Pederimiz
1
"Göklerdeki Pederimiz!"
3, GÖKLERDEKİ
BABAMIZ
A.
Başlangıçta Allah göğü ve yeri
yarattı. (1) O bizim ve kendisinin yaşayacağı ortamı
düşündü. Onlar değişik yerlerdir, ama mutlaka birbirlerinden
uzak olmaları gerekmiyor.
Gök yeryüzünden değişiktir. Yeryüzünü biz
tanırız, araştırırız, kullanırız,
güzelleştiririz, arzularız, orada otururuz ve onu bozarız.
Gökleri ise tanımayız: ellerimizin
ulaşabileceğinden uzaklardadır.
Allahın yaratılışının bir
parçasıdır. Allah gökyüzünü, yeryüzü ile aynı anda
yarattı. Gökyüzü de Allahın
ellerinin eseridir (2), Babanın en özenli eseridir. Önceki ve sonraki,
tüm gökyüzü Allahın eseridir (3). Gökler Tanrı'nın görkemini
açıklamakta, Gök kubbe ellerinin eserini duyurmakta. Ne söz geçer orada,
ne de konuşma, sesler duyulmaz. Ama sözleri yeryüzünü dolaşır,
Söyledikleri dünyanın dört bucağına ulaşır (4).
O bizim gözlerimizden birçok şey sakladı, ama
bizim görmediklerimizi görür.
Gök ve yer birbirinin karşıtı olan iki
gerçektir, birbirlerini tamamlarlar.
Yeryüzü insanın yaşadığı yerdir,
gökler ise Allahın barınağıdır: O
orada
saklanır! Göklerden penceresini açarak insanları gözler ve kendisini
sevenleri arar! (5)
Gökler, ellerimizin altında
olmadıklarından ve görüş, anlayış kabiliyetimizin
dışında kaldıklarından bizim için Babamız
Allahın olduğu gibi ulaşılamaz ve
kutsallığına erişilemez bir sembol gibi gelir. O, bizi
görmesine rağmen, biz Onu göremiyoruz!
Babamız niçin saklanmaktadır? Ona
ulaşmamızı mı istememektedir? Ama tersine O her an sevgisiyle yanımızdadır. Biz
Onu ararız, çünkü Onu görmek isteriz, ama O saklanır, aynı
zamanda sevgisini de saklar!
Biz peygamber Yeşaya (6) ile Allahtan gökleri
açıp gelmesini diliyoruz! Gökler Onun için problem değildir, ama
bizim Onu görebilmemiz için bir engeldir, yani varlığını
tanıyabilmemiz ve sevgisine doyabilmemiz için bir engeldir.
Düşmanımızın yeryüzünü yok etme eylemlerinden ve insanlar
ve ülkeler arasındaki ilişkiyi bozmasından hep korkarız. Bu
düşmanımızın varlığı yeryüzünü Babanın
eseri olarak kullanmamızı ve sevmemizi engeller. Biz ondan memnun
değiliz, çünkü Onda tuzak ve aldatmacalar var. Biz göklerin açılmasını
arzuluyoruz ve diliyoruz, çünkü Allahın yeryüzünü barınağı
olarak kullanmasını istiyoruz, dolayısıyla yer de gök
gibi olacak ve düşman yok edici ayağı ile buraya
basamayacaktır.
Duamız kabul oluyor.
Baba halkının sesini duyuyor ve gökleri
açıyor. Ama rasgele açmıyor.
İsa dünyanın günahlarını üzerine
alırken gökler açılıyor. İsa Ürdün nehrinden üzerinde tüm
insanların günahlarıyla yüklü olarak çıkıyor ve gökler
açılıyor. Baba artık dayanamıyor, artık insanlardan
uzak, bilinmez ve saklı kalamıyor. Artık günahların yükü,
insanların sırtından kaldırılıyor, İsa onları
kendi günahsız omuzları üzerine alıyor; günah Oğulun
sevgisi tarafından karşılanıyor; bu Babanın gökleri
açtığı andır: şimdi, insanlar Onun baba sevgisini
görebiliyorlar. O göklerden ses geliyor ve Ruh iniyor. Gökler halen gizemli ama
yeryüzüne hazinelerini döküyorlar: Babanın sevgi dolu sesi ve yeryüzünü
dolduracak Ruh, üzerinde Allahın tüm sevgisini canlandıracak.
