BEN’İM

« Pederle birlikte olup bize görünmüş olan sonsuz Yaşam'ı size ilan ediyoruz!» (1 Yu 1, 2)

 

İsa ağzını açtığı zaman, Allah’ın sözünü işitiriz, Allah sevgisi alırız, düşüncelerimizi ve hareketlerimizi Allah’ınkilere göre değiştiririz. İsa, pek çok kez kalabalığa ve şakirtlerine kendisini tanıtırken, “ben’im” ifadesini kullanır, bu ifade Musa’ya açıklanmış olan Allah’ın Adı’nı tekrar eder: “Mevcut olan Ben’im!”. Bu ifade, onu sevenlerde farklı cevaplara neden olur: Sen dostumsun! Sen benim sığınağımsın, Sen benim desteğimsin,  Sen kurtarıcımsın! Sen ekmeğimsin! Sen hazinemsin! Sen Allah’ımsın! Bu sayfalar, bu haykırışlara, bilinçli ve şükran dolu bir şekilde devam etmemize yardım etmek istemektedirler.

 

1. Yol Ben’im

 

İsa, insan hayatını bir yol olarak görür.

İnsan nereden yola çıkar? Nereye varması gerekir?
Amacına ulaşabilmesi için hangi yolu izlemelidir?

İnsan, dünyadaki cennetten gitmiştir. O artık, en yüce melekler topluluğu tarafından korunmakta olan o kapının dışındadır. Şimdi özlem duymakta ve aklı karışmış durumdadır. Şüpheleri vardır ve zihni karanlıktır, dünyada ne yapmakta olduğunu bile bilmemektedir.

İnsan’ın hayatı, Peder’e doğru ilerlemektir.

“Kalkıp Peder’e doğru gideceğim”.

Bu ne anlama gelir? Tekrar oğul olacağım. Allah’a güvenecek ve arzularına itaat edeceğim. Peder’in tasarılarını gerçekleştirmeye başlayacak, Evini inşa edecek ve onu koruyacağım. Şahsına olan sevgim sayesinde O’nun ile birlik olacağım.

Pederime döneceğim.

İnsan’ın yolu: insan olmaktan çıkıp oğul olmak. Kendine yeten, otonom, her türlü şeyin ve korkunun esiri olan insan olmaktan çıkıp, bağımlı, kendini Peder’in şefkatli ellerine teslim eden oğul olmak.

Yaşam yolu! Zor, çünkü gururlu olmaya alışık olan insanın, alçakgönüllü olması çok zordur.

Bu, oğul olmak için, oğul’a ait duyguları ve yaklaşımları kabul etmek için gereklidir. Bu çocuk olmak gibidir. Alçakgönüllülük ve dolayısıyla güven, şeffaflık, sadelik; sonra kendini teslim etmek; bunlar huzur, barış ve neşe kaynağı olurlar. Bu, sevgi olan Allah tarafından sevildiğini bilenin neşesi ve güvencesidir. Bu zor, fakat mümkün bir yoldur.

Bunu Allah’ın kendisi... önümüze serer. Allah kendi, O’na götüren yolu, tek yolu önümüze serdi. “Benim aracılığım olmadan kimse Peder’e gelmez”. “Yol ben’im”.

İsa, insan için çizilmiş olan yoldur. Bu insan, dünyevi cennetin dışında kendini çıplak ve savunmasız hisseder. Bu yol sadece mutlu bir hayat yaşamamızı sağlamaz, aynı anda da bizi Peder’in kucağına getirir. Bu yol, bizi dünyevi cennetin ötesine, Allah’la aynı boyuta getirir; bizi tanrısallaştırır.

İsa, bizi Allah’la “benzer” olmaya götüren yoldur. Şeytan tarafından aldatılmış ve hayal kırıklığına uğratılmış Âdem’in aldığı yol değildir; şeytan Âdem’in gözlerini yanıltmıştır, ona yanlış bir Allah görüntüsü göstermiştir. O’nu, sahip, baskın, kıskanç, kapalı olarak tanıtmıştır, öyle ki Âdem kendini sevilmiyor hissetmiş, kalbinde kıskançlık bulmuştur. 

İsa, bizi gerçekten de Allah’a, Peder, sevgi, kendini tamamen sunma, güven ve misafirperverlik olan Allah’a götürür.

