25/12/2006 - NOEL BAYRAMI
İlk
Okuma Yşa. 52,7-10 Mezmur 97
İkinci Okuma İbr.
1,1-6 İncil
Yuh. 1,1-18
Bugünkü okumalar, özellikle de İncil, her sene bizi Noel bayramı
dolaylarında kaplayan duygusallık havasından
kurtarmaktadır. Tüm Hıristiyanlara sevinç veren bu bayram çok ciddi
bir olayı kutlar. Dikkatimize verilen Bebek, Allah’ın Sözünün beden
almasıdır.
Allah’ın Sözü nedir? Söz, aklımızdakini ve
yüreğimizdekini başka kişilere aktarmamızı
sağlar. Allah sevgisinden başka neyi aktarabilir ki? Sevgisini bizden
başka kime verebilir ki? Bizlere, O’ndan çok uzakta olan bizlere… Allah,
bizimle nasıl bağlantı kurabilir? Bizler günahkârız ve
O’ndan çok uzaktayız, bize sevgisini ve hikmetini nasıl iletebilir?
İşte bugün cevabı: Allah sadece bilmemiz için değil tüm
iyiliğini tatmamız için bize cevap veriyor. Doğan Bebek sorumuza
cevaptır, yaşamın anlamını
arayışımıza cevaptır, birlik arzumuza, ciddiyet,
sevinç, barış arzumuza cevaptır. Allah o Bebek
aracılığıyla bize son ve tamamlayıcı şekilde
konuşuyor. Bu Sözü herkes anlayabilir, tek aranan şart basit ve küçük
olma hallerinden vazgeçmemeleridir.
Bizim kadar hayret içersinde olan Annenin kollarında duran Bebek “lütuf ve gerçek”tir. Bebek İsa’nın önünde
durduğumuzda Allah’ın “lütfü”
ile karşı karşıya olduğumuzu anlarız, yani
Allah’ın insanlara bağışlamak istediği
karşılıksız sevgisi ile karşı karşıya
olduğumuzu anlarız. Henüz konuşamayan o Küçüğe
baktığımızda Allah’ın çehresinin güzelliği ve
derinliği olan “gerçek” ile
ilişki içersinde olduğumuzu fark ederiz. Gerçek ve lütuf, aynı gerçeği gösteren iki kelimedir,
Peder’in sevgisini söyleyen ve belirten armağan!
Bugünlerde
dikkatimiz çocukların veya büyüklerin yaptığı kreşlere
çevrilidir. Bunun sayesinde Meryem ile Yusuf’un Oğullarını
nasıl karşıladıklarını ve çobanların gece
karanlığında nasıl koşup O’na armağanlar
getirdiklerini hatırlarız. Bizler de minnettarlık
duyduğumuz kişilere hediyeler yapmayı düşündük, onlara
Allah’ın lütfünün ve Bebeğin yakınlığının
işaretini vermek istiyoruz. Belki de Bebeği mutlu edecek bir hediye
düşünmedik! Herhalde O, oyuncaklar veya çikolatalar istemez! O
yaşamımızı etkileyen tek hediyeyi istiyor. Bu hediye bizim
O’nu dinlememizdir. O, Söz’dür. Bunu bize ikinci okuma
hatırlatmaktadır: O, Allah’ın Sözü’dür, büyük ve korkunç
Allah’ı yeryüzüne yaklaştıran Söz’dür. Onun sayesinde dünya
değişiyor, huzur ve barış yeri oluyor, kardeşlik hüküm
sürüyor! Kreşteki çobanlara baktığımızda hediye olarak
kulağımızı uzatıyoruz ve dinliyoruz. Bebeğin kalbimize söylediği
sözleri dinliyoruz: “Bırak seni seveyim, sen de sev, affet,
anlayışlı ol, bana bağlı kal, Annemin örneğini
izle!”.
Bebeğin
sesini dinlemeye başladığımızda yüreğimiz
sevinçle dolacak. Yeşaya bu sevinçten bahseder ve mezmur da bu sevincimizi
ilahi ile belirtmeye çağırır. “Ey Yeruşalem harabeleri, sesinizi hep birlikte, sevinçle
yükseltin! Çünkü Rab kavmine teselli verdi ve Yeruşalem'i kurtardı”.
“Tüm yeryüzü gördü Allah'ımızın zaferini. Neşe
çığlıkları atın Rabbe doğru!”.
Bugünlerde
söylediğimiz ilahiler Bebeğe sunduğumuz başka bir hediyedir.
Belki de onların sayesinde yüreğimiz yumuşuyor ve daha
şefkatli, sevgi dolu, muhtaç kardeşlere karşı ilgili
oluyoruz.
İnsani beden
alan Allah’ın Oğlu, gerçekten büyük ve ciddi bir gizemdir. Çünkü
bununla insanın, Sevgi olan ve severek yaşayan Allah’a dönüşmesi
başlıyor!
Bebeği büyük
bir ciddiyetle kabul ediyoruz, böylece O, barışımız ve
sevincimiz sağlam kılacaktır!