Bu yenilik Allahın bir oğlunun her: kabahat
senin diyeceğine: kabahat benim dediği zamanlar tekrarlanacak. Bu
sayede Oğulun eylemine katılarak dünyanın günahını
kaldırır. O zamanlarda da gök açılır ve en saf sevgi, ilahi
sevgi görünür.
1) Yar 1, 1
2) Mez 8
3) Va 21, 1; 2 Pe 3, 3
4) Mez 19
5) Mez 53, 3
6) Yşa 63, 19
B.
İsa gökleri açtı. Yeryüzü artık terk
edilmenin umutsuzluğunu yaşamıyor, artık kendi haline terk
edilmiş değil, artık günahın etkisi altında
değil. Yeryüzü yeni ışığı misafir ediyor, yeni
bir hava, yeni bir ümit esiyor: gökler affeden sevgiyi veriyor, göklerden var
olduğu tahmin edilmeyen ve imkânsız zannedilen sevgi
çıkıyor. Şimdi göklerden hep yenilikler geliyor: onlar hep gökte
kalıyor, her zaman insan aklı için çözülemezler; ama onlardan insan
yüreğine tamlık ve insan ilişkilerinde barış geliyor.
Şimdi bu gök, bizim göğümüz. O gün
açıldığı yerden hep açık kalıyor! Orası
İnsan-Oğlu İsa üzerinde açık kalıyor. Havarileri,
meleklerin inip çıktığını görebilirler, Allahın
habercileri, Babaya, yeryüzünde olanların haberlerini götürürler,
yeryüzüne ise Babanın sadık sevgisinin devamlı müjdesini
taşırlar.
Gökler İsanın üzerinde açık, (1) O,
göğü yere bağlayan merdiven ve havarileri ise Onun şahitleri.
Şöyle bağıran insanlar vardır ve
olacaktır: Gökleri aç ve çık! ama İsanın havarilerinin
dediklerine kulak verdiklerinde bağırmaktan vazgeçip mutlu ve tatmin
olmuş olarak göğün Onun üzerinde açık olduğunu
göreceklerdir. En karanlık olanı bile göz
kamaştırıcı bir ışığın ve kimsenin
tekrar edemeyeceği sözlerin çıkmasına izin verir!
Şimdi o göklerde Rabbin kendisi, İsa bulunuyor.
O, başrahip olarak bizim için kendini kanı ile kurban etmeye devam
etmektedir (2). Böylece gökler gizemli olmaya devam etmelerine karşın
bizim için tanıdık oluyorlar. Babanın sevgisinin birçok
şahidinin övgü, ilahi, sevgi bağrışmalarının yankıları
duyuluyor (3): orada yaşamak isteriz ve şimdiden bize şu vaatler
verildi: biz de orada, evimizdeymişiz gibi oturabileceğiz (4).
Orası Babamızın evi!
Bizler de, babalarının güvenine sahip evlatlar
gibi kraliyet tahtımızdan halen birçok gölgesi olan yeryüzüne
affeden sevgiyi verebiliriz: bizi incittiğini sanan ve artık huzur
bulamayacağını sanan bazı kişilerin inanmayan
yüreği ve bakışı önünde bizler de, onlara affı vererek
birkaç karanlık gök açalım.
Gökler açık, ama sadece İsanın üzerinde.
İsayı göz önünden kaçırırsak
kendimizi tekrar kapalı bir göğün altında buluruz, o zaman da
artık Babanın sevgisini ne görürüz ne de duyarız. Göğün
açıklığından faydalanabilmemiz için daima İsaya
bakmalıyız, O, dünyanın günahını taşırken
bakışlarımızı Ondan ayırmamalıyız:
kederli yolda ilerlerken ve hacı kucaklarken, Ona hep
bakmalıyız.
Gerçekten de gökler, yaratılışın
anlayamayacağımız boyutlarından biridir. Babanın
sevgisinin saklı kaldığı yer orasıdır. Birçok
olay ve birçok şey bizim için gizemli ve açıklanamazdır!
Kaç şey ve olay yaşamımızla ve bizi
çevreleyen ortamla bir bütün meydana getirirler ve biz onları
anlamayız, hatta onları karanlık, korkunç, imkânsız yerler
gibi, bir afet gibi görürüz ve isyan ederiz. Onların içlerinde bize ayit
hiç bir şey göremeyiz, içlerinde sevgi görmeyiz. Allahın
babalığı bu olaylarda saklı kalır: hastalık,
kaza, ölüm, haksızlık, şiddet... Bu gerçekler içine
giremediğimiz bir gök gibidir: biz onları anlayamıyoruz ve
kontrol edemiyoruz.