İsa, Peder’in kalbine girmemizi, onun varlığına, sevgisine, kendisini sunmasına bürünmemizi sağlar. İsa ile insan, “oğul” olur ve tanrısal bir doğaya sahip olmanın hazzını alabilir. İsa, yoldur. O’nun dışında insan, arar, dener ve tekrar dener, fakat her zaman Allah’ın yanlış görüntülerine bağımlı kalır. Görünenlerin aksine, O’ndan uzaklaştıran yollarda gezinirler.

İsa, Sen Yol’sun. Sen beni barışa doğru yönlendirirsin, Sen beni Peder’in Evinde yaşatırsın, sen yüreğimi değiştirirsin, öyle ki benim yüreğimde, kendini sunan, seven, affeden bir peder yüreği olsun. Sen Yol’sun. Seni takip etmek istiyorum, Sana dalmak istiyorum, Sana bürünmek istiyorum. Peder’in biricik oğlu Rabbimiz Mesih İsa, işte buradayım. Yalnız seni kabul etmek istiyorum, senin izinde ilerlemek istiyorum. SEN YOL’SUN.

 

2. BEN’İM

 

Aziz Vaftizci Yahya’ya ısrarla kendi kimliği sorulduysa da, hiçbir zaman o, “ben’im” dememiştir. O her zaman “ben değilim” demiştir, “ben çölde bağıran sesim” ifadesini kullanmış ve “olmak” fiilinden kaçınmıştır! “Ben’im” ifadesinin Allah’a mahsus olduğunu biliyordu. Sadece Allah “Ben’im” diyebilir.

Ben bile – doğrusunu söylemek gerekirse – benim... diyemem. Kendimi tanımlamak, kişisel bir kimlik bulmak istesem de bunu yapamam.

Kendimi tanımlamak için kullanacağım her bir “ben’im”, yalan söylemek olur. Mesele, “ben bir insan’ım” dersem, beni daha insan kılan, Allah ile aramdaki ilişkiden bahsetmemiş olurum. “Ben Allah’ın oğluyum” dersem, sadece Peder’in sevgisi sayesinde beni böyle kılmış olduğu gerçeğini saklamış olurum: ben bir hiçim. “Ben alçakgönüllüyüm” desem, o anda benmerkezcilik günahına girmiş olurum, “ben kibirliyim” desem, belki o an, alçakgönüllü olmuş olurum.

Benim kimlik arayışlarım..., kim olduğumu görmemi sağlarlar, ve hatta ruhani hayatımın nerede olduğunu anlamama da yardımcı olurlar. Bunlar büyük benmerkezcilik denenmeleridir. Aynen Âdem’in yaptığı gibi, Allah gibi olmak istememiz, kendimizin sahibi, Allah’ı olmak istememiz, kötünün yani şeytanın yüreğimize oynadığı oyunlardır.

Ben sadece Peder ile ilişkide olursam yaşarım. O’dur! Ben sadece O’na bakabilir ve sadece O’nu dinleyebilirim, sadece bu yaklaşımla gerçek ve canlı olurum. Peder’e bakıp O’nu dinlediğim zaman hayatım, olduğu şeyden bir şeyler alır, olduğu kişiyi alır, bu yüzden hayat ve sevgi olurum, gerçekten Allah olurum. İsa da bize şöyle açıklamıştı: “belki de Yasanızda yazılı değildir: ben dedim ki: siz kimlerdensiniz?”

Sadece Allah “Ben’im” diyebilir ve diyor. Tutuşan çalının önünde gözlerini kapalı tutan Musa’nın işittiği söz budur. “Ben mevcut olanım”, veya “Ben varolanım”, “Ben içinizde olanım”! Musa gördü ve işitti. Bizim de görüp işitmemiz gerekir. Biz Allah’ın ışığını görüp Sözünü işittik. Biz, tutuşmuş bir çalı gibi Allah’ın varlığına ve insana yakınlığına tanıklık eden ve kurtuluşlarını gerçekleştiren Oğul’u görüyoruz! İsa “Ben’im” diyebilir, hatta Peder’in şanı ve bizim sevgimiz için bunu söylemesi gerekir. “İsa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır!” (İbr 13, 8).

