayrı olan ve sadece ibadet için kullanılan anlamını taşımaktadır. İbranicede de aşağı yukarı aynı şey kastedilmektedir: Allah’a adanmış, kutsanmış, arınmış, ibadete kullanılmaya hazır anlamındadır. Yunancada, yani havarilerin ve İncil yazarlarının dilinde hagios denilir ve kelimenin etimolojisine bakarsak “topraksız” yani yeryüzünün dışında veya üzerinde olandır. Yeryüzünün dışında olan ona ve hareketlerine bağlı değildir. Allah kutsaldır: O değişmez, insanlar O’na itaat etmediklerinde veya isyan ettiklerinde O’nun sevgisi azalmaz, O kin tutmaz. İsa’nın söylediklerini işte bu şekilde anlamalıyız: “Göklerdeki Babanızın …, güneşini hem kötülerin hem de iyilerin üzerine doğdurur. Yağmurunu da hem doğruların hem de eğrilerin üzerine yağdırır”. (Mt 45, 5). Böyle davranmasının sebebi kutsal oluşu ve yeryüzünün olaylarından, insanların davranışlarından etkilenmemesidir. Baba Allah daima babadır ve bize daima bir babanın evladına baktığı gözlerle bakar. Allah kutsaldır: biz bundan eminiz ve sevinç duymaktayız, O’nu her gördüğümüzde hiç değişmemiş olduğunu görürüz. O daima, yaratılışın iyiliğinde ve Sevgili Oğlu İsa’nın Sözünde bize tanıtıldığı gibi olacaktır. Bu demek ki, O, insan gibi düşünülemez, tersine insanlar O’na benzemeye çağrılır, çünkü onlar “Allah’ın görüntüsü ve benzerleridir”.  Mükemmel insan, içinde ilahi sevginin tamlığını taşıyandır. Bunun için bizler Allah’ı örnek almalıyız: O’nun kutsallığı bize de ait olmalıdır; gerçek, tam, olgun insanlar olmak istiyorsak O’na benzemeliyiz. İnsan, kutsal olmadıkça tam insan olmayacaktır, tamamı ile idealine kavuşmayacaktır ve kendi gerçekleşmesine ulaşamayacaktır.

Yeremya’nın sekreteri olan peygamber Baruk’a ait sayılan metin ümide ve güvene büyük bir davettir. Halka büyük bir acı ve ümitsizlik esnasında verildi. Ancak Allah halka söz verdikten sonra ümitsizliğe kapılması için artık sebep yoktur: yapması gereken tek şey, sözün gerçekleşmesini beklemelidir ve hazırlanmalıdır! “Allah’ın adaletiyle örtün, başına Sonsuz’un şan tacını koy…”! İşte verilen Sözün gerçekleşmesi böyle beklenmektedir: Adaletle örtünmek, tüm yaşamı Allah’ın arzusunu gerçekleştirmek için yaşamaktan başka ne anlama gelebilir ki? Başına Sonsuz’un şan tacını koymak da tüm varlığınla Allah’ın varlığının işareti olmak, kendi yaşamınla O’na benzer olmak, değil midir? Kurtarıcımız gelince, beklenilmek ister, çünkü sadece O’nu bekliyorsak, O’nu karşılamaya hazır olacağız ve kurtarılmayı kabulleneceğiz. O’nu beklememize yardımcı olmak için, işte şimdi Kurtarıcının gelişini hazırlayan Yahya geliyor. Halkın bekleyişini canlı kılmak için, işte Yahya! O, fakirlerin ve ezilenlerin acı çektiği yerde, konuşması için Allah tarafından gönderildi: acı çekenler sadece O’nun durumlarını değiştirebileceğini biliyorlar. Etraflarında çok güçlü insanlar var, kendilerine ve silahlarına çok güveniyorlar, emretmeye hazırlar, hizmet etmeyi ise hiç düşünmüyorlar. Luka birkaçının adını bile veriyor; maalesef aralarında dini liderler de var, onlar da Allah’ı tanımayanların yöntemlerini kullanmaktadırlar.

Yahya, otoritelerin dinleyicileri etkileyebilecekleri yerlerde konuşmaktan kaçınıyor. O, Allah’ın ona emanet ettiği sözleri, ıssız yerlerde anlatıyor. Orada insanın kendi ile baş başa, daha doğrusu Allah ile baş başa kalabildiği yerlerde konuşuyor ve burada Peder’in sesi güçlü oluyor, çünkü yüreğe seslenen tek ses oluyor. Fakirlerin de tövbe etmesi gerekiyor, onlar da günahlarından dolayı acı çekiyor ve egoizmleri onlara üzüntü veriyor. Onlar da gelecek Olanı karşılamaya hazırlayan Sözden, gerçek ve derin sevinç duyacaklardır, onları yeryüzünün kölesi haline getiren kötülükten, Söz’ün yardımıyla arınacaklardır.

Noel bayramına hazırlanış devresinde Allah’ın bize konuşabileceği, Sözünü duyurtabileceği, çölü biz de arayabiliriz. Sadece Allah’ın sesini duyabilmemiz için yeteri kadar uzun sessizlik anlarımızı çoğaltabilecek miyiz? Belki evimizden çıkmamız gerekecektir, belki sessizliğin hazırlandığı ve muhafaza edildiği bir kiliseye gitmemiz gerekecektir. “Yahya, Allah’ın Sözünü çölde duydu”. Kimsenin dikkatimizi dağıtmayacağı yerde hikmet, muhakeme, nurla aydınlanacağız ve bunun sayesinde yaşamımızın dümenini gerçek barış ve sevince doğru yöneltebileceğiz. Böylece bizler de acı çeken bu dünyada, ümit ve güven dağıtıcıları olacağız.