BEN’İM
|
İsa ağzını açtığı
zaman, Allah’ın sözünü işitiriz, Allah sevgisi alırız,
düşüncelerimizi ve hareketlerimizi Allah’ınkilere göre
değiştiririz. İsa, pek çok kez kalabalığa ve
şakirtlerine kendisini tanıtırken, “ben’im” ifadesini
kullanır, bu ifade Musa’ya açıklanmış olan Allah’ın
Adı’nı tekrar eder: “Mevcut olan Ben’im!”. Bu ifade, onu sevenlerde
farklı cevaplara neden olur: Sen dostumsun! Sen benim
sığınağımsın, Sen benim desteğimsin, Sen kurtarıcımsın! Sen
ekmeğimsin! Sen hazinemsin! Sen Allah’ımsın! Bu sayfalar, bu
haykırışlara, bilinçli ve şükran dolu bir şekilde
devam etmemize yardım etmek istemektedirler.
1. Yol Ben’im
İsa, insan hayatını bir yol olarak
görür.
İnsan nereden yola çıkar? Nereye
varması gerekir?
Amacına ulaşabilmesi için hangi yolu izlemelidir?
İnsan, dünyadaki cennetten gitmiştir. O
artık, en yüce melekler topluluğu tarafından korunmakta olan o
kapının dışındadır. Şimdi özlem duymakta ve
aklı karışmış durumdadır. Şüpheleri
vardır ve zihni karanlıktır, dünyada ne yapmakta olduğunu
bile bilmemektedir.
İnsan’ın hayatı, Peder’e doğru
ilerlemektir.
“Kalkıp Peder’e doğru gideceğim”.
Bu ne anlama gelir? Tekrar oğul
olacağım. Allah’a güvenecek ve arzularına itaat edeceğim.
Peder’in tasarılarını gerçekleştirmeye başlayacak,
Evini inşa edecek ve onu koruyacağım. Şahsına olan
sevgim sayesinde O’nun ile birlik olacağım.
Pederime döneceğim.
İnsan’ın yolu: insan olmaktan
çıkıp oğul olmak. Kendine yeten, otonom, her türlü şeyin ve
korkunun esiri olan insan olmaktan çıkıp, bağımlı,
kendini Peder’in şefkatli ellerine teslim eden oğul olmak.
Yaşam yolu! Zor, çünkü gururlu olmaya
alışık olan insanın, alçakgönüllü olması çok zordur.
Bu, oğul olmak için, oğul’a ait
duyguları ve yaklaşımları kabul etmek için gereklidir. Bu
çocuk olmak gibidir. Alçakgönüllülük ve dolayısıyla güven,
şeffaflık, sadelik; sonra kendini teslim etmek; bunlar huzur,
barış ve neşe kaynağı olurlar. Bu, sevgi olan Allah
tarafından sevildiğini bilenin neşesi ve güvencesidir. Bu zor,
fakat mümkün bir yoldur.
Bunu Allah’ın kendisi... önümüze serer. Allah
kendi, O’na götüren yolu, tek yolu önümüze serdi. “Benim
aracılığım olmadan kimse Peder’e gelmez”. “Yol ben’im”.
İsa, insan için çizilmiş olan yoldur. Bu
insan, dünyevi cennetin dışında kendini çıplak ve
savunmasız hisseder. Bu yol sadece mutlu bir hayat
yaşamamızı sağlamaz, aynı anda da bizi Peder’in
kucağına getirir. Bu yol, bizi dünyevi cennetin ötesine, Allah’la
aynı boyuta getirir; bizi tanrısallaştırır.
İsa, bizi Allah’la “benzer” olmaya götüren
yoldur. Şeytan tarafından aldatılmış ve hayal
kırıklığına uğratılmış Âdem’in
aldığı yol değildir; şeytan Âdem’in gözlerini
yanıltmıştır, ona yanlış bir Allah görüntüsü
göstermiştir. O’nu, sahip, baskın, kıskanç, kapalı olarak
tanıtmıştır, öyle ki Âdem kendini sevilmiyor
hissetmiş, kalbinde kıskançlık bulmuştur.
İsa, bizi gerçekten de Allah’a, Peder, sevgi,
kendini tamamen sunma, güven ve misafirperverlik olan Allah’a götürür.
