Ruhsal sohbetler

 

“Tam bir bilgelikle birbirinize öğretin, öğüt verin” Kol 3,16

 

İsa’nın Havarilerinin bu ruhsal sohbetleri yaptığını hayal ettim.

Aslında bunlar İsa’nın öğrencileri olan hepimizin iman yolunda yaşadıklarımızın bir ifadesidir. Havarilerin adlarını kullandım; çünkü bu, dikkati çekmek için ve her zaman ve her durumda Rab İsa’ya yönelmiş olarak kalmak içindir.

P. Vigilio Covi

1.   Herkesten farklı

 

Matta, İsa’yı gerçek anlamıyla sevebilmeyi o kadar çok istiyordu ki bunun için elinden gelen herşeyi yapmaya hazırdı, ancak problem ne yapacağını bilmemesiydi. İsa’yı gerçekten sevmek acaba ne demekti?

            Bu soruların pençesine kapılmış olan Matta sonunda kendince bir çözüm buldu ve: “İsa için önem taşıyan kişileri taklit ederim olur biter!” diyerek karara vardı ve böylece tek tek Mesih İsa’nın havarileriyle olan ilişkilerini incelemeye başladı. Bir süre sonra ise Rabbin, Simun Petrus’a ne kadar da çok güvendiğini sezinlediğinden, örnek alınması ve taklit edilmesi gereken havarinin o olduğu konusunda şüphesi kalmamıştı. Evet Matta, İsa’yı sevmeyi Petrus’tan öğrenmek istiyor; böylece kimseye fark ettirmeden balıkçı havari Petrus’u gözetlemeye başladı. Ancak kısa bir süre sonra Tomas’ın kendisine yönelttiği: “Matta ne kadar da otoriter davranıyorsun!” eleştirisi üzerine Simun Petrus'u taklit etme kararından hemen vazgeçiyor.

            Matta, biraz daha düşündükten sonra kendi kendine: “Belki de Yuhanna’nın sevgisini taklit etmeliyim, hem zaten İsa onu çok seviyor. En iyisi onu seçmek” diyerek bu sefer de Yuhanna’yı izlemeye başlıyor.

            Seçimi ilgisiz kalmamıştı. Bir hafta sonra Bartalmay, gülümseyerek yanına yaklaşıp: “Matta sana neler oluyor böyle? Son zamanlarda davranışların ne kadar da değişti! Pek cilveli oldun!” demesi üzerine, havari, bu sözlerde seven bir insanın ilgisini sezinleyerek sorununu ona açıyor. Bartalmay, kardeşliğin ötesinde, bir baba gibi ona şu nasihatte bulunuyor: “Matta, İsa’yı kendi kalbinle sevip, onu kendi adımlarınla izle. Kendini başkalarıyla kıyaslama, başkalarını taklit ettiğin sürece Mesih İsa, senin tarafından sevildiğini nasıl anlayabilir? Senin Rabbi sevme tarzın güzeldir çünkü özeldir, herkesinkinden farklı ve diğerlerininkini tamamlar".

            Matta bir anda rahatladığını hissetti, Bartalmay biraz daha geç kalsaydı, İsa’nın mali işleri teslim ettiği Yahuda İskaryot Matta’nın yeni örneği olacaktı!

 

2.   Anahtarları teslim aldığından beri

 

Filipus, Matta’yla dertleşiyordu: “Bana neler oluyor bilmiyorum! Bu aralar Petrus’u hiç çekemez oldum! Eskiden bir şeyler yapmak istediğinde, bana da danışır fikrimi sorardı, anahtarları teslim aldığından beri o kadar değişti ki... şimdilerde fikir sormak yerine emirler yağdırmakla meşgul. Onun bu otoriterliğini bir türlü hazmedemiyorum.”

Matta, Filipus’un içini dökmesini anlayışla karşılayıp, onu büyük bir dikkat ve sevgiyle dinledi. Kısa bir sessizlikten sonra ise şöyle dedi: “Kardeşimiz Petrus’un değiştiğinin ben de farkındayım, fakat açıkçası fazla da üzülmüyorum, çünkü o bu şekilde, Mesih İsa'ya itaat etmeye ve Mesih İsa’nın O'nun kendisine emanet ettiği görevi tam anlamıyla yerine getirmeye çalışıyor. Tabii ki emir almak benim de hoşuma gitmiyor, ancak İsa'nın Peder'e daima itaatli olduğu gibi, bizim de itaatli olmayı öğrenebilmemiz için bu durumun bir vesile olduğuna inanıyorum. Bence Petrus da emir vermekte çok zorlanıyor ve her yaptığında insanlardan onay bekleme eğilimine karşı çok savaşıyor. Elinden geldiği kadar Mesih’e itaat etmeye çalışıyor, doğrusu ben de Mesih'e itaat etmek istiyorum, dolayısıyla da Petrus’un kendisine teslim edilen bu anahtarları kendi  yeteneğine göre çevirmesini kabul ediyorum. Petrus bu davranışıyla Mesih’i seviyor!”

