18/02/07 - OLAĞAN DEVRE - 7. Pazar Günü - C

 

İlk Okuma 1Sam 26,2.7-9.12-13.22-23         Mezmur 102

İkinci Okuma 1Kor. 15,45-49         İncil Lk. 6,27-38

 

Allah hepimizi kutsallığa çağırıyor ve daha önce konuştuğumuz gibi bize bunun gerçekleşmesi için gerekli yardımları vermektedir. Kutsallık yolu için Kilise’ye ait olmak bir şarttır. Kilise İsa’nın, Havarileri yanına gelmeye ve O’nunla beraber yaşamaya çağırmakla kurduğu cemaattir. Kilise çok iyi inşa edilmiş bir binadır, iyi organize edilmiş bir halktır ve düzenli bir bedendir. Kilise’yi oluşturan kişilere Allah değişik armağanlar, ilahi lütuflar ve herkese faydalı olacak görevler verdi. Gerekli görevlerden biri havariliktir. Günümüzde bu hizmet-görevi yerine getirene de Episkopos deriz. Bu kişi, gerekli eğitimini yaptıktan sonra ve Rabbe sadakat, cemaate sevgi, idari yetenek gösteren imanlılar arasından halkı imana yönelttirtmesi için seçilir.  Ona başka imanlılar da Ruhbanlık Gizemini alarak yardım ederler: onlara rahip veya diakos denir. Diakos Episkoposa özellikle cemaatin çeşitli fakirlik durumlarına yardımcı olur, rahip ise imanlıların ruhani eğitimine, İncil’i vaaz etmeye ve duayı yönetmekte, Kutsal Gizemleri vermekte yardımcı olur. Rahiplik Gizemi Episkoposun elleri uzatması ve Kutsal Krisma ile yağlaması vasıtasıyla gerçekleşir. Sadece ruhani ve kültürel açıdan hazırlanmış erkeklere verilir. Episkopos bir kişiyi bu göreve çağırmadan önce tüm Hıristiyan cemaatinin fikrini sorar. Bu görev cemaat için gerekli bir görevdir ve bu göreve gelenlerin dengeli olmaları, nazik olmaları, imanda güçlü, Rabbe ve kardeşlere sevgi dolu olmaları gerekir. Bu sebepten hepimiz bu göreve çağırılanlar için dua etmeyi bir görev bilmeliyiz, başkalarının da bu göreve çağrılması için Allah’a yalvarmalıyız. “Ekinlerin sahibine işçiler yollaması için dua edin”: İsa’nın bu daveti hepimizedir, gençler arasından Kilisenin ihtiyaçlarına cevap verecek ve kendini tamamıyla Allah’a sunacak gençlerin çağrılması ve bu önemli hizmet-göreve gelmesi için dua etmeliyiz.

 

Kral Saul’un Davud’a karşı olan düşmanlığı, açıklanamaz bir kıskançlıktan kaynaklanıyordu ve gerçekten kötü bir duruma gelmişti. Bu durumda Saul’un yardımcıları bile onun düşmanlığını kabul etmeleri gerekiyordu, yoksa krallarının öfkesine maruz kalabilirlerdi. Davud, kralı için dev Golyat ile savaşarak yaşamını tehlikeye atmıştı, arp ile müzik yaparak Saul’u kötü bir ruhtan kurtarmıştı. Buna rağmen hep tehlikede olduğunun bilincindeydi. Bugünkü Samuel’in kitabından okuduğumuz olay bizi hayrete düşürmekte. Davud, Saul’e karşı kin beslemiyor ve onun gösterdiği minnettarsızlık için kızmıyor. Kendini koruma ve öç alma imkânı olmasına rağmen yapmıyor. İman onu yöneltiyor, imanı kendi doğal duygularından güçlüdür. O, düşmanına saygı duyuyor ve onu koruyor, çünkü kötülüğe boyun eğmiş olmasına rağmen, o, Allah’ın kutsadığı kişidir. Bu sebepten onu yaralamak veya incitmek istemiyor, hatta ona yardımcı olmak için elinden geleni yapıyor ve düşmanlığının yersiz olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu sayfayı okumak çoğumuza faydalı ve devamlı gözümüzün önünde tutmalıyız. İsa’nın eğitimini kabul etmemize hazırlamaktadır.

“İyilik yapın, kutsayın, dua edin!” Bunlar kutsal sözler, tüm iyi insanlardan beklediğimiz tavsiyeler. Ama kime iyilik yapalım? Kimi kutsayalım, kimin için dua edelim? İsa yeni bir yaşam şekli başlatmakta, bu bizi hayrete düşürmekte: O’ndan düşünemediğimiz sözler dinliyoruz. Bizden nefret edenlere mi iyilik yapmak? Bizi kötüleyenleri mi kutsamak? Bize kötü davrananlar için mi dua etmek? Kötülüğe iyilikle cevap vermek: bu konuşmanın özü; bize gelen ve bize acı çektiren kötülüğe karşı sevgi, iyilik ve kutsama ile cevap vermek! Bunu yapabilir miyiz? Eğer bize yapılan kötülüğe bakıyorsak, bu mümkün olmaz. Doğal reaksiyonlarımız başka yöne gider. Rabbimizin işaret ettiklerini takip edebilmemiz için Baba Allah’ın arzularını gözümüzün önünde tutmalıyız. Baba ona acı veren çocuklarını da sever. Bize acı çektirenler sadece bize acı çektirmekle kalmıyor, Baba’nın yüreğine de acı verirler. O, çocuklarının yüreğinden kötülüğü söküp atmak ister.  Kim kötülük yapıyorsa Düşman, Kötünün emri altındadır. Söven ve lanetleyen, düşman Şeytanı takip etmektedir ve yakalandığı için acı içindedir. O kardeşin de kurtarılmaya ihtiyacı vardır, kardeşlerinden daha da zarar görmemeli. Ayrıca, kötülük yapan kardeşime kötülükle cevap vereceğime, onu kurtarmak arzum varsa, Baba’nın acısını dindiririm.

Aziz Pavlus, bizim sadece Âdem’in oğulları olmadığımızı söylediğinde bize yardımcı olmakta. Bizler sadece yeryüzü varlıkları değiliz, ama “yaşam veren” yeni Âdem’in yaşamına katılmaktayız. Eğer Allah gerçekten içimizde ise bizler de kardeşlerimize yaşam veririz, günahkâr olduklarından, daima Baba’dan gelen saf sevgiye ihtiyaçları vardır. Bu merhametli sevgi bizi, Allah’ın çocukları olarak, O’na benzer kılar çünkü O’nun gibi daima ve her zaman severiz! “Babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun!”.