Bu gerçekler Allahın çehresini örten ve saklayan
bir göktür.
Allah orada saklı olabilir mi?
Bunların içersinde Onun sevgisi olabilir mi?
Kaç gök sırlarını saklı tutarak
kapalı kalır!
Ama Ürdün nehrine doğru giden ve omuzlarına
dünyanın günahlarını alan İsaya bakıyorsam ve kendini
Haçta sunmaya hazırlanırken düşünürsem o zaman gökler açılır
ve ben beni ve hepimizi seven bir Baba görürüm.
1) Yu 1, 51
2) İbr 9, 11-24
3) İbr 12, 1; Va 7, 9ss
4) Ef 1, 20
C.
Göklerdeki Baba, bize yabancı ve yeni yerlerde olsan
da sen babamızsın ve öyle kalacaksın. O, daima bizim
babamız olacak: kardeşlerim vasıtasıyla sevgisini bana
ulaştırıyor ve kardeşlerime de benim sayemde
ulaşıyor. Benim için anlaşılamaz gök bir kardeşim
için açık gök olabilir veya tersi bana onun sayesinde olabilir. Baba
bizim babamız ve biz ona birlikte bakıyoruz ve Onun sevgisini görmek
için birbirimize yardım ediyoruz.
Bir yerde şu an hangi kitapta olduğunu
hatırlamıyorum ikinci dünya savaşında ölüm
kamplarında meydana gelmiş olan bir konuyu okuduğunu
hatırlıyorum. Bir grup kadın gaz odasına mahkûm edilmişti.
Aralarından biri ümitsizce bağırıyordu. Yanına
Ortodoks bir rahibe olan Sr. Maria yaklaştı. Onu ölümden sonra
Babanın her birimizi beklediğini ve ölümün yeni bir yaşama
geçiş olduğunu söyleyen güzel sözlerle teskin etmeye
çalıştı.
Ama o kadın umutsuzluğunu daha da yüksek
çığlıklarla gösteriyordu.
O zaman da Sr. Maria şöyle dedi:
İnanmıyor musun? Bak, ben de seninle gaz odasına geleyim. O
anda kadın bağırmasını durdurdu ve tüm grubun
ağlamaları durdu ve harika bir ilahiye dönüştü.
Rahibe Maria o kadın grubuna, Babanın sevgisini
görmelerine yardım etti, hatta sevginin en çok saklı olduğu yer
olan ölümde bile bunu başardı.
Yaşamda, Allahın sevgisini taşımayan
olay yoktur. Aziz Pavlus da bunu şunları yazarak bildirdi: Her
şey Allahı sevenlerin iyiliğine yarar. (1) Allah günahı
bile kurtuluş aracı olması için kullanır. Paskalya Ayininde
Kilise şu ilahiyi söyler: Mutlu günah! Bununla Ademin
işlediği günah ve dolayısıyla Babanın merhametli ve
tatlı çehresini keşfetmemize yarayan günah ima edilir. Günah
olmasaydı Allahımızın ne kadar büyük ve iyi
olacağını bilmeyecektik.
Babamız göklerdedir! Sevgisini her yerde
bulmamız için saklamaktadır; böylece bizi habersiz sevebilir, biz
farkına varmadan bizi sevebilir!
O göklerdedir: yeryüzünde olan şeylerden hürdür.
Bunun için O, bizim iyi veya kötü eylemlerimize tepki göstermek mecburiyetinde
değildir: hepsine tahammül edebilir, bizim iyi veya kötü
cevaplarımıza rağmen bizi sevmeye devam edebilir.
İsa, Babanın iyilerin ve kötülerin üzerine
güneşi doğurduğunu, söylüyor. Bunu göklerde olduğu için
yapabilir ve bizim anlayışsızlığımızdan veya
Onun eylemleri hakkında verdiğimiz yargılardan ne korkar ne de
onlara hayret eder. O her şeyin üzerindedir ve gözlerimizin yeryüzünde
parlayan her şeyden kamaştığını ve bunlarla
aldandığını biliyor.
Baba göklerden bizim sessizlikle mi yoksa işimize
karışmakla mı eğiteceğine, kendi karar verebilir: biz
ne birini ne de ötekini anlamaktayız.
