19/08/07 - OLAĞAN DEVRE - 20. Pazar Günü –
C
1. Okuma Yer. 38,4-6.8-10 Mezmur 39 2.Okuma İbr. 12,1-4 İncil Lk. 12,49-57
Mutlaka açık havada bir ateş görmüşündür: odun
parçaları yığılır, birbirlerine yakın olurlar ve
yanarken güzel bir alev meydana getirirler. Eğer bu odunlardan biri
diğerlerinden ayrılırsa söner, ışık ve
ısı meydana getirmek için işbirliği yapmaz. Eğer ta
baştan odunlar birbirlerinden ayrı tutulurlarsa ateş bile
meydana gelmez. Bu Hıristiyanlar arasında birliğin ne kadar
gerekli olduğunu göstermek için küçük bir örnektir. Onlar sadece
düşünce olarak değil somut bir şekilde birlik içinde
olmalıdırlar. İsa, öğrencilerinin arasında birlik
olması için Babasına ısrarla duada bulundu, aynı zamanda
öğrencilerine de Ona sıkı sıkı bağlı
kalmalarını tembihledi, aynen dalların bağa bağlı
oldukları gibi. Böylece aralarında insani değil ilahi bir
bağ kalacaktır. Azizliğimiz ancak diğer imanlılarla
birlik içersinde isek büyür. Bu sebepten azizliğimizin küçük ve sık
kardeşlik anlarına ihtiyacı var, o esnada
karşılıklı sevgiyi, karşılıklı
affı, sabretmeyi ve yardımlaşmayı tecrübe edebiliriz.
Hepimiz ruhani ve duygusal engeller ve kusurlar taşırız. Bu
sebepten başkalarının olmaları istediğimiz
şekilde olmadıkları için (rahip de bunlara dahil) cemaatimizden
ayrılmamalıyız. Zaten sen de olman gerektiği gibi
değilsin: başkaları senin kusurlarına sabrediyor, senin
kabullenmediğin veya bilmediğin kusurlarına dahil. Sonuna dek
sevgiyi yaşamadıktan sonra İsa’nın kardeşlerini sen
nasıl yargılarsın? Aldığın kutsallığı
muhafaza etmek ve büyütmek istemez misin? Cemaatinin aktif bir üyesi ol, sadece
birkaç hizmeti “yapmış olmak” için değil de cemaatin
duasını canlı kılmak, Sözü dinlemeyi günlük hale getirmek
ve sevgisini görünür şekilde kılmak için aktif ol.
Bakışlarınızı İsa’ya
çevrili tutunuz! Bugün bize yöneltilen tavsiye budur. Yürüyüşümüze
devam ederken bakışlarımızı İsa’ya çevrili
tutalım, yürüyüşümüz yorucu, çünkü bizim ve tüm dünyadaki
kardeşlerimizin günahlarıyla tarafından ağırlaştı.
Her gün işimizle, başkalarıyla ilişkilerimizle,
sağlık sorunlarımızla, değişik sorunlarla
meşgulüz ve bütün bunlar dikkatimizi dağıtır. Sakin
zamanlarda aklımıza gelen sorulara açıklıkla cevap vermekte
zorlanıyoruz: Niçin buradayım? Koşuşumun anlamı nedir?
Nereye varacağım? Bakışlarınızı
İsa’ya çevrili tutunuz! Bu
bakış sayesinde her şeyi açık göreceğiz ve tüm
sorularımızın cevaplarını bulacağız.
İsa, “imanımızın kaynağı ve
tamamlayıcısıdır”: yaşamımızın tam
olması için gereken armağan imandır ve imanımızın
daima İsa’ya ihtiyacı vardır.
Bakışımızı O’na yönelik tutarsak, özellikle O’nun,
şikâyet etmeden hatta arzulayarak, yaşadığı
acılar dikkatimizi çeker. İsa acıları bir iyilikmiş
gibi arzulamadı, ancak Baba’ya itaatin bu yoldan geçmesi gerektiğini
biliyordu. O, tüm peygamberlikleri gerçekleştirmesi gerektiğini
biliyordu. Biz özellikle Yeşaya peygamberin, “Allah’ın
Hizmetkârı”nın bizim günahlarımız için öldüğünü
söylediğini biliyoruz. Yeremya peygamber ise değişik zamanlarda
kendi yaşadığı acılarla peygamberlik
yaptığını biliyoruz. İlk okuma onun zulüm
edildiği anlardan birini anlatır. Onun bildirmesi gereken
Allah’ın Sözü, Kudüs şehrinin büyüklerinin, ekonomik ve diplomatik
inanışlarına ters düşüyordu. Bu sebepten hapse düştü
ve kralın bir hizmetkârı aracı olmasaydı, orada açlık
ve yokluktan ölecekti.
İsa bu
peygamberlikleri tanıyor ve kendisinin onları gerçekleştirmesi
gerektiğinin bilincinde. Bu sebepten şöyle diyor: “Katlanmam gereken bir vaftiz var. Bu vaftiz
gerçekleşinceye kadar nasıl bir sıkıntı çekiyorum”.
O, vaftizi, ret edilmenin korkunç acısından geçmek ve şiddetli
bir ölümle düşünüyor. O, bunun olacağını biliyor ve
beklemek onu sabırsızlandırıyor. O an, zor bir zaman
olacak, arındırıcı bir ateş gibi. Dünyanın
yargısı onun ölümü olacak, bu yargı ateşe benzetilmekte:
Onunla birlikte olan, ışığı, sevinci ve
barışı görecek, aynen iyi haydut gibi. Ancak Ondan utanan veya
Onu hor gören, İsa’nın bir benzetmede anlattığı zengin
adam ile birlikte alevler arasında bulunacak. İsa’yı kurtarıcı olarak kabullenen
kurtulacak, kim ise kendi kendini dini uygulamalar veya varsayılan
kendi şahsi iyiliği ile kurtarmak istiyorsa dünyaya
ayrılmış yargıda kalacak. Herkes Onun
karşısında durumunu belirlemeli: bu hiçbir zaman kolay
olmayacak, çünkü kendi evinde bile anlayışsızlık ve
düşmanlık olacak. Böylece Hıristiyan İsa’nın acı
çekmesi ve ölmesiyle dünyayı kurtarma misyonuna katılır ve
İsa’nın yeryüzünde yaktığı ateşten geçer. İsa bizi uyanık olmaya
çağırır, yaşadığımız zamanları
ayırt etmemizi ister. Bizim zamanımız da onun ateş ve
vaftiz zamanlarıdır. İmanımız açıkça hor
görülmekte ve imanlılar kendilerini İsa’nın öğrencisi
olarak göstermeleri, engellenmekte. Eğer yaparlarsa Yeremya’nın ve
Rabbin durumunu hemen anlıyorlar. İmanımız için acı
çekmeye hazır olalım, buna kardeşlerimizle birliği
yaşayarak hazırlanalım, duayı ve Allah’ın Sözünü
paylaşalım, bakışlarımızı daima İsa’ya
çevrili tutalım!