O, “Ben’im” demelidir! O’nun için bu söz gerçektir!

“İşte bu nedenle size, günahlarınızın içinde öleceksiniz dedim” (Yu 8, 24).

“İnsan-Oğul’u yukarı kaldırdığınız zaman benim O olduğumu anlayacaksınız” (Yu 8, 27). “Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım” (Yu 8, 58).

“Ben ve Peder biriz” (Yu 10, 30).

İsa’dır! O, Allah’ın kendisini somut olarak göstermesidir: “beni gören Peder’i görür”!

O’na daldığım zaman, ben de yaşarım, ben de azizlik ve doluluğun hazzını alırım! O hayattır, gerçektir, mükemmelliktir. O olmadan ben olmam, O’nun ile ben de var olurum, Peder ile ilişkiye katılırım. Bu yüzden, benim şöyle diyebilmem çok önemlidir: ben İsa’nınım, “ben biriyim” değil!

İnsanların sorunları, kimlik sorunları değil, aitlik sorunlarıdır! İnsan kime ait olduğunu bilemediği zaman, kendini her yerde kötü hisseder. Ve psikologlar çözüm olmazlar!

İsa’ya ve O’nun ile de Peder’e ait olduğumu bildiğim zaman, kim olduğum ve nasıl olduğum umurumda değildir! Sadece O’nun kim ve nasıl olduğu önemlidir! Bu yüzden O’na hayranlıkla bakmamız gereklidir, kendimizi incelememiz zararlıdır. Ben, beni istemiş olanın ve isteyenin çehresine baktığımda, beni destekleyen elin sadakatini ve büyüklüğünü gördüğümde kendimi tanırım.

İsa, sensin! Sen bana Peder’i gösteren tutuşmuş çalısın, Allah’ın azizisin, sen şan ve barışsın. Sen’sin ve ben seninim! Seninim; senin olduğumu hatırladığım zaman tüm korkular ve tüm endişeler yok olur. Ellerinin beni kavradıklarının farkına vardığımda, tüm endişeler tatlı kesinliklere ve tüm engeller güvencelere dönüşürler. Teşekkürler İsa. Sen beni tutuyorsun çünkü Peder beni sana emanet etti. Ve sen Peder’e her zaman itaat edersin. Eminim, içim rahat. İsa, Sen’sin!

 

3. BEN GERÇEK’İM

 

«Lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi» (Yu 1, 17).

 

İnsanlar bu kelime karşısında şaşırıyorlar: gerçek! Ve biz onu keşfetmeye çalışanlara ve bu keşiflerini bize iletenlere filozof – bilgelik dostları – diyoruz.

Gerçek nedir? Pilatus’un tarihin en dramatik anında sorduğu sorudur. Bu soru hala havada asılıdır, birçok tereddütlü ve endişeli insanın gözlerinin ve zihinlerinin önündedir.

 

Gerçek nedir?

Bu kelime, etimolojik olarak, insanın henüz görmediği, tanımadığı bir şeyin aydınlanması anlamına gelir. Ve insan için hala ne çok şey saklıdır! Ve kaç insan hayatlarının anlamı, meydana gelen olaylar ve hatta kendi yaptıkları hareketler karşısında kör gibidirler!

Tüm bunlar ışıkları eksik olduğundandır: Allah’ın ışığı. İnsanlar Allah’ı görmezler, ışığını almazlar; bu yüzden geriye kalanlar da onlar için sönük ve karanlıktır.

O halde gerçek nedir?

Allah’ı görmemizi sağlayan ışıktır, bu ışık tüm gerçeği görmemizi sağlar. Bu bir sonsuzluk ve sevgi ışığıdır. Özellikle de sevgi, çünkü Allah sevgidir.

Nasıl ki güneşin ışığı mumun ışığını aşıyorsa, sevginin ışığı da bencilliğinkini aşar. Sadece sevgi gerçeği aydınlatır, gerçeğin ve doğrunun anahtarıdır. Sevgi, gerçek sevginin kendisi armağandır: Allah’ın sevgisi, sadece Allah’ın sevgisi gerçek sevgidir, sadece bu sevgi insanın gerçeğe yanaşmasını sağlayabilir!