Allahın her işi gizemlidir, ancak
gözlerimizde İsanın hacı canlı kaldıkça
anlaşılır olabilmektedir.
Bizim projelerindeki misyonumuz bile göklerde
kararlaştırılır ve gerçekleştirilir: sadece uzun,
sessiz ve acılı bir sevgiden sonra Babanın bizim için
seçtiği misyonun görülen, insanların şükranını ve
dikkatini çeken eylemler olmadığı, sadece birlikte
gizlemiş, yoğurmuş olduğumuz İsanın sevgisinin
olduğunu anlarız.
Allahın sevgisi bizim Onun eylemlerinden
anladıklarımız değildir, çünkü daima göklerden gelen bir
sevgidir: bizim düşündüğümüzden daha büyük, daha saf, daha uzun
ömürlüdür. Daha üstün bir sevgi ile kuşatılıyoruz: sadece
kendimizi onun ellerine emanet etmek kalır ve daima daha büyük
kararlılıkla şöyle demeliyiz:
Göklerdeki Babamız!
1) Rom 8, 28
D.
Göklerdeki Babamız.
Göklerde oluşu bize kendisini daha da çok bir baba
gibi gösterir.
Bazen bizim için bir sahip olmasını isteriz:
bazı durumlar için daha kolay olurdu
, ama O, sevgisini saklamayı
bildiği için, daima bir baba kalır: sorumluluğumuz
alacağına ve bizi büyüten sevgiden yoksun bırakacağına,
hatalarımıza katlanabilir. Bazen ise Onun hizmetkârımız
olmasını ve bize itaat etmesini isteriz. O zaman da Onu boş
kandırma ve pohpohlama denemelerimize inanmasını isteriz. O,
saklı kalarak bu yalanlarımızdan kolayca kaçar.
O sevgide hep üstün kalır: saklı ama her
yerdedir, aynen göklerin her yerde masmavi olup bulutları
kapladıkları gibi. O açık göklerdedir: açık, ama harabeye
dönmüş göklerde değildir.
Biz Onu oralarda arayacağız.
O bize sevgisini görülebilen gerçekler arasından
gösterir, ama biz Onu, onların ötesinde ararız.
O bizi, yaratıkları
aracılığı ile sevindirir ve tesellisini değişik
hoş yollarla verir. Ama bizler Onun sevgisini bize acı veren
şeyler arasında da ararız, genelde felâket denilen kişisel
ve sosyal olaylarda ararız!
Göklerdeki Babamız dediğimiz zamanlarda yüreğimizdeki
her türlü şikayet ve homurdanma yok olur. Acımız yok olmaz, ama
içersinde babanın sevgisinin bir gök gibi saklı olduğunu
bildiğimizden onu ret etmeyiz: tersine onu sunarak bizi seven ve bizi
evlat olarak gören çehreyi gösteren ışığı ararız.
Göklerde!
Buraya İsa da girdi; o da buraya saklandı. O
bizim de kaderimiz olan göklerdedir (1): Ülkemiz göklerdedir!
Biz de anlaşılır ve
ulaşılabilir, görülebilen ve tutulabilenin dışında
olana varacağız.
Babanın sadık sevgisini kabul edip İsa ile
birleştiğimizde bizler de anlaşılmaz ve
ulaşılamaz oluruz. Bizi artık pohpohlama, eleştiri ve
incitme etkilemez; hediyeler ve mahrumiyetler artık bizi şartlamaz.
Bize şöyle diyecekler: kafan bulutlarda, veya ayakların yere
basmıyor, veya kimseyi sevmiyorsun! Biz şöyle
cevaplayacağız: göklerde oturuyoruz, veya
vatanımızdayız.
Ama bizi anlaşılamaz görenlerden birileri
sevgiyle İsaya bakarsa, o zaman yaşamımızdaki sevgimizi
arayacağız. Gökler sadece İsanın üzerinde
açıktır!
Mademki kaderimiz göklerde yaşamaktır ve orada
yaşamımızın en iyisini geçireceğiz, şimdiden
yeryüzüne ait bedenimizin dünyasal yönlerini öldürelim (2). Bunu meydana
gelen şeylere ve olaylara karşı ilgisiz kalarak
gerçekleştireceğiz.
İlgisiz kalmak çirkin bir ifadedir, çünkü Allah
Baba hiç bir şeye ilgisiz değildir.