Filipus, Matta’yı sessizce dinledi ve Mesih’e bakarak, yargı ve eleştiriden uzak, kardeşlerindeki iyi yönleri keşfetmenin mümkün olduğunu anlıyor.

 

 

 

3.   Mucizenin Kutsal Emanetleri

 

İsa dışında herkes kayıktadır ve hepsi de bir hayalet gördüklerinden emindir, tabii ne kadar korktuklarını belirtmeye gerek yok. Avazları çıktığı kadar bağırmaya başladıkları sırada hayaletin sesi onlarınkini bastırır: “Benim, korkmayın!”

Mesih mi? Bu mümkün mü? Mesih olduğunu söyleyen bir hayalete inanılır mı? Petrus tüm şüphelerini yenip, cesaretini toplayıp, “Eğer gerçekten Mesih’sen, beni yanına çağır!” diye seslenir, cevap gecikmeden gelir: “Gel!”

Petrus çarıklarını çıkarıp ayağını kayığın kenarına sarkıttı ve gariptir ki kendinden emin bir şekilde suyun üzerinde yürümeye başladı. Herkes nefesini tutmuş olanları izlemektedir, Yuhanna ise hemen bir mücize olduğunu bağırmaya başlar ve Petrus'un çarıklarını kutsal emanetler gibi saklamak üzere arar. Fakat tam o sırada bir rüzgar patlak verir ve Petrus’un, batarak, İsa’ya “Beni kurtar!” diye seslendiğini duyar. İsa, Petrus’u kolundan yakalayıp sapasağlam kayığa geri taşır.

Yuhanna çarıkları toplamaktan vazgeçip, düş kırıklığıyla olan biteni seyretmekteydi, ıslanacağını düşündüğü için de Petrus’a sarılamıyordu. Tomas ise olayı hemen yorumlamakta gecikmemişti: “Çok erken sevindin Yuhanna, özel ruhsal armağanların denenmelerden geçmesi sınanmaları gerek!” Akşam olmuştu, böylece herkes sessizliğe bürünmüştü.

 

 

 

4.   Daha iyi nasıl dua edilir?

 

“Daha iyi dua etmek için ne yapıyorum biliyor musunuz?” diye soruyor Tomas, bir anda tüm havarilerin dikkati ona yöneliyor. Tomas duasını daha etkili kılmak için televizyonun verdiği tüm haberleri izlemeye çalıştığını anlatıyor. "Böylece Rabbe: “Onları görüyor musun Rab? Onları sakın unutma, bu zavallıların yaşadığı olaylardan haberin var mı? Onların yardımına koş!” diye yakarabilirim! Dua etmek için haberleri kullanmak gerçekten de çok mantıklı! Bu şekilde duamın monotonlaşması da engellenmiş oluyor!" diye ilave ediyor. Tomas, herkesin bu fikirden çok etkilendiğinden emindir. Fakat sükut her zaman ikrardan kaynaklanmaz, çoğu zaman şaşkınlığın da bir ifadesidir.

Akşam olunca Yakup, Tomas’a yaklaşıp şöyle fısıldıyor: “Bugün sonunda senin neden daima bu kadar mutsuz olduğunu ve yalnızca başkasını görünce gülümsediğini anladım. Her zaman dünyanın haberlerini izleyerek dünyanın aynası oluyorsun, dua ederken bile kendini dünyaya yöneltiyor, böyle yaptıkça da Rabbin ışığına ulaşamıyorsun. Halbuki gerçek dua zamanı Rabbin güzel çehresini hayranlıkla seyredeceğimiz, onun ışığıyla aydınlanmaya teslim olacağımız, onda huzur bulacağımız zamanlar olmalı. Çünkü ancak bu şekilde dünyaya Allah'ı yansıtan aynalara dönüşebiliriz. Rabbin dünyada olup bitenlerden haberdar olmasına gerek yok, zira herşeyi O bizden çok daha iyi bilmektedir. Hatta senin de O’nunla beraber olabilmek için bunlara ihtiyacın yok, çünkü O bizim herşeyimiz, tüm varlığımız, tüm sevincimizdir! Dünyanın, Allah Baba’nın sevgisini ve ışığını görüp hissetmeye ihtiyacı var. Kutsal Yazılar, ‘O’na bakın, ışık saçacaksınız’ demektedir”.

