23/09/07 - OLAĞAN DEVRE - 25. Pazar Günü – C

İlk Okuma Amos 8,4-7  Mezmur 112

İkinci okuma 2Tim. 2,1-8  İncil Luka 16,1-13

 

Allah’ın duamızda baktığı ve değer verdiği şey, duanın doğmasına ve canlanmasına sebep olan arzudur: dua ederken dünyevi şeyler mi, senin refahını mı arzuluyorsun? Yoksa Allah’ın söz verdiklerini mi arzuluyorsun? Ona benzer olmak istiyor musun?  Allah’ın planlarını gerçekleştiren biri olmak istiyor musun? İnsanların kurtuluşu için Ona bir el vermek istiyor musun? Dünyaya sevgiyi ekmek ister misin? İsa’nın Ruhunun tüm gücüyle ve haça gerilmiş sevgisiyle kabul edilmesini, tanınmasını, sevilmesini istiyor musun? Bizim için dua etmek bizleri Allah’ın yüreğine yaklaştıran ve göksel şeyleri aramamızı sağlayan bu arzuları beslemek ve dile getirmektir. Baba dualarımızda bu arzuları görünce duamız bölünse de, dikkatimiz dağılırsa da önemli değildir. O, bizim arzumuza değer vermekte ve onu gerçekleştirmekte çünkü O da bunu arzulamaktadır. Bütün bunları İsa’nın bize öğrettiği duadan anlamaktayız. Gerçekten de Onun, bize öğrettiği sözlerle dua ettiğimizde, duamızın kalitesi çok artmakta.  Şöyle başlamamızı öğretti: “Göklerdeki Babamız!”. Bu basit sözler bizleri Allah ile doğrudan ilişkiye sokmak istemektedir. Bizleri sevgiyle, O’nu tanıyanın ve daha çok tanımak isteyenin sevgisiyle Allah’a bakmamıza sağlamaktadırlar. Allah bizler için uzak, ilgisiz biri değildir. O, yaşamımıza bizden çok değer verendir. Yaşamımız, Onun bize armağanıdır, O’nun eseridir.  “Baba” derken de Onun yaşamımızın kaynağı olduğunun altını çizeriz, Ona minnettarlık gösteririz ve Onun bizim için çok önemli olduğunu, bizim ve tüm dünya için arzularının önemli olduğunu belirtiriz. “Baba” diyerek Onu görme arzumuzu, Onun yanında kalma isteğimizi, Yüreğinin atışlarını dinlemeği arzuladığımızı, yaratılış ve insanlık için büyük planlarının gerçekleştirmeye katılmak istediğimizi belirtiriz.

 

Aziz Pavlus sadık öğrencisi Timoteus’a mektubunda Hıristiyanların dua etmesinin çok gerekli olduğunu ısrarla yazmakta. Onlar “nerede olurlarsa olsunlar” ve “her çeşit dua, yakarış ve şükran dualarıyla” dua etmeleri gerekmekte olduğunu söylemekte. Onlar özellikle “krallar ve gücü elinde olanlar için” dua etmeliler, çünkü halkların huzuru ve barışı onlardan kaynaklanmaktadır. Ayrıca imanlıların dünyadaki İncil’i yayma görevlerini devam ettirebilmeleri için de önemlidir. Dünyanın buna ihtiyacı vardır: çünkü İncil geldiği zaman insanlar gerçek bir barış, destek, birlik, paylaşma yürüyüşüne başlarlar ve bu herkesin gelişiminde önemlidir. Dua her iyi ve faydalı işin temelidir: gerçekten de varlığımızı ve işimizi faydalı kılacak alçakgönüllülük, uysallık ve bilgelik Ruhunu sadece Rabbimizden alabiliriz.

Dünyevi şeylere bağlı olmamak ve Göklerin Hükümdarlığı yararına kullanmak için gereken ışığı ve bilgeliği Rabbin Ruhundan alırız. Bunu İsa bize hikâyesi ile anlatır. O daha önce öğrencileri ve kalabalıkla zenginliklerin imana engel ve ayartma olabilecek tehlikeleri ve dolayısıyla insanın yaşam ciddiyeti ve sevincini engelleyebileceği üzerinde konuşmuştu. Bu anlaşılması güç olan bir konudur, özellikle zenginlikleri arttırmanın Allah’ın bir lütfü olarak gören çevrelerin düşünce tarzı için! O zamanların Musevi düşünce tarzı, günümüzünkinden çok farklı değildi! İsa bunu bilmekte, bu sebepten birçok defa bu konuya değinmekte. Bazıları İsa’nın dürüst olmayan kâhya hikâyesiyle kurnazlığı ve dürüst olmamayı övdüğünü zanneder. Ama hikâyenin sonucuna dikkat edersek İsa’nın öğrencilerinden dünyevi zenginlikleri ruhani bir kurnazlıkla kullanmalarını istediğini anlar. Gereken kurnazlık, bitecek bir rahatlık için zenginlik toplamak değildir, ölümden sonraki yaşamı garantilemektir. Bizim maddi rahatımız için zenginlikleri kullandığımızda bu zenginlikleri haksız, dürüst olmayan şekilde kullanmış oluruz. Bu zenginlikler aldatıcıdır, çünkü yaşamımızdan sonra yanımızda olmayacaklardır. Bu sebepten zenginlikleri öyle bir şekilde kullanmalıyız ki daha sonra işimize yarasınlar. Eğer fakirlere, muhtaç olanlara yardım edersek ve faydalanmalarını sağlarsak Göklerin Hükümdarlığında onlar bizim şahitliğimizi yapacaklardır. Bizden yardım gören fakirler ebedi konutlarımızda bizlere eşlik edecek gerçek zenginliklerdir! Ayrıca, dünyevi zenginlikleri kullanmakta Allah’a sadıksak yani onları zayıflara sevgisinin bir işareti olarak kullanırsak, o zaman Allah bize hükümdarlığı için önemli hizmetler verecektir. Biz Kilisede fakirliği seçmiş olan kişilere değer veriyoruz, onların söylediklerini de dikkatle dinliyoruz. Peygamber Amos’un duyarlılığı gerçekten de bizim ki gibi!

Azizleri düşündüğümüz zamanlar ilk aklımıza gelenler her şeylerini fakirlere dağıtan ve bu şekilde kendilerini somutça Baba’nın ellerine emanet eden olanlardır! Bu şekilde onlar Allah’ın babalığının, İsa’nın öneminin ve güvenirliliğinin, Kutsal Ruh’un zenginliğinin şahitliğini yaparlar.