İsa, Peder’in kalbine girmemizi, onun
varlığına, sevgisine, kendisini sunmasına bürünmemizi
sağlar. İsa ile insan, “oğul” olur ve tanrısal bir
doğaya sahip olmanın hazzını alabilir. İsa, yoldur.
O’nun dışında insan, arar, dener ve tekrar dener, fakat her
zaman Allah’ın yanlış görüntülerine bağımlı
kalır. Görünenlerin aksine, O’ndan uzaklaştıran yollarda
gezinirler.
İsa, Sen Yol’sun. Sen beni barışa
doğru yönlendirirsin, Sen beni Peder’in Evinde yaşatırsın,
sen yüreğimi değiştirirsin, öyle ki benim yüreğimde,
kendini sunan, seven, affeden bir peder yüreği olsun. Sen Yol’sun. Seni
takip etmek istiyorum, Sana dalmak istiyorum, Sana bürünmek istiyorum. Peder’in
biricik oğlu Rabbimiz Mesih İsa, işte buradayım.
Yalnız seni kabul etmek istiyorum, senin izinde ilerlemek istiyorum. SEN YOL’SUN.
2. BEN’İM
Aziz Vaftizci Yahya’ya
ısrarla kendi kimliği sorulduysa da, hiçbir zaman o, “ben’im”
dememiştir. O her zaman “ben değilim” demiştir, “ben çölde
bağıran sesim” ifadesini kullanmış ve “olmak” fiilinden
kaçınmıştır! “Ben’im” ifadesinin Allah’a mahsus
olduğunu biliyordu. Sadece Allah “Ben’im” diyebilir.
Ben bile – doğrusunu
söylemek gerekirse – benim... diyemem. Kendimi tanımlamak, kişisel
bir kimlik bulmak istesem de bunu yapamam.
Kendimi tanımlamak
için kullanacağım her bir “ben’im”, yalan söylemek olur. Mesele, “ben
bir insan’ım” dersem, beni daha insan kılan, Allah ile aramdaki
ilişkiden bahsetmemiş olurum. “Ben Allah’ın oğluyum”
dersem, sadece Peder’in sevgisi sayesinde beni böyle kılmış olduğu
gerçeğini saklamış olurum: ben bir hiçim. “Ben alçakgönüllüyüm”
desem, o anda benmerkezcilik günahına girmiş olurum, “ben kibirliyim”
desem, belki o an, alçakgönüllü olmuş olurum.
Benim kimlik
arayışlarım..., kim olduğumu görmemi sağlarlar, ve
hatta ruhani hayatımın nerede olduğunu anlamama da yardımcı
olurlar. Bunlar büyük benmerkezcilik denenmeleridir. Aynen Âdem’in
yaptığı gibi, Allah gibi olmak istememiz, kendimizin sahibi,
Allah’ı olmak istememiz, kötünün yani şeytanın yüreğimize
oynadığı oyunlardır.
Ben sadece Peder ile
ilişkide olursam yaşarım. O’dur! Ben sadece O’na bakabilir ve
sadece O’nu dinleyebilirim, sadece bu yaklaşımla gerçek ve canlı
olurum. Peder’e bakıp O’nu dinlediğim zaman hayatım, olduğu
şeyden bir şeyler alır, olduğu kişiyi alır, bu
yüzden hayat ve sevgi olurum, gerçekten Allah olurum. İsa da bize
şöyle açıklamıştı: “belki de Yasanızda
yazılı değildir: ben dedim ki: siz kimlerdensiniz?”
Sadece Allah “Ben’im”
diyebilir ve diyor. Tutuşan çalının önünde gözlerini kapalı
tutan Musa’nın işittiği söz budur. “Ben mevcut olanım”,
veya “Ben varolanım”, “Ben içinizde olanım”! Musa gördü ve
işitti. Bizim de görüp işitmemiz gerekir. Biz Allah’ın
ışığını görüp Sözünü işittik. Biz,
tutuşmuş bir çalı gibi Allah’ın varlığına ve
insana yakınlığına tanıklık eden ve
kurtuluşlarını gerçekleştiren Oğul’u görüyoruz!
İsa “Ben’im” diyebilir, hatta Peder’in şanı ve bizim sevgimiz
için bunu söylemesi gerekir. “İsa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek
aynıdır!” (İbr 13, 8).
O, “Ben’im” demelidir!
O’nun için bu söz gerçektir!