Tomas, gösterilen samimiyete teşekkür edip bu konu hakkında tekrar düşündü ve birçok şeyi daha iyi anladı. Bir hafta sonra tekrar aynı bahis açıldığında Yakup’la konuşma fırsatı buldu: “Söylediklerin hakkında düşündüm ve anladım ki haberler Rabbin yeryüzünde yaptıklarını bildirmezler; ayrıca televizyon programlarından, insanlara huzur ve iyilik yapma kudretini bağışlayan Kutsal Ruh’u alamayacağımın da farkına varmış oldum”.

Yakup kardeşinin bu konuyu gerektiği gibi ayırt ettiğini görünce mutlulukla Rabbe şükretti. Tomas konuşmaya devam ediyor: “Tv Sözleşmemi bozdum. Rabbin benim üzerime düşen görevi yerine getirebilmem için bilmem gereken tüm olayları bana aktarma yolunu bulacağından kuşkum yok. O’na güveniyorum!”. Yakup, Tomas’ın akıntıya karşı kürek çekerek böyle bir karar verebildiğini görünce Rabbi mezmurlarla övmeye başladı.

 

 

5.   O’ndan çekinme

 

            Alfay oğlu Yakup da olup biteni dikkatle izliyor, kardeşlerinin her kelimelerinden, her davranışlarına, hatta yüz ifadelerine varana kadar herşeyi yakından takip ediyordu.

            Yakup'un sezgileri çok kuvvetliydi, kardeşlerinin yüreğinden geçen her şeyi hemen anlıyor ve kendi ayırt etme yeteneğini saklamıyordu... “Sen iyi konuştun, ama dikkatli ol, çünkü sözlerin yanlış anlaşılabilir... Sen bu işi kendini göstermek için yaptın...”. Onun gözünden hiçbir şey kaçmazdı. Gerçekten de söyledikleri her zaman doğrudur, fakat sonuç olarak, herkes ondan çekinmeye başlar. Etraftakiler onun odaya girmesiyle özgürlüklerinin kısıtlandığını hissederlerdi. Bir gün uzun bir görev dolayısıyla uzakta bulunan Andreas eve döndüğünde, birşeyler dikkatini çekti. Yakup’un yüzünde daima sert bir ifade vardı, Mesih’in yumuşak ve uysal gülümsemesini onda bulmak neredeyse imkansızdır. Andreas, onun birkaç kez kardeşlerinin hatalarını düzeltmek üzere yaptığı müdahaleleri gördüğünde olan biteni anladı ve onu bir kenara çekip şöyle der: “Sevgili Yakup, senin doğruyu seçebilme gibi güzel bir yeteneğin var, kardeşlerimizin en gizli kusurlarını dahi çözebiliyorsun, bu sana verilen bir lütuf, ancak bunu iyi kullanmalısın. Çünkü sürekli diğerlerini tenkit etmeye devam edersen, yalnız kötü olanı gözlemleyecek ve Kötünün işbirlikçisi olup, onun eserlerini vurgular hale geleceksin. Diğerleri senin yanında kendilerini kötü hissediyorlar, sen de kendilerini yargılayan bir hakim görüyorlar, onları devamlı suçlayıp, itham eden biri oluyorsun. Kardeşlerinin kötü yönlerini gördüğünde, kötü taraflarını etrafa yaymak yerine, onları kutsa ve onlar için dua et. Onların iyi taraflarına bak ve doğru yaptıkları için Allah'a şükret, çünkü yalnız O, ışığa çıkarılmaya ve tüm kalplerin sahibi olmaya layıktır.”

            Acaba neden şimdiye kadar biri çıkıp da Yakup’a bunları söylememişti? Yakup, Andreas’a teşekkür edip, tavsiyelerini uygulamaya başladı. Üç hafta içinde arkadaşlarına bakış açısı tamamen değişmiş olur. Onları eleştirmek yerine doğru olana teşvik etmeye, onlardaki, az olsa da, iyiliğe değer vermeye başlar.

Kardeşlerin topluluğunda hava düzelir, herkes İsa’nın yolunda birbirine destek olarak yaşamaktan çok daha mutlu ve çok daha istekli olurlar.

 

>>>>>>>>>>