02/09/2007 - OLAĞAN DEVRE - 22. Pazar Günü – C
1.Okuma Sirak
3,17-18.20.28-29 Mezmur 67
2.Okuma İbr.
12,18-19.22-24 İncil Luka 14,1.7-14
Günümüzde hiçbir ebeveyn çocuğunu her cumartesi günü tövbe etmeye
yollamıyor: etrafta çok rahip yok, ama özellikle de imanlıların
ruhani duygusallığı azaldı. Daha da çok söylemek isterim:
azizlik arzusu azaldı. Rab İsa’yı seven ve Ona
yaşamlarıyla şan veren Hıristiyanlar Onun affını
almak için Onunla sık sık karşılaşmaya
çalışırlar. Bunun için öldürücü günahlar işlemeyi
beklemiyorlar, çünkü daima günahkar olduklarını biliyorlar ve
gözükmez şekilde de olsa dünyanın günahının içimizde yuva
kurduğunu bilirler. Rahibin vasıtasıyla alınan af büyük bir
lütuftur; mutlu, cömert olmamızı ve Rabbimiz İsa’nın iyi
bir şahitliğini yapmamızı engelleyen yükü
kaldırır. Azizliğe doğru yürüyen biri Allah’ın
şanına uygun bir araç ve işaret olmak ister. Bunun için içsel
yaşamın tazeliğini tekrar elde etme lütfunu kabul eder. Birçok
kişi şunu söyleyerek kendini haklı göstermek ister: itiraf etmek
zordur! Bu sadece egoist sebeplerden dolayı itiraf yapanlar için
geçerlidir, içlerinden pişmanlığı atmak veya emre
uyduğunu söylemek için yapanlardır. Fakat İsa’ya ve Baba’ya bir
sevgi eylemi olarak Barışma Gizemine katılanlar için zor
değildir. Senin yaşamınla İsa’yı tanıtmak
istiyorsan veya Allah’ın insanlara yaptığı sevgi eylemine
açık olmak istiyorsan o zaman günahlarını açığa
çıkarmaktan çekinmezsin, utanmayı aşarsın, rahibi seçmekte
de o kadar zor olmazsın. Her ne yapıyorsak bunu sevgi için yapmaya
çalışmalıyız, hiçbir zaman egoizm için değil! Dua
ederken veya Allah’tan af dilerken de bu geçerlidir! Bunu faydasını
biz de göreceğiz, çünkü affedileceğiz, tüm
varlığımız “onarılacak”: biz her şeyi sevgi için
yaparsak, her şey daha kolayımıza gelecek ve meyvesi daha
bereketli olacaktır!
İbranilere mektup Eski Ahittin halkı ile Yeni
Ahdin halkı arasındaki fark üzerine dikkatimizi çeker. O halk
Allah’ın huzurunda bulunmaktan korkardı. Onu
tanıdıkları kadarıyla Ondan çok korkarlardı. Biz ise,
elbette İsa vasıtasıyla, Allah’a yaklaşmaktan seviniyoruz:
Onunla meleklerin ve doğru kişilerin, azizlerin ruhlarını
buluyoruz, her şeyden önemlisi
Ahdin Aracısı, yani Rabbimiz Mesih İsa ile
karşılaşıyoruz. O bize Allah’ı Baba olarak
tanıttı, bize sevgisini anlattı, hatta
tatlılığını tattırdı, merhametini, küçük ve
büyük, iyi ve kötü, herkese olan sevgisini gösterdi. Bugün anlatılan
olayda da İsa’nın çevresindekilere karşı duyduğu
ilgiyi görüyoruz. Gözleri daima açık, sade bakışı ile
etrafındaki olayları anlayabiliyor. O, yemeye davetli olduğu
kişilere de bilgeliğini vermek istiyor, çünkü orada da insanın
egoizmi ve gururu saklı. Hatta O, herkesi, müjdelemeye geldiği
Allah’ın hükümdarlığına doğru yöneltmek istiyor.
Şöyle derken: “Düğüne davetli
olduğunuzda…” O, Allah’ın herkesi sevincine katılmaya
davetini düşünmektedir.
Allah seni sofrasına davet ettiğinde, bir
şeyler hak ettiğini sanma, başkalarından iyi olduğunu
zannetme: eğer daha iyi isen, O elbette bunu biliyor, bu sebepten en
gerideki yere oturmakla hiçbir şey kaybetmezsin! Bu sözler özellikle
Ferisililere söylendi, onlar Allah’ın önünde birinci sırada
olduklarını düşünüyorlardı ve emirler uymaya kendilerini
çok hazır görüyorlardı. Bu sebepten kendilerini başkalarından
üstün görüyor, diğerlerini hor görüyorlardı. Allah için doğru
kişi tüm emirlere uyabilen kişi değildir, ama bizi sevmeye,
affetmeye, kurtarmaya yollanan Oğlu’yu sevendir. O halde İsa’yı
seven, kurtuluşunun sebebinin İsa olduğunu bilmektedir.
İsa’yı seven, kendini insanların önünde büyük gösterme ihtiyacını
hissetmez, çünkü onun için herkes küçük ve muhtaç. İnsanın gerçek
büyüklüğü, daha zayıf, acı çeken, muhtaç kişileri severek
Allah ile işbirliği yapmaktır. Bu sebepten sen de bir davet yaptığında,
Allah gibi yapacaksın, kimsenin davet etmediklerini
çağıracaksın, sana karşılık verecek durumda
olmayan kişileri çağıracaksın! Allah’ın eli sana
karşılık verecek.
İsa’nın sözü Sirak Kitabındaki
bilgeliği yansıtıyor ve geliştiriyor, alçakgönüllülüğe
bir çağrıdır! Alçakgönüllülük Allah’ın hoşuna gider,
çünkü Allah, kendi de alçakgönüllüdür! İsa da bizleri, kendisinden öğrenmeye
çağırırken özellikle O’nun alçakgönüllülüğünü
öğrenmeye çağırır. Annesi Meryem de Allah tarafından
alçakgönüllülüğü için sevildiğini bilir. Alçakgönüllülük kendi
saygınlığını hor görerek alçalmak değildir,
elimizdeki tüm iyiliklerin Allah’tan geldiğini kabul etmektir, çünkü her
şeyi Ondan alıyoruz. Her şeyi O’ndan
aldığını bilen bu alçakgönüllülük, minnettarlık ve
O’nun gibi davranma arzusuna dönüşür. Biz, bize karşı cömert
olan gibi olmak istiyoruz: bu sebepten
karşılığını almayacağımızı
bildiğimiz kişilere cömertlikle sevgi işaretleri vermeye
çalışalım. Bedava vereceğimiz sevgi eylemleri, karşılıksız
vereceğimiz zaman ve enerjiden derin ve huzurlu bir sevinç
kazanacağız, çünkü bedava vermek bizlere Allah’ın
karşılıksız sevgisine katılmaya mümkün kılar!