“İşte bu
nedenle size, günahlarınızın içinde öleceksiniz dedim” (Yu 8,
24).
“İnsan-Oğul’u
yukarı kaldırdığınız zaman benim O olduğumu
anlayacaksınız” (Yu 8, 27). “Size doğrusunu söyleyeyim,
İbrahim doğmadan önce ben varım” (Yu 8, 58).
“Ben ve Peder biriz” (Yu
10, 30).
İsa’dır! O,
Allah’ın kendisini somut olarak göstermesidir: “beni gören Peder’i görür”!
O’na
daldığım zaman, ben de yaşarım, ben de azizlik ve
doluluğun hazzını alırım! O hayattır, gerçektir,
mükemmelliktir. O olmadan ben olmam, O’nun ile ben de var olurum, Peder ile
ilişkiye katılırım. Bu yüzden, benim şöyle diyebilmem
çok önemlidir: ben İsa’nınım, “ben biriyim” değil!
İnsanların
sorunları, kimlik sorunları değil, aitlik
sorunlarıdır! İnsan kime ait olduğunu bilemediği
zaman, kendini her yerde kötü hisseder. Ve psikologlar çözüm olmazlar!
İsa’ya ve O’nun ile
de Peder’e ait olduğumu bildiğim zaman, kim olduğum ve
nasıl olduğum umurumda değildir! Sadece O’nun kim ve nasıl
olduğu önemlidir! Bu yüzden O’na hayranlıkla bakmamız
gereklidir, kendimizi incelememiz zararlıdır. Ben, beni istemiş
olanın ve isteyenin çehresine baktığımda, beni destekleyen
elin sadakatini ve büyüklüğünü gördüğümde kendimi tanırım.
İsa, sensin! Sen
bana Peder’i gösteren tutuşmuş çalısın, Allah’ın
azizisin, sen şan ve barışsın. Sen’sin ve ben seninim!
Seninim; senin olduğumu hatırladığım zaman tüm
korkular ve tüm endişeler yok olur. Ellerinin beni
kavradıklarının farkına vardığımda, tüm
endişeler tatlı kesinliklere ve tüm engeller güvencelere
dönüşürler. Teşekkürler İsa. Sen beni tutuyorsun çünkü Peder
beni sana emanet etti. Ve sen Peder’e her zaman itaat edersin. Eminim, içim
rahat. İsa, Sen’sin!
3. BEN GERÇEK’İM
«Lütuf ve gerçek İsa
Mesih aracılığıyla geldi» (Yu 1, 17).
İnsanlar bu kelime
karşısında şaşırıyorlar: gerçek! Ve biz onu
keşfetmeye çalışanlara ve bu keşiflerini bize iletenlere
filozof – bilgelik dostları – diyoruz.
Gerçek nedir? Pilatus’un
tarihin en dramatik anında sorduğu sorudur. Bu soru hala havada
asılıdır, birçok tereddütlü ve endişeli insanın
gözlerinin ve zihinlerinin önündedir.
Gerçek nedir?
Bu kelime, etimolojik
olarak, insanın henüz görmediği, tanımadığı bir
şeyin aydınlanması anlamına gelir. Ve insan için hala ne
çok şey saklıdır! Ve kaç insan hayatlarının anlamı,
meydana gelen olaylar ve hatta kendi yaptıkları hareketler
karşısında kör gibidirler!
Tüm bunlar ışıkları eksik
olduğundandır: Allah’ın ışığı.
İnsanlar Allah’ı görmezler, ışığını
almazlar; bu yüzden geriye kalanlar da onlar için sönük ve karanlıktır.
O halde gerçek nedir?
Allah’ı görmemizi sağlayan
ışıktır, bu ışık tüm gerçeği görmemizi
sağlar. Bu bir sonsuzluk ve sevgi ışığıdır.
Özellikle de sevgi, çünkü Allah sevgidir.
Nasıl ki güneşin
ışığı mumun ışığını
aşıyorsa, sevginin ışığı da
bencilliğinkini aşar. Sadece sevgi gerçeği aydınlatır,
gerçeğin ve doğrunun anahtarıdır. Sevgi, gerçek sevginin
kendisi armağandır: Allah’ın sevgisi, sadece Allah’ın
sevgisi gerçek sevgidir, sadece bu sevgi insanın gerçeğe
yanaşmasını sağlayabilir!
