Rab
İsa, öğrencilerini, Allahın sevginin bir Allahı olduğunu
ve insanın Ondan korkması gerekmediğini tanıtmak için tüm
dünyaya gönderdiğinde, Onunkilerine bir kitap emanet etmedi. O onlara, Gidin
ve bu Kitabı okuyun demedi. O, Kutsal Ruhu alın dedi, yani: sevgimle
dolu gidin, ölülerden dirilişime kadar benden duyduklarınızı,
bende gördüklerinizi herkese anlatın.
Sonra
tüm bu şeyler, birkaç kişi tarafından yazıldı, böylece
bizim de kitabımız oldu: İncil. İncil, Hıristiyan
yaşam için çok büyük bir yardımdır. İncil, hem Allah ile,
hem de Babanın ve İsanın sevgisini kabul eden insanlarla
olan ilişkimizi olgunlaştıran bir araçtır. Bu sevgiden
inananların birliği olan Kilise doğar. İsanın sözlerinin
yaşandığı bu birlik içinde Allahın insanlara beslediği
sevgi herkese gösterilir.
Eğer
Allah bize sadece bir kitabı verseydi, her birimiz onu kendine göre yorumlayabilirdi
ve Allaha itaat ettiğini sanabilirdi. Diğer Hıristiyanlardan
ayrılsa da, gerçeğin onda olduğunu iddia edebilirdi. Maalesef
bu da oldu; nitekim birkaç çok yetkili kişi (onlar sonra Protestanların
Kurucuları oldular) sadece Kitaba itaat etmek gerektiğini bildirdiler;
ama onlar İsanın İyi ve Güzel Haberini iletip, Kiliseyi oluşturmak
için Havarileri gönderdiğini unuttular. Sadece sözler ile değil,
kendi hayatıyla da Babanın sevgisini kabul eden ve veren, Kiliseyi
kuran İsadır. Protestanların Kurucuları ise Kilisenin
çobanlarına itaat etmediler; bunu doğrulamak için zamanlarındaki
bazı Papaların ve Episkoposların kötü davranışının
makul bir nedeni olduğunu sanıyorlardı. Herkesin günah işleyebildiğini
biliyoruz, bu yüzden, eğer biri insani zayıflıklara çökerse,
dayanırız. Rabbe güveniyoruz: tarihte birçok durumlarda yaptığı
gibi, yine Kilisesini iyileştirecektir. Bu yüzden alçakgönüllülükle
daima itaatli bir yürek muhafaza ediyoruz. İsa bunun örneğini kendisi
bize verdi: Petrus tarafından inkâr edildiğine rağmen, ona
güvenmeye devam etti. Öğrencilerinin, hepsinin daima sadık tanıkları
olamayacaklarını biliyordu, buna rağmen Kilisesinde onlara
büyük sorumluluklar emanet etti. Biz Katolikler Protestanlardan çok konularda,
özellikle Kilisenin hayatı hakkında, farklı düşünüyoruz.
Quando Gesù ha mandato i discepoli in tutto il mondo per far
conoscere a tutti che Dio è un Dio damore, e che luomo non deve aver paura di
lui, allora Gesù non ha consegnato ai suoi un libro. Egli non ha detto loro Andate e leggete questo
Libro. Egli ha detto Ricevete il mio Spirito, cioè: andate
carichi del mio amore, raccontate a tutti quello che avete udito e visto da me
fino alla mia risurrezione dai morti. Tutto questo è stato pure scritto da varie persone, e così abbiamo
anche uno scritto, il Vangelo.
Questo è un grande aiuto alla vita cristiana. Esso è uno strumento che
serve a maturare il nostro rapporto di amore con Dio e con tutti coloro che
accolgono lamore del Padre e di Gesù. Da questo amore nasce la Chiesa,
comunione dei credenti. In questa comunione, dove sono vissute le parole di
Gesù, si esprime lamore di Dio per gli uomini! Se Dio ci avesse dato solo un Libro,
ognuno di noi potrebbe interpretarlo come vuole e ritenere di essere obbediente
a Dio anche se diviso dagli altri cristiani. Purtroppo ciò è successo quando
alcune persone, molto influenti (divenuti fondatori dei Protestanti), hanno
affermato che dobbiamo obbedire solo al Libro; hanno dimenticato che Gesù ha
mandato gli Apostoli per trasmettere la Buona e Bella Notizia e formare la
Chiesa. È essa, con la sua vita, oltre che con le parole, che riceve e
trasmette lamore del Padre. Essi disobbedirono ai pastori della Chiesa,
ritenendo di avere come motivo plausibile il cattivo comportamento di alcuni di
loro, papi e vescovi del loro tempo. Noi sappiamo che tutti possiamo peccare, e
quindi, se qualcuno cede alle debolezze umane, sopportiamo. Nutriamo fiducia
che il Signore stesso interverrà a risanare la sua Chiesa, come ha fatto in
molte circostanze della storia, e perciò manteniamo sempre un cuore obbediente,
con umiltà. Egli sapeva che i suoi discepoli non erano tutti e sempre suoi
fedeli testimoni, eppure ha affidato a loro grande responsabilità nella sua
Chiesa! Gesù stesso ci ha dato esempio continuando a dare fiducia a Pietro,
nonostante lo avesse rinnegato. Ora noi cattolici ci differenziamo in molti
aspetti dai Protestanti, soprattutto per quanto riguarda la vita della Chiesa.