Allah’ın bu sevgisi, İsa’da görünür olmuştur, insanlara hayatın gerçek boyutuna girme fırsatı tanır; o halde sadece gerçeği öğrenmeyi değil, gerçek olmayı da sağlar.

İsa ile karşılaşan, O’nu sevebilen, O’na kendini sunabilen, O’nu dinleyebilen ve O’na itaat edebilen, O’nun ile birlik olabilen, barış ve Gerçek’i bulmuş olanın neşesini bulur: insanların yanında yaşama gücü bulur çünkü Sevgi’yi bulmuştur. İsa gerçektir.

Ben Gerçek’im: son akşam yemeği boyunca havarileri ile konuşurken, O kendi bu ifadeyi kullanmıştır. İsa Gerçektir. “Beni gören Peder’i görür”. İsa’yı görmek, Allah’ı, görünmezi, tanımlanamazı görmektir. İsa’yı görmek!

Bir söz! On ikiler O’nu görmüşlerdi, fakat hala “görmemişlerdi”, en azından o ana kadar. İsa’yı görüp, O’nu Allah’tan gelen olarak, hatta Işığın kendisi olarak tanıyabilmek için, Kutsal Ruh gereklidir. İnsan ruhu O’nda sadece bir insan görür.

Golgota tepesindeki o haçtan dünyaya yayılan Kutsal Ruh, İsa’yı bizim ile birlikte olan Allah [Emmanuel] olarak gösterir. Bize O’nun şahsında, somut ve kutsal, iyi ve hikmetli olan Allah’ın çehresini gösterir.

İsa’yı “gören” gerçekten de Peder’i, Sevgi’yi görür.

Görmek, gerçeği algılayabilmek, emin olabilmektir. Allah’ı görmek, Varlığından emin olmaktır ve bununla teselli olmaktır; Allah’ı gören hiçbir şeyin O’nun üzerinde olmadığını da görür. Allah’ı gören diğer şeylerin önemsiz olduğunu anlar. 

İsa’yı gören, Peder’i “görür”. Bu yüzden İsa, Gerçektir, tek Gerçek, çünkü O biricik oğuldur, O, Allah’tan gelen tek sevgidir.

Hayattaki olaylarda gerçek nerededir?

Gerçek, bana İsa’nın Peder’inin çehresini gösteren her şeydir! Allah’ın çehresini saklayan şeyler yalanlardır.

İlgiyi üzerime çekmek için yaptığım her şey, Allah’ın varlığını karartır: yalandır!

Allah’ın çehresini gösterecek bir şey yaptığım zaman, Gerçeğe ortak olurum. İsa’yı kabul edip O’na itaat eden hayatım gerçek sağlar, gerçek olur.

Hayatım, sevgi ve bağlılık işareti olmadığı zaman, fikirlerim mantıksal olarak kusursuz olsalar da, gerçek olmaz, çünkü sevgi olan Allah’ın çehresinin görünmesini sağlamaz.

Gerçek tektir: İsa.

Ancak O’na sıkıca bağlanırsak gerçek oluruz.

 

Tüm halklar için tek ışık, tüm yürekler için tek gerçek olan Rab İsa, Sen dünyayı sevgi ile doldurursun: seni herkim Peder olarak görürse, sevilir ve nasıl sevebileceğini görür. Herkim Seni görürse, gerçeğe dalar, kendini saklar ve senin ile birlikte Işık olur. Senin ile haklı olmayı aramak istemiyorum, daha çok senin sevgini diliyorum. Kalbimde sevgi sayesinde, her yerde ve her olayda, küçük, yoksul ve sancılı dahi olsa, Peder’in sevgisinin işaretlerini keşfetmek için ışık olacak. O evlatları olmamız için bize Seni verdi İsa.

 

4. BEN YAŞAM’IM

 

Yeni Ahit’teki iki Grekçe terimi tek bir sözcük ile tercüme ediyoruz: bir tanesi hareket eden, yiyen, uyuyan, büyüyen bir bedenin yaşamını gösterir; diğeri ise daha sonraki bir boyutu, içsel yaşamı gösterir, bununla sevme, kendini sunma, başka kişilerle ve özellikle Allah ile ruhani ilişkiye girme kapasitesidir.