Allah’ın bu sevgisi, İsa’da görünür
olmuştur, insanlara hayatın gerçek boyutuna girme fırsatı
tanır; o halde sadece gerçeği öğrenmeyi değil, gerçek
olmayı da sağlar.
İsa ile karşılaşan, O’nu
sevebilen, O’na kendini sunabilen, O’nu dinleyebilen ve O’na itaat edebilen,
O’nun ile birlik olabilen, barış ve Gerçek’i bulmuş olanın
neşesini bulur: insanların yanında yaşama gücü bulur çünkü
Sevgi’yi bulmuştur. İsa gerçektir.
Ben Gerçek’im: son akşam yemeği boyunca
havarileri ile konuşurken, O kendi bu ifadeyi kullanmıştır.
İsa Gerçektir. “Beni gören Peder’i görür”. İsa’yı görmek,
Allah’ı, görünmezi, tanımlanamazı görmektir. İsa’yı
görmek!
Bir söz! On ikiler O’nu görmüşlerdi, fakat
hala “görmemişlerdi”, en azından o ana kadar. İsa’yı görüp,
O’nu Allah’tan gelen olarak, hatta Işığın kendisi olarak
tanıyabilmek için, Kutsal Ruh gereklidir. İnsan ruhu O’nda sadece bir
insan görür.
Golgota tepesindeki o haçtan dünyaya yayılan
Kutsal Ruh, İsa’yı bizim ile birlikte olan Allah [Emmanuel] olarak
gösterir. Bize O’nun şahsında, somut ve kutsal, iyi ve hikmetli olan
Allah’ın çehresini gösterir.
İsa’yı “gören” gerçekten de Peder’i,
Sevgi’yi görür.
Görmek, gerçeği algılayabilmek, emin
olabilmektir. Allah’ı görmek, Varlığından emin
olmaktır ve bununla teselli olmaktır; Allah’ı gören hiçbir
şeyin O’nun üzerinde olmadığını da görür. Allah’ı
gören diğer şeylerin önemsiz olduğunu anlar.
İsa’yı gören, Peder’i “görür”. Bu yüzden
İsa, Gerçektir, tek Gerçek, çünkü O biricik oğuldur, O, Allah’tan
gelen tek sevgidir.
Hayattaki olaylarda gerçek nerededir?
Gerçek, bana İsa’nın Peder’inin çehresini
gösteren her şeydir! Allah’ın çehresini saklayan şeyler
yalanlardır.
İlgiyi üzerime çekmek için
yaptığım her şey, Allah’ın
varlığını karartır: yalandır!
Allah’ın çehresini gösterecek bir şey
yaptığım zaman, Gerçeğe ortak olurum. İsa’yı
kabul edip O’na itaat eden hayatım gerçek sağlar, gerçek olur.
Hayatım, sevgi ve bağlılık
işareti olmadığı zaman, fikirlerim mantıksal olarak
kusursuz olsalar da, gerçek olmaz, çünkü sevgi olan Allah’ın çehresinin
görünmesini sağlamaz.
Gerçek tektir: İsa.
Ancak O’na sıkıca bağlanırsak
gerçek oluruz.
Tüm halklar için tek ışık, tüm
yürekler için tek gerçek olan Rab İsa, Sen dünyayı sevgi ile
doldurursun: seni herkim Peder olarak görürse, sevilir ve nasıl
sevebileceğini görür. Herkim Seni görürse, gerçeğe dalar, kendini
saklar ve senin ile birlikte Işık olur. Senin ile haklı
olmayı aramak istemiyorum, daha çok senin sevgini diliyorum. Kalbimde
sevgi sayesinde, her yerde ve her olayda, küçük, yoksul ve sancılı
dahi olsa, Peder’in sevgisinin işaretlerini keşfetmek için
ışık olacak. O evlatları olmamız için bize Seni verdi
İsa.
4. BEN YAŞAM’IM
Yeni Ahit’teki iki Grekçe
terimi tek bir sözcük ile tercüme ediyoruz: bir tanesi
hareket eden, yiyen, uyuyan, büyüyen bir bedenin yaşamını
gösterir; diğeri ise daha sonraki bir boyutu, içsel yaşamı
gösterir, bununla sevme, kendini sunma, başka kişilerle ve özellikle
Allah ile ruhani ilişkiye girme kapasitesidir.