Her olayın karşısında istifini bozmadan
kalması, yargılamadan ve suçlamadan kalması, ama sevgisini bir
an eksiltmemesine rağmen insanlar tarafından ilgisizmiş gibi
algılanır. Ama bu ilgisizlik değildir, daha büyük bir sevgidir,
O insanları sevgisiyle kaplamak ister, sevgi dışına
sürüklenmek istemez!
Bu bir babanın çocuklarını sevdiği
sevgidir, baba şiddete maruz kalanı da şiddeti
doğuranı da, her ikisini sever.
Kutsal ilgisizlik: daha da büyük sevgisinin işaretidir!
1) Ef 1, 20, Flp 3, 20
2) Kol 3, 5
E.
Göklerdeki Babamız!
Eğer gök Babanın yeri ise yeryüzünün beni
diğer Hıristiyanlar veya diğer insanlarla ilişkimi
etkilemesine izin vermeyeceğim!
Yeryüzünün nimetleri ve olayları
aşılabilecek ve orantılı olabilecek, çünkü başka
gerçekler var!
Duanın bu sözleri bakışlarımı
görülenden görülmeyene çevirmemi sağlayacak.
Baba da bize bakarken dış görünümümüze
aldanmıyor, yüreğimize bakıyor.
Bizler, Ona bakmaya
alıştığımızda ilk bakışta saklı
olanı görmeye alışıyoruz. Eğer gözlerimi Babaya
doğru çevrili tutmaya alışıksam, bir kişiye
baktığımda, onun kıyafetinden, sesinden, yüzüklerinden veya
çek defterinden etkilenmem. Sert hareketlerde bulunarak kendini güçlü göstermek
isteyenlerden veya umutsuz gözükerek ilgi çekmek isteyenlerden etkilenmem: ama
içsel zenginliğe veya fakirliğe bakarım, sevme veya sevmeme
kabiliyetine dikkat ederim, İsa ile gerçek veya sahte bir ilişki var
mı diye incelerim.
Göklerdesin! bu söz beni duaya, hayranlıkla
izlemeye iter, değişik bir ilgiye, gözükenin ötesine bakmama
çağırır.
Beni seven bir kişiyle
karşılaştığımda Babanın şefkat dolu
yüreğinin varlığını
tattırdığını anlarım. Beni kıskanan veya
bana kin duyan biriyle karşılaştığımda veya bana
karşı ilgisiz biriyle olduğumda, Babanın onu
karşılıksız olarak sevmemi istediğini hissederim.
Aynen Babanın beni sevdiği gibi, karşılıksız...
Bir terslik veya acı mı yaşıyorum? Bu
beklenmedik durumda Allahın beni, yeni bir şekilde sevmeye
çağrısını görürüm.
Bir sevinç veya beni sevindiren bir olayla mı
karşılaşıyorum? Babanın hikmetini ve hediyesini
görüyorum!
Allah bana göklerden daima bakıyor, ama ben de Ona
yeryüzünden bakmayı öğrenebilirim! Şeylerin ve özellikle bana
kibir ve kendini beğenmişlik kazandıracak şeylerin
gözlerimi kamaştırmasına izin vermemeliyim.
Alçakgönüllülük, göklerin karanlığına
girebilmenin yoludur, ışığıdır.
Bana yeterlilik hissi veren gün
ışığı yok olunca, gökler daha karanlık gibi
gözüktüğünde, tam o zaman yıldızların
parladığını ve ayın girinti çıkıntılarını
görebiliyorum.
Alçakgönüllülük, Babamızın en derin
sırlarını ve en güzel sevgisini tadabilmeme izin veren
durumlardır. O, kendi şeylerini küçüklere ve alçakgönüllülere
gösterdi.(1)
Alçakgönüllülük İsanın gölgesinde, Onda
saklı kalmama izin verir: O göklerden doğrudan Babaya
bakmaktadır. Elbette, o zaman ben de Onu görebiliyorum. Yani
doğrudan sevgisinden mutlu oluyorum ve Ona cevap veriyorum!
Özel bir duruma ve şekle ihtiyacım yok:
herhangi bir yerde, günün herhangi bir saatinde, içimde doğan herhangi bir
duygu veya his: her şey bana evlat gibi davranan, kardeş gibi
sorumluluk veren, içimde tüm dünyaya karşı kardeşlik
duyguları uyandıran kişinin bakışlarıyla
karşılaşmam için pencere olmaktadır.