 

İsa şöyle “Ben yaşam’ım” dediği zaman, işte Grekçe’nin bu ikinci terimi kullanılmış oluyor. İsa “ruhani” bir yaşama sahiptir. O, Peder’den “çıkan” sevgidir, armağandır, O’nun sayesinde Allah ile ilişkiye giren Allah’a o kadar yakınlaşır ki Allah’ın evladı diye çağrılır. 

İsa yaşamdır.

Allah ile sevinçli, huzurlu, güvenli, barış dolu bir ilişkinin olmasını ister misin?

Aksi halde Allah ile ilişkin dengesiz, huzursuz, kendi arzularına bağlı ve zayıf kalacaktır ve yersiz korkular ve endişeler üzerine kurulmuş olacaktır.

Yaşamdan en derin anlamıyla haz almak ister misin? İsa’yı kabul et.

O sana huzur verecektir, çünkü O Kral’ın oğludur ve seni sonu olmayan bir ziyafete davet etmektedir. Yüreğinde O varsa korkma, daha önce günahkâr idiysen veya hala günahkârsan da, hiç bir eksiğin olmaz.

İsa’ya kavuşunca artık huzur içinde olabilirsin!

İnsanlarla hür, derin, dayanışma ve sevgi dolu bir ilişki kurmak ister misin?

İsa’yı kabul et.

O sana en derin toplumsal yaşamı sağlayacaktır. O’nun ile kimseye bağlanmazsın, sana hediyeler sunanları bile görmezsin. O’nun ile kimseyi, senden nefret edenleri ve seni sırtından vuranları bile reddetmezsin. İsa seni sırtından vuranları, sevginle iyileştirebileceğin hasta bir kardeşin olarak görmeni sağlar.

İsa ile herkesin sorunu, senin sorunun olur, aynı zamanda da hiç bir sorun seni ezmez, çünkü onların çözümünün Peder’de olduğunu bilirsin veya onları barış için sunabileceğin haçlar olarak görürsün.

İsa ile insanları sevdiğin kişiler olarak görürsün: onlar Peder’in yüreğinin karşılaştığı yüreklerdir, Rab tarafından kabullenmiş yüreklerdir.

Yüreğinde İsa olunca, herkes sana hür ve açık konuşabilecek, çünkü içindeki ilahi varlığı fark edeceklerdir; yüreklerini sana kolayca açacaklar, kendilerini sana sunacaklar: böylece sen de kurtuluş yolu olacaksın.

 

Yüreğimde İsa olunca ben yaşamım!

İsa, sen yaşamsın. Sen Peder ve insanlarla ilişkimsin, Sen benim en derin ve gerçek mevcudiyetimsin.

Sen, sadece SEN.

Seninle ben canlı olduğumu hissediyorum ve hiç bir zaman ölmeyeceğim: ne gündüz, ne gece, yalnız olduğumda veya kalabalıkta.

Sensiz kendimi boş, ölü, amaçsız, anlamsız hissederim: Sen benim yaşamımsın.

SEN bendesin.

Ben Allah’ın şanının, sessiz, saklı, görünmeyen sevgisinin aracısıyım.

Hasta veya sağlıklı, kabiliyetli veya kabiliyetsiz, gözde veya unutulmuş, herkes tarafından aranan veya yaşlılar evinde unutulan biri olsam da yaşamım böyle, Allah’ın yeridir.

Peder’in sessiz, saklı ve gizemli sevgisinin geçtiği değerli ve kutsal yerdir.

İsa, SEN benim yaşamımsın.

 

5. BEN IŞIK’IM!

 

İsa çok kuvvetli ifadeler kullanmaktadır.

 

Şimdiye kadar bu sadece Allah için kullanılmıştı: Yahve ışığımdır (Mezmur 27 ve Mik 7, 8). Bu sözle İsa kendisini Allah’ın ateşi içinde görüyor ve gösteriyor, sanki Peder ışık ve O, Oğul, Peder’i gösteren ışıkmış gibi.

Ben ışık’ım!