İsa şöyle “Ben yaşam’ım”
dediği zaman, işte Grekçe’nin bu ikinci terimi
kullanılmış oluyor. İsa “ruhani” bir yaşama sahiptir.
O, Peder’den “çıkan” sevgidir, armağandır, O’nun sayesinde Allah
ile ilişkiye giren Allah’a o kadar yakınlaşır ki
Allah’ın evladı diye çağrılır.
İsa yaşamdır.
Allah ile sevinçli, huzurlu, güvenli,
barış dolu bir ilişkinin olmasını ister misin?
Aksi halde Allah ile ilişkin dengesiz,
huzursuz, kendi arzularına bağlı ve zayıf kalacaktır
ve yersiz korkular ve endişeler üzerine kurulmuş olacaktır.
Yaşamdan en derin anlamıyla haz almak
ister misin? İsa’yı kabul et.
O sana huzur verecektir, çünkü O Kral’ın
oğludur ve seni sonu olmayan bir ziyafete davet etmektedir. Yüreğinde
O varsa korkma, daha önce günahkâr idiysen veya hala günahkârsan da, hiç bir
eksiğin olmaz.
İsa’ya kavuşunca artık huzur içinde
olabilirsin!
İnsanlarla hür, derin, dayanışma ve
sevgi dolu bir ilişki kurmak ister misin?
İsa’yı kabul et.
O sana en derin toplumsal yaşamı
sağlayacaktır. O’nun ile kimseye bağlanmazsın, sana
hediyeler sunanları bile görmezsin. O’nun ile kimseyi, senden nefret
edenleri ve seni sırtından vuranları bile reddetmezsin. İsa
seni sırtından vuranları, sevginle iyileştirebileceğin
hasta bir kardeşin olarak görmeni sağlar.
İsa ile herkesin sorunu, senin sorunun olur,
aynı zamanda da hiç bir sorun seni ezmez, çünkü onların çözümünün
Peder’de olduğunu bilirsin veya onları barış için
sunabileceğin haçlar olarak görürsün.
İsa ile insanları sevdiğin
kişiler olarak görürsün: onlar Peder’in yüreğinin
karşılaştığı yüreklerdir, Rab tarafından
kabullenmiş yüreklerdir.
Yüreğinde İsa olunca, herkes sana hür ve
açık konuşabilecek, çünkü içindeki ilahi varlığı fark
edeceklerdir; yüreklerini sana kolayca açacaklar, kendilerini sana sunacaklar:
böylece sen de kurtuluş yolu olacaksın.
Yüreğimde İsa olunca ben
yaşamım!
İsa, sen yaşamsın. Sen Peder ve
insanlarla ilişkimsin, Sen benim en derin ve gerçek mevcudiyetimsin.
Sen, sadece SEN.
Seninle ben canlı olduğumu hissediyorum
ve hiç bir zaman ölmeyeceğim: ne gündüz, ne gece, yalnız
olduğumda veya kalabalıkta.
Sensiz kendimi boş, ölü, amaçsız,
anlamsız hissederim: Sen benim yaşamımsın.
SEN bendesin.
Ben Allah’ın şanının, sessiz,
saklı, görünmeyen sevgisinin aracısıyım.
Hasta veya sağlıklı, kabiliyetli
veya kabiliyetsiz, gözde veya unutulmuş, herkes tarafından aranan
veya yaşlılar evinde unutulan biri olsam da yaşamım böyle,
Allah’ın yeridir.
Peder’in sessiz, saklı ve gizemli sevgisinin
geçtiği değerli ve kutsal yerdir.
İsa, SEN benim yaşamımsın.
5. BEN IŞIK’IM!
İsa çok kuvvetli ifadeler kullanmaktadır.
Şimdiye kadar bu sadece Allah için
kullanılmıştı: Yahve
ışığımdır (Mezmur 27 ve Mik 7, 8). Bu sözle
İsa kendisini Allah’ın ateşi içinde görüyor ve gösteriyor, sanki
Peder ışık ve O, Oğul, Peder’i gösteren
ışıkmış gibi.
Ben ışık’ım!
İsa insanların
ışığı ve hayatıdır; karanlıklarda olan
insan ölüdür, kimse ile ilişkisi yoktur, nesnelerin gerçeğini bilmez,
yaşamdan yoksundur. Işıksız olan... göremez.