Baba, sen göklerdesin!
Yukardasın, ama aynı zamanda
yanımdasın. Yukardasın, ama aynı zamanda içimdesin, çünkü
yüreğim de zaman zaman içine girilemez bir
göktür.
1) Mat 11, 25
F.
Gökleri Allahın evi gibi düşündüğümde hep
aklıma gelen bir cümle vardır. Aziz Pavlusun Efeslilere
yazdığı bir cümledir: İnmiş olan ve her şeyi
doldurmak üzere tüm göklerden çok yukarı çıkmış olan
Kişi aynıdır. (1)
İsa böyle tanıtılır. İsa indi:
Allahın yaşamını, sevgisini görülebilir ve elle tutulur
kıldı. Yeryüzündeki, buradaki insanlara, Babanın sevgisini ve
sevgi kabiliyetini bildirdi. Göklerden çok yukarı çıkmış
olan Kişi aynıdır.
İsa sadece göklere girmekle yetinmiyor göklerden
çok yukarı çıkıyor.
Bu sözler bizi daha derin düşünmeye
çağırıyor.
Allahın Oğlu İsa,
yaratılmış görülen ve görülmeyen gerçeklerin çok üzerindedir. O,
Allahın evi veya kendini göstermesi diyebileceğimiz her şeyin
de üzerindedir. O en güzel hayallerimizi, durumlarımızı
aşar, hatta bizim için anlaşılamaz ve açıklanamaz
olanları bile. Onu hiçbir şey etkileyemez.
İsa tam hürriyetin krallığındadır:
hiçbir şey Onu durduramadan sevgisini gösterebilir. Hatta O, görülebilen
ve görülemeyen şeylere ve hareketlere ihtiyaç duymadan da sevebilir.
O, her şeye anlam vermek için, yani her şeyi
doldurmak için göklerin üzerine çıkmıştır.
Her şeyin doldurulmaya mı ihtiyacı
vardır? Ne ile?
Tüm gerçekler birer kavanoz gibi düşünülür: Peki,
Allahın Oğlu, hangi madde ile her şeyi dolduracaktır?
Şüphe yok, O sevgidir, O her şeyin her
yaratılanın bir hediye, arzulanan bir sevgi
taşıyıcısı olmasını mümkün
kılıyor. Çünkü her şey Babanın sevgisinin aracı ve
hediyesidir ve her şey Babaya yöneltir.
Şimdi ki, Oğul göklerin üzerindedir
artık gerçekleri yeryüzünün ve göklerin diye düşünmeyelim: her
şey doludur, her şey hediyedir, her şey dikkat ve kabul
görmelidir. Artık az ve çok yok, çirkin ve güzel yok, acı ve
tatlı yok! Her şeyde küçük veya büyük olsun, tamlık var!
Artık olduğumdan veya bana ait olandan
değişik bir şey istemiyorum: huzura giriyorum ve kendimi emanet
ediyorum.
Allahın Oğlu beni de doldurdu.
O, göklerde yaşamaya ve yeryüzünü
ayaklarının iskemlesi yapmaya alçalsa da ve gökler ve yeryüzü içine
sığamasa da Babamızdır. Ben de Baba olanın,
Babamızın işareti ve hediyesiyim.
Her şeyin üzerinde, her şeyle ve her
şeyde olan herkesin Allahı ve Pederi birdir. (2) Haça
gerilmiş, dirilmiş ve göğe çıkmış Mesih
İsanın tamlığı her şeyi doldurmaktadır ve
bunu Babanın varlığı ile yapmaktadır: O, Herkesin
Babasıdır: herkes kendi
kaynağı olarak Ona teşekkür etmeli ve her şey Onun ile
ilişkilendirilmelidir!
O her şeyin üzerindedir: hiç kimse Onun ile
karıştırılamaz, hiç kimse Onun yerine Allah olamaz veya O
olmadan bir şey yapabilmeyi düşünemez.
O herkesin aracılığıyla hareket
eder: her insanın önünde başımızı eğelim, her
insanın önünde projelerimizi ve kurallarımızı feda edelim;
çünkü her insanda Babanın her şeye kadirliği, merhameti ve
sevgi isteği gözükmektedir.
Babamızın yaşadığı gökler
ne kadar büyük ve ne kadar küçük! Yanımda kaldırımdan geçen
kişi veya araba bile bir göktür: herkeste vardır!
1) Ef 4, 10
2) Ef 4, 6