29/07/07 - OLAĞAN DEVRE – 17. Pazar Günü – C

1.Okuma Yar. 18,20-21.23-32 Mezmur 137 2.Okuma Kol. 2,12-14 İncil Luk. 11,1-13

“İmanın kalkanını daima elinizde tutun, onunla Şeytan’ın bütün ateşli oklarını söndürebileceksiniz”. İman daima yanımızda olmalı ve bir kalkan gibi görünür yere konmalı. Böylece düşmanın okları bana kötülük yapamayacak, çünkü imanın gücü sayesinde düşmanın kötülüğü yok olur! İmandan bahsettik, niteliğinin nasıl olması gerektiğini söyledik. Şimdi Havari onu daima “elimizde” tutmamız gerektiğini söylüyor: imanımıza sormadan hiçbir şey yapamayız, hiçbir karar alamayız! Seçimlerimizde ağırlığını koymalı, günlük kararlarımızda yer almalıdır. Hangi mesleğini yapacağını seçerken, ne yapacağına karar verirken, yaşamını paylaşacak eşini seçerken, evini nerde kuracağına karar verirken, v.s. imanınla karar ver. Sabahları kalkarken, evden çıkarken, birine rastlarken, çocuklarınla ve kardeşlerinle konuşurken, daima imanını göz önünde tut: o zaman başın   yukarıda ve güvenle yürüyebileceksin. “Kurtuluş miğferini de... alın”: Kuşanmamız gereken Allah’ın silahlarının arasında “kurtuluş” da var! Aziz Pavlus bununla neyi anlatmak istemekte? Mektuplarının başka bölümlerinden anladığımızla kurtuluşun, dünyanın etkilerinden hür olma, olduğunu anlıyoruz. Bu dünya Hıristiyan’ı korkutmaya çalışmakta, çünkü onun İsa’dan ve Kilise’den uzaklaşmasını istemekte. Bunu alay, hor görme, dışlama, tehdit ve zulümle sağlamaya çalışmaktadır.  Bu durumların etkisi altında kalmamak ve bu şekilde bunların imanımızı zayıflatması ve etkilemesine izin vermemek, işte bu, “kurtuluş” olur! Buna ulaşabilmenin yolu İsa’ya ait olduğumuzu ve Kilisesini sevdiğimizi açıkça belirtmektir. “İnsan yürekten iman etmekle aklanır, imanını ağzıyla açıklamakla da kurtulur (Rom. 10, 10). Kurtuluş  kafamızı koruyan miğferdir: güven veren bir silah, ağır darbeler alınan yerlere de girmek için cesaret veren bir kuşamdır.

İbrahim’in Allah ile diyalogunu anlatan Yaratılış Kitabının sayfası Kutsal Kitabın en güzlerlinden biridir! İbrahim Allah ile konuşarak samimiyet ve cesaret gösterir, Ona merhametli teklifler de yapar: o bize çok benziyor, bizler de Allah’a tavsiyeler verebileceğimizi düşünürüz!  Açıkça söylemesek de kendimizi daha iyi ve hikmetli sanırız! İbrahim de Allah’a tavsiyeler vermesi gerektiğini düşünmekte ve Allah’a sevgisinin ve merhametinin nereye kadar ulaşması gerektiğini söylemesi gerektiğini sanmakta. Allah tavsiyeleri dinliyor, insani tavsiyeleri kabul ediyor, ancak İbrahim’in cömertliğini çok aşıyor. Hayret edici! İnsan bir noktada duruyor, kendisinden daha büyük bir sabır ve merhametin olabileceğini düşünemiyor! Ama Allah insanı seven gerçek bir cömert olarak kendini gösteriyor. Allah on kişinin sadakati sayesinde tüm bir halkı affetmeye hazırdır, fakat bundan daha büyük bir planı var. Bu planı İbrahim o anda henüz anlayamıyordu, bizler ise bunu biliyoruz: Allah sadece bir insanı, günahsız tek bir insanı yollayacak ve bu insan yaşamını sadece bir şehir için değil, tüm dünya için sunacak. Bu İsa’dır: bugün aziz Pavlus onun hakkında konuşmakta. Dünyada doğru kimse yoktur, hepimiz günahkârız. O bizim tüm günahlarımızı affeder: Onu kabul eden herkes Allah’ın gözünde doğru olur. Bu yüzden Onun sayesinde dünyada birçok doğru insan var, her şehirde ve her ülkede! Onun sayesinde Allah dünyayı affetmekte. Biz açıkça dünyanın ne kadar günahkâr, Allah’a karşı ne kadar itaatsiz olduğunu görmekteyiz, günahlarımız çok büyük ve şehirlerimiz, ülkelerimiz sapık cinselliklerle Sodom’a çok benzemekte. Buna üzülüp cesaretimizi kaybetmeyelim: Allah’ın sevgisi daima hazır, İsa’da ve Kilisesinde daima somuttur. Kilise de, günahla etkilenmiş her kişinin kurtuluşunu sağlamak için hacını İsa’yla birlikte taşımaya devam etmektedir.

Elbette insan İbrahim gibi Allah’a duasını sunması gerekecek. Ancak insanın şimdi sunduğu dua birçok kere çıkarı ile hareket eden kendi aklı ve arzularıyla sunduğu dua değildir. Biz Baba’ya İsa’nın duasını sunarız, yüreğimize ve dudaklarımıza kendi koyduğu duadır. Bu dua ile Baba’nın yüreğini değiştirmeye çalışmıyoruz, tersine kendi yüreğimizi değiştirmeye çalışıyoruz! İsa’nın öğrencileri iyi birer Musevi gibi dua ediyorlardı. Ancak İsa’nın dua etme şeklini görerek Onun duasının değişik olduğunu anladılar ve Ondan dua etmeyi öğrenmek istediler. O zaman da İsa onlara kendini Allah’ın önüne nasıl koyduğunu gösterdi. O, kendini bir oğul gibi göstererek dua ediyor, babasının büyüklüğünü ve hikmetinden sevinen itaatkâr bir oğul gibi dua ediyor. İsa, Baba’nın arzuları ve istekleriyle ilgileniyor, Onun için önemli olanı istiyor, Baba’nın her insan için ve tüm dünya için olan projesini benimsiyor. O Baba’dan ekmek istiyor, bizi tek bir yürek ve tek bir ruh kılan ekmeği, içimize Kutsal Ruh’u getiren Efkarestiya ekmeğini istiyor. İsa aynı zamanda bizim için affı da istiyor, bizim kurtarılmaya ihtiyacımız olduğunu biliyor. Ayrıca ayartmaları reddedebilmemiz için, Baba’nın bizi korumasını diliyor. En büyük denenmeler kendi köşemize çekilmemiz, cemaatten uzaklaşmamız, Allah’a itaatsizlik yapmamız ve vekillerine itaatsizlik etmemizdir: O zamanlarda ayrılık olur ve insanın ve Allah’ın düşmanı için uygun zemin sağlanır. Allah bir Baba’dır, bizi sever ve yaşamımız için gerekli olanı vermeyi ret etmez, biz evlatlarına derin sevinç ve barış veren, yaşam ve birlik kaynağı Kutsal Ruh’unu vermekten sakınmaz!