Işıksız olan birçok şeyin anlamını bilemez,
başka şeylerin amacını, birçok davranışın
sonuçlarını göremez. Karanlıkta olanlar için çiçekler,
yıldızlı gökyüzü, şafağın renkleri, sanat
eserleri, kitaplar, kalemler, tablolar ve defterler anlaşılmaz ve
boşunadır: Allah’ın yarattıkları ve insanların
eserleri...
Her şey boşuna! Odada bulunan
eşyalar onun için tehlikeli olur, çünkü hareketlerini
sınırlandırırlar, insanlara düşman veya en
azından onlar için güvensizlik sebebi olurlar.
Bunlar ışık varıncaya kadar
böyledir; sonra her şey değişir, her şey açık olur:
nedeni anlaşılır ve her şeyin yeri
anlaşılır, insan çehresi güven ve emniyet verir.
İşte, İsa olmadan ve İsa ile
yaşam böyledir. O ışıktır. O dünyanın
ışığıdır.
O olmadan insanlar, yaşamlarını
dolduran birçok gerçeğin sebebini anlayamazlar. O olmayınca, herkes
korkulacak veya faydalanılacak düşmanlardır. O olmayınca
kötülük yaptıklarını fark etmezler, bütün yaptıkları
gözlerine “iyi” gelir. Onlar kendilerinin sahipleridir. Kendilerini böyle
görürler.
Ben ışık’ım.
İsa bir kişinin kalbine aniden veya
tatlı bir şekilde gelince, o zaman tüm yaşam parlamaya
başlar. O zaman geçmiş açık olur, bir armağan gibi görülür.
Acı da lütuf sebebi olur, çünkü İsa’nın haça gerilişinin ve
dirilişinin ışığındadır. Acı, en büyük
sevginin bulunduğu yerdir, kendini gerçekten sunabileceğin
fırsattır, acıların insanına kendini en yakın
hissedeceğin andır, insanın kurtuluşuna aracı
olduğumuz lütuftur: bu kurtuluşu İsa gerçekleştirdi, ama
hala geçerlidir ve biz bu kurtuluş için katkıda bulunabiliriz.
Ben dünyanın
ışığıyım!
Bana gelen karanlıkta yürümez, bana gelen,
yaşam ışığına sahip olacaktır.
İsa ışığımdır.
Şimdi her şeyin O’nun tarafından
aydınlandığını görüyorum. Bilmediğim,
geleceğimi de görüyorum, bir ışıklı nokta gibi. O
zaman geleceğimi programlamak istemiyorum, ne güzel inançlarıma göre,
ne de aldığım vaatlere göre. Geleceğimde İsa var ve
ben sadece O’nu arayacağım. İsa
ışığımızdır. Seninle, herkesle yaşamam,
seni, herkesi seven İsa ile yaşamak olacaktır. Her insan
ışığın üzerine şekiller ve renkler çizen bir
çiçek oluyor: çiçek önemlidir, ama ışık şarttır.
İnsanların birlik olması İsa da
birleştikleri için mümkündür: O başımızdır, sana
dikkat etmemin sebebi ve herkesi sevmemin sebebidir.
Ben dünyanın
ışığıyım!
Sana şan veririm, Rabbim İsa. Göklerdeki
Baba’yı ve yeryüzündeki kardeşlerim insanları tanıyabilmem
için ışıksın.
Sen aldatmayan ışıksın, sonsuz
ufuklar açan ışıksın.
Tökezlemeden yürümeme izin veren ve bana
ilerledikçe gösterdiğin hedefe korkusuzca koşmam için yol gösteren
ışıksın.
Canlı ışık, güven ve umut
kaynağı İsa. Sen benim ışığımsın,
hiçbir şeyden korkmayacağım. Sen aydınlık, neşe
ve kurtuluşsun. Senin ışığın güneşin veya
herhangi bir ışık kaynağından güçlüdür.
Yalnız Sen, insana yaşama cesareti, sevme
lütfünü verirsin, çünkü senin ile birlikte kendi yeteneklerimizi
keşfederiz. Bu yetenekleri Peder, her birimizin kalbinin derinliklerine
saklamıştır. İsa Sen, içimize işleyen canlı
ışıksın!
Ben dünyanın
ışığıyım.
Evet, sana tapıyorum ve sana
şükrediyorum, Rab İsa!