16/09/2007 - OLAĞAN DEVRE - 24. Pazar Günü – C

1.      Okuma Çıkış 32,7-11.13-14  Mezmur 50

2.Okuma  1Tim. 1,12-17 İncil Luka 15,1-32

 

Ayini kutladığımızda İsa’nın bize öğrettiği “Göklerdeki Pederimiz” duasının önemli bir yeri var. Bu en güzel duadır; neredeyse ona tek duamız diyebiliriz, çünkü diğerlerinin ona uyması şarttır. Hıristiyan için dua nedir? Niçin ve ne niyetle dua eder? Dua etmek ne zaman faydalıdır? Dualarımız gerçekleşmediği zamanlar da mı dua etmeliyiz? Dua hakkında daima soracak çok sorumuz olur: ben elbette her birine cevap verecek durumda değilim. Günahlarım dua hakkında derin ve tam şekilde konuşmamı engeller, ancak yine de birkaçına cevap vermeyi deneyeceğim. Rabbi çok seven ve Onunla derin bir birlik içersinde yaşayan eksiklerimi tamamlayabilir. Havariler, iyi birer Musevi olarak, dua etmeyi biliyorlardı: sinagogda ve evlerinde de mezmurları söylerlerdi. Ancak İsa’nın dua ettiğini gördüklerinde Ona şöyle dediler: ”Efendimiz, bize dua etmeyi öğret!”. İsa’nın dua etme şeklinin değişik olduğunu fark etmişlerdi. İsa da onlara “Göklerdeki Pederimiz” duasını öğreterek sorularını yanıtladı. O andan itibaren İsa’ya iman edenlerinin dualarının diğerlerinden, özellikle de putperestlerinkinden değişik olduğunu anladılar. O zamanki putperestlerin dili olan Grekçe duadan bahsetmeleri gerekince de Hıristiyan duasını anlatabilmek için yeni bir kelime ürettiler. İncil yazarlarının kullandığı kelime, putperestlerin duaya verdiği anlam taşımıyor yani, Allah’tan insanın kendi gücüyle elde edemediği şeyler dilemek anlamına gelmiyor. İsa için ve dolayısıyla Hıristiyanlar için dua etmek Allah’a uzanarak mevcudiyetinden haz almaktır, Ona dalarak bir bütün olmak istemektir, Onun sayesinde değişmektir. O halde Hıristiyanlar duanın onları oldukları gibi bırakmadıklarını bilmektedirler, hatta kendileri bile içlerinde değişiklik meydana gelmesini istemektedirler. Çünkü Baba’nın bilgeliğini gerçekleştirmek için yaşamını sunan İsa’nın örneğine göre büyümeyi arzuluyorlar.

Bugünkü okuma metinlerin teması günah gerçeği ve bunun ciddiyetidir. İsrail halkının günahı, Havarinin günahı ve tüm insanların günahları gösterilmektedir. Günah çok ciddi bir gerçektir, ancak çaresiz değildir. İsrail halkı kendi zevkine uygun bir Tanrı yaptı, takip edilmesi kolaydı, dolayısıyla da tek gerçek Allah’ın hikmetli emirlerini terk ettiler. Bu şekilde halk dindar olduğunu zannediyordu, onları Mısır’ın köleliğinden kurtaran ve hürriyete kavuşturanı terk etmiş olmalarına rağmen… Bu günah o kadar ciddi idi ki Allah, halkı tek başına bırakmaya karar verir ve sadece sadık kalan Musa’yı kurtarmak ister. Musa kurtuluşları için aracı olur: O, Allah’tan ataları İbrahim, İshak ve Yakup’a verdiği sözü geri çekmemesini ister. Allah da Musa’nın duası sayesinde ve verdiği sözlerin hatırası için sadakatsiz halkına bir kere daha sevgi ile bakmayı kabul eder.

Allah’ın iyiliği beklenmedik bir şekilde Pavlus’un yaşamında da belirir. O sadece Allah’ın Oğlunu küfrederek inkâr etmekle kalmıyor, Kiliseyi de zülüm ediyordu. Ancak Allah ona merhamet etti ve dolayısıyla tüm Kilisesine ve tüm dünyaya merhamet etti. Gerçekten de Pavlus’a gösterdiği iyilik sayesinde birçok yerde büyük bir kalabalık onun ağzından İncil’i duyabildi. Kiliseyi zulmeden Pavlus, İsa’nın öğrencisi olunca O’nun tarafından, yaşamı ve sözleriyle, İsa’nın, günahkarları kurtarmak için geldiğini müjdelemekle görevlendirildi. Pavlus kendini en kötü günahkâr olarak gördü ve kurtarılmaya en çok ihtiyaç duyan oldu. Diğer günahkârlar ise kimdir? Halen dünyada başka günahkârlar var mı? Allah onlar hakkında ne düşünür?

İsa bütün bu sorulara masalları ile cevap verir. Tüm insanlar günahkârdır. İsa’nın gördüğü de budur. Herkes aynı şekilde günahkâr değildir, ama tüm insanlar Baba’ya bakıp arzularını gerçekleştireceklerine kendi arzularını ve ilgilerini gerçekleştiriyorlar. Bazı kişiler Allah’tan ve birliğinden isteyerek ayrıldıkları için günahkârdırlar, bazıları ise Onun yanında imiş gibi gözükmelerine rağmen günahkârdır. Herkes vicdan yoklaması yapmalı, herkes Baba’nın sevgisiyle kendini mukayese etmeli. Onun sevgisini kabul ediyor muyum? Onun kardeşlerimi sevmesini kabulleniyor muyum? Bana verdiği sevgiye cevap veriyor muyum? Başkasına verdiği sevgiye katılıyor muyum? Baba ve iki oğul hikâyesi hepimizi kapsar. Hepimizin, sevinçte yaşayabilmek ve sevinç sebebi olabilmek için, Baba’nın evine ve yüreğine dönmeye ihtiyacımız vardır. Herkes günahkârdır, ama hiç kimse Allah’a dönemeyecek veya Onun sevinci olamayacak kadar günahkâr değildir!

Ben ve sen günahkârız, ama Baba kaybolan kuzusunu arayan çoban gibi, bizi bayram yapmak için beklemektedir. Bizler içgüdülerimizi takip eden hayvanlar değiliz, bizlerin iradesi vardır ve isteyerek, dönüş yolunu bulmak için, alçalmalıyız. Allah’ın sevgisini terk ettiysek, suçlu olduğumuzu söyleyen bir vicdanımız da var. Ayrıca Baba’nın evinde ekmek ve şefkat, hürriyet ve birlik, olduğunu biz hatırlatan hafızamız da var. Baba hürriyetimize saygı göstermekte ve kendi hür kararımızı beklemektedir. Dönmemizi, bayram yapmaya hazır bir yürekle bizi beklemektedir, elleri uzanmış bizleri kucaklamaya hazırdır.