İsa insanların ışığı ve hayatıdır; karanlıklarda olan insan ölüdür, kimse ile ilişkisi yoktur, nesnelerin gerçeğini bilmez, yaşamdan yoksundur. Işıksız olan... göremez. Işıksız olan birçok şeyin anlamını bilemez, başka şeylerin amacını, birçok davranışın sonuçlarını göremez. Karanlıkta olanlar için çiçekler, yıldızlı gökyüzü, şafağın renkleri, sanat eserleri, kitaplar, kalemler, tablolar ve defterler anlaşılmaz ve boşunadır: Allah’ın yarattıkları ve insanların eserleri...

 

Her şey boşuna! Odada bulunan eşyalar onun için tehlikeli olur, çünkü hareketlerini sınırlandırırlar, insanlara düşman veya en azından onlar için güvensizlik sebebi olurlar.

Bunlar ışık varıncaya kadar böyledir; sonra her şey değişir, her şey açık olur: nedeni anlaşılır ve her şeyin yeri anlaşılır, insan çehresi güven ve emniyet verir.

İşte, İsa olmadan ve İsa ile yaşam böyledir. O ışıktır. O dünyanın ışığıdır.

O olmadan insanlar, yaşamlarını dolduran birçok gerçeğin sebebini anlayamazlar. O olmayınca, herkes korkulacak veya faydalanılacak düşmanlardır. O olmayınca kötülük yaptıklarını fark etmezler, bütün yaptıkları gözlerine “iyi” gelir. Onlar kendilerinin sahipleridir. Kendilerini böyle görürler.

 

Ben ışık’ım.

İsa bir kişinin kalbine aniden veya tatlı bir şekilde gelince, o zaman tüm yaşam parlamaya başlar. O zaman geçmiş açık olur, bir armağan gibi görülür. Acı da lütuf sebebi olur, çünkü İsa’nın haça gerilişinin ve dirilişinin ışığındadır. Acı, en büyük sevginin bulunduğu yerdir, kendini gerçekten sunabileceğin fırsattır, acıların insanına kendini en yakın hissedeceğin andır, insanın kurtuluşuna aracı olduğumuz lütuftur: bu kurtuluşu İsa gerçekleştirdi, ama hala geçerlidir ve biz bu kurtuluş için katkıda bulunabiliriz.

                         

Ben dünyanın ışığıyım!

Bana gelen karanlıkta yürümez, bana gelen, yaşam ışığına sahip olacaktır.

 

İsa ışığımdır. Şimdi her şeyin O’nun tarafından aydınlandığını görüyorum. Bilmediğim, geleceğimi de görüyorum, bir ışıklı nokta gibi. O zaman geleceğimi programlamak istemiyorum, ne güzel inançlarıma göre, ne de aldığım vaatlere göre. Geleceğimde İsa var ve ben sadece O’nu arayacağım. İsa ışığımızdır. Seninle, herkesle yaşamam, seni, herkesi seven İsa ile yaşamak olacaktır. Her insan ışığın üzerine şekiller ve renkler çizen bir çiçek oluyor: çiçek önemlidir, ama ışık şarttır.

İnsanların birlik olması İsa da birleştikleri için mümkündür: O başımızdır, sana dikkat etmemin sebebi ve herkesi sevmemin sebebidir.

 

Ben dünyanın ışığıyım!

Sana şan veririm, Rabbim İsa. Göklerdeki Baba’yı ve yeryüzündeki kardeşlerim insanları tanıyabilmem için ışıksın.

Sen aldatmayan ışıksın, sonsuz ufuklar açan ışıksın.

Tökezlemeden yürümeme izin veren ve bana ilerledikçe gösterdiğin hedefe korkusuzca koşmam için yol gösteren ışıksın.

 

Canlı ışık, güven ve umut kaynağı İsa. Sen benim ışığımsın, hiçbir şeyden korkmayacağım. Sen aydınlık, neşe ve kurtuluşsun. Senin ışığın güneşin veya herhangi bir ışık kaynağından güçlüdür.

Yalnız Sen, insana yaşama cesareti, sevme lütfünü verirsin, çünkü senin ile birlikte kendi yeteneklerimizi keşfederiz. Bu yetenekleri Peder, her birimizin kalbinin derinliklerine saklamıştır. İsa Sen, içimize işleyen canlı ışıksın!

Ben dünyanın ışığıyım.

Evet, sana tapıyorum ve sana şükrediyorum, Rab İsa!

 

>>>>